Dr. Martin Luther King Jr. tarihin en güçlü konuşmalarından biri olarak kabul edilen ve ‘I have a dream!’ (Bir hayalim var!) şeklindeki başlangıcıyla ile zihinlere kazınan 28 Ağustos 1963 tarihli konuşmasında “Bir hayalim var! Gün gelecek, çocuklarım derilerinin rengine göre değil, karakterine göre nitelendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar” demişti.
King, çocuklarının ‘eşit yurttaş’ olduklarını göremedi ama mücadelesi büyük yol aldı ve suikasta kurban gitmesinden 45 yıl sonra Afrika kökenli, siyahî birisi ABD’ye başkan seçildi.
Barack Obama, 20 Ocak 2009’da, köleliği kaldıran ABD Başkanı Lincoln’e ait İncil üzerine yemin ederken dondurucu soğuğa rağmen toplanan 2 milyon kişiye hitaben “Herkesin özgürce yaşayacağı bir dönem başlıyor” demişti.
Obama, beklentileri karşıladı mı ya da ‘herkesin özgür olduğu bir dönem’ yaşandı mı tartışılır ama o konuşmanın üzerinden 8 yıl geçti ve iki gün sonra görevi Donald Trump’a devrediyor.
Dolayısıyla şimdi ‘Obama’nın mirası’nı konuşma zamanı.
BUSH DÖNEMİYLE KIYASLARSAK
Tabi ki Obama gibi bir başkanın mirasını bir yazıda analiz etmek mümkün değil. Zira ‘yaptıkları’ ve ‘yapamadıkları’ üzerine ayrı ayrı kitap yazmak mümkün. Özellikle de dış politika ve bilhassa Ortadoğu konusunda.
Obama’nın mirasının ‘artı’ ve ‘eksi’lerini başlıklar halinde sıralamadan önce genel bir değerlendirme yapmakta fayda var.
En büyük dezavantajı kendisine büyük umutlar beslenmesiydi. Zira karnesinde kölelik gibi yüz kızartıcı bir suçu barındıran ülkede ilk kez siyahî birisi başkan oluyordu. Üstelik 8 yıllık fecaat bir Bush yönetimi sonrasında gelmişti.
Ekonomi çökmüş, dış politika iflas etmiş, ABD her alanda itibar kaybetmişti.
Dahası, Obama iyi bir hatipti ve kitleleri peşinden sürükleyebiliyordu. Kimilerine göre en büyük dezavantajı da bu oldu. Zira beklentilerin aşırı yükselmiş olması reel politik ile uyuşmuyordu.
Dolayısıyla Obama’nın mirası tartışmalarında bu nokta önemli.
Eğer kıyaslamayı bu yüksek beklentilere göre yaparsanız Obama dönemi tam bir hayal kırıklığı denebilir.
Eğer Bush dönemiyle kıyaslarsanız ‘huzur dolu bir 8 yıl’ sayılabilir.
OBAMA’NIN BAŞARDIKLARI
Obama enkaz devralmıştı demek abartı olmaz. ‘1929 Büyük Buhran’ından sonraki en büyük ekonomik kriz yaşanıyor, dev şirketler bir bir iflas ediyor ve mali piyasalar çöküyordu.
İçerideki ekonomik krize bir de Irak ve Afganistan’da batağa saplanmış bir ABD Ordusu eklenince hem siyasi hem de ekonomik olarak çökmüş bir ülke devralmıştı Obama.
Obama, ABD tarihinin en kapsamlı mali destek programını uyguladı ve bunda başarılı da oldu. 80 aydan fazla süren en uzun süreli istihdam artışını başardı ve 16 milyon kişiye iş imkânı sağlandı. Böylece işsizlik %5’in altına düştü.
Ekonomik büyüme finans piyasalarına da yansıdı. Borsa 8 yıl boyunca kademeli olarak yükseldi ve geçtiğimiz ay son on yılın en yüksek seviyelerine ulaştı.
Obama en büyük vaatlerinden olan sağlık reformunu da gerçekleştirdi. Enerji, özellikle de temiz enerjide önemli adımlar attı. Bireysel özgürlüklerin sınırlarını genişletti.
Obama’nın ekonomide ki başarısı aslında ilginç bir etki-tepkiyi de beraberinde getirdi. Çünkü, Obama ekonomik büyümeyi sağladı ama gelir dağılımındaki dengesizlikleri gideremedi ve makas açıldı. Nitekim bu dengesizlik Trump’ın seçim zaferindeki en büyük faktörlerden birine dönüştü.
Obama’nın ‘artı’larından biri şüphesiz ‘düzgün kişiliği’ydi. Öyle ki 8 yıllık dönemde sadece kendi değil yakın çalışma ekibi ve Beyaz Saray’ın da adı skandallara karışmadan temiz kaldı.
Bush döneminde zirveye çıkan toplumsal kutuplaşmayı düşürdü, halkla, özellikle de gençlerle çok başarılı iletişim kurdu.
Dış politikada başarılı olduğu iki önemli konu oldu: Küba ve İran. ABD, ‘yakınındaki en büyük düşmanı’ Küba ile ilişkileri normalleştirdi ve Obama 2016 Mart’ında tarihi ziyareti yaparak bir dönemi kapattı.
İran ile yapılan nükleer müzakereler ve anlaşma ise Obama’nın en büyük siyasi mirası sayılabilir. 3 yıla yakın süren müzakereler sonunda Viyana’da imzalan anlaşma Obama için önemli bir başarı olarak görülüyor.
11 Eylül saldırılarının sorumlusu olarak gösterilen Usame Bin Ladin’in 2011’de öldürülmesi de Amerikalıların beklentileri açısından başarı hanesine yazılabilir.
OBAMA’NIN BAŞARAMADIKLARI
Bush’un aksine savaşlardan uzak durma ve diplomasiye daha fazla şans tanıma eğiliminde olan Obama kendisine inananları bu konuda hayal kırıklığına uğrattı denebilir.
Irak işgaline son verme vaadini gecikmeli de olsa yerine getirdi fakat ülke etnik ve mezhebi açıdan bölünmenin eşiğinde. Hatta bazı uzmanlara göre Obama “Irak’ı İran’a hediye edip çıktı”. Suriye’de 6.yılını bitiren kanlı iç savaşın geldiği durum ortada.
Obama dış politika da -bazı uzmanlara göre- gereksiz ihtiyat gösterdi ve bu ihtiyatlı durum felce uğramış bir dış politikayı doğurdu.
Yemen ve Libya’da Obama’nın eksi hanesine yazılacak dış politika başlıkları arasında. Bir diğer ‘eksi’ ise Guantanamo’nun kapatılamamış olması. İşkence ve insan hakları ihlallerinin sembolü haline gelen bu üssü kapatacağını defalarca vaat eden Obama, aradan geçen sürede bu vaadini gerçekleştiremedi.
Ortadoğu barışının sağlanamamış olması da Obama’nın ‘eksi’lerine yazılabilecek başlıklardan.
Sonuç olarak, Obama’nın ‘eksi’ ya da ‘artı’ hanesine başka başlıklar eklemek mümkün. Değerlendirmeleriniz durduğunuz yere ve Obama’dan beklentilerinize göre değişecektir.
Fakat sempatik kişiliği ve etkili konuşmaları nedeniyle tarihe en sevilen ABD başkanları arasında geçeceği kesin.