Ana Sayfa HABER Obruk ve Köprü!

Obruk ve Köprü!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Köprü; medeniyet, insanoğlunun tabiatla kurduğu yakınlık, usulünce yapılırsa, sanat, estetik ve nefaset.  

Zevksiz, rafine olmayan kültürün elinde ise köprü bir beton yığını, çirkinlikten başka bir şey değil maalesef. 

Cennet ve Cehennem Obrukları, Silifke – Narlıkuyu yakınlarında bulunan, doğal yollarla oluşmuş, tarihi ve turistik ilgi çeken, çok derin mağaralar. Cennet Çöküğü ve Cehennem Çukuru olarak adlandırılan bu iki çukur arasında 80 metre mesafe var. 

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Yeraltı deresinin yol açtığı kimyasal erozyonla tavanın çökmesi sonucu meydana gelen çukur elips biçimindeki ağız kısmı çapları 250 m. ve 110 m. olup derinliği 70 metredir. Çökük tabanının güney ucunda 200 m. uzunluğunda ve en derin noktası 135 m. Esas olarak bu çukuru ilginç kılan mağaranın girişindeki tarihi kilise. Pek çok yerli yabancı turist gidip gelmesi epey meşakkatli olan bu kiliseyi ziyaret eder her sene. 

Kilisenin giriş kapısı üzerindeki 4 satırlık kitabede, bu kilisenin V. yüzyılda Paulus adında dindar bir kişi tarafından Meryem Ana’ya ithafen yaptırılmış olduğu yazılıdır. Cennet çöküğünün içine her biri oldukça geniş 452 basamaklı taş bir merdivenle inilir ve kiliseye 300. basamakta varılır. Kiliseden sonraki mağaranın bitim noktasında mitolojik bir yeraltı deresinin sesi duyulur filan..

El alttığı her şeyi kurutmak ve tahrip etmekte Cumhuriyet tarihindeki tüm iktidarlara taş çıkaran AKP rejimi bu güzelim yere de el attı. Bir süre önce Cennet ve Cehennem Çukurlarına köprü, asansör ve teras yapacağını ilan etti. 

Epeyce milyon dolarlar da harcadı. 

Ve ne yazık ki ortaya öyle bir ucube çıktı ki, bırakınız doğal ve tarihi dokuya uyumu, tam bir zevksizlik abidesiydi. 

Eskiler bir ihtiyaç olan köprüleri sanat eserine dönüştürmeyi başarmışlar. Tüm o eski teknolojiler ve imkansızlıklara rağmen öylesine güzel köprüler inşa edilmiş ki, insanın üzerinden geçmekten çok oturup seyredesi geliyor. 

Köprü; medeniyet dedik. Ve ihtiyaç duyulduğu anda da zaruret…  

Amerika’da bulunduğum senelerde en sık kullandığım cümlelerden biriydi; ‘Bu Amerikalılar köprü yapma hastası! İki metrelik çukur, 5 metrelik eğim gördükleri anda hemen bir köprü kurmuşlar sanki. Yaparken tabiata zarar verdiler mi, bilemiyorum ama bütün köprüleri şu anda tabiatla uyum içerisinde, hepsinin etrafı yemyeşil çimenlik, ağaçlık.  

Peki biz neden karşı çıkıyoruz köprü ya da tarihi doğal bölgelere yeni inşaat, teras filan yapımına? 

Galiba, yeni köprülerimiz de, şu anki halimizden çok farklı değil. Derme çatma, ölçülüp biçilmeden yapılmış ve estetik açıdan felaket olması muhtemel.  

Medeniyeti baltalayan şey ise, şuursuzca yapılacak tahribattır. Toprağa, ağaca, suya dokunup bozmak… Bundan şüphe duyulması ise doğaldır sevgili okur.  

Yanlış anlaşılmasın, belirli bir mimarisi olmayan ülkeler gibi, köprüler ve viyadükler cumhuriyeti olmaktan bahsetmiyorum burada. Ama körü körüne köprüye karşı olmanın da anlamsızlığını idrak etmek gerekiyor. Köprü bir sembol, nişane, simge… Bakın Mostar köprüsüne… 

Köprü meselesinde itiraz ettiğim noktalardan biri de isim meselesi. Anladığım kadarıyla köprüye isim konulurken Amerika gibi ülkelere bakılıp, onlar rol model alınıyor. Lincoln Bridge, Washington Bridge gibi isimlere bakarak esinlenip konuluyor adlar.  

Şahsen, bu tür yapılara isim konulurken tarihselliğinden ziyade köprünün kurulma gayesi ve ruhuna uygun isimler araştırılmamasına, bu yönde kafa patlatılmamasına içerliyorum. Gönüllere köprü kuran onlarca tarihi isme sahip bir kültürün bu konuda sıkıntı çekmeyeceğini de biliyorum. Misal, üçüncü köprüye isim konulurken Mevlana gibi, Yunus gibi, Yesevi gibi mana gönülden gönüle köprü kurmuş isimlerin akla gelmemesini acı ve düşündürücü buluyorum.  

Ezcümle, ihtiyaç ve zaruret halinde elbette köprüler inşa edilmeli. Ama tabiatı tahrip etmeden, çevreye zarar vermeden, birilerini zengin etmeden ve ucubeye dönüştürmeden. İçimizdeki beton ve metal aşkını frenleyerek yaklaşmalıyız bu tür yeni yapılara ve büyük bir vebal olduğunu idrak etmeliyiz. 

Allah aşkına Bir obruk açılışında sanayi ve teknoloji bakanının ne işi olur yahu?

HENÜZ YORUM YOK