Ana Sayfa Dünya O heyeti merakla bekliyoruz

O heyeti merakla bekliyoruz

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON Tr724

Yeni Şafak’ın haberine göre Erdoğan rejimi, sürgün gazeteciler ve Gülen Cemaati’nin önde gelen mensuplarını bulundukları ülkelerden alabilmek için ‘teknik heyet’ oluşturacakmış.

Karar Büyükelçiler Zirvesi’nde alınmış.

Yıllık toplantıda bir araya gelen büyükelçiler mealen “kimse bizi ciddiye almıyor, iade taleplerimiz havada kalıyor, teknik heyetler oluştursanız, gelip onlar anlatsa” demişler.

Aslında büyükelçilerin yaptığı diplomat kurnazlığı.

Çünkü Ankara çıkışlı iade talepleri utanç verici. Büyükelçiler bu tür dosyalarla muhataplarının karşısına çıktığı zaman rezil oluyorlar.

Onlar da topu Ankara’ya atmışlar.

Hukukun olmadığı ülkelerden rüşvetle adam kaçırtan Erdoğan rejimi ABD ve Avrupa ülkelerinde ise yargı duvarına tosluyor.

Şahsen teknik heyet oluşturma kararını memnuniyetle karşıladım. Böylece uygar dünya Türk yargısını daha yakından tanıma, görme imkanı bulacak. Ben de hakkımdaki suçlamaların dayanağını görebilirim. En azından öyle umuyorum.

Şöyle ki:

2014 Haziran’ından bu yana Washington’yadım. AKP rejiminin 28 Ekim 2015’te gasp edip yağmaladığı, sonrada kapattığı Bugün Gazetesi’nin Washington Temsilcisiydim.

TOMA’larla İpek Medya’nın kapısını kıran, meslektaşlarımı gaza boğup gözaltına aldıran AKP kayyımları ilk iş olarak da benimde aralarında bulunduğum bir düzine gazeteciyi işten attı. Yasa tanımadıkları için bu işlemi yaparken de hak hukuk gözetmediler.

Sonrasında malum süreçler yaşandı. Onlarca gazeteci tutuklanırken benimle ilgili tutuklama kararı verilmemesi mümkün değildi.

Merak ettiğim konu bunu nasıl yapacaklarıydı.

Havuz medyasında adımı ilgisiz bir dosyada gördüm. Sonra iddia ettikleri tarihte Türkiye’de bile olmadığımı fark edip o konuyu kapattılar.

Ardından da Hrant Dink Cinayeti’ne dair 2011’de çıkan ‘Bi Ermeni Var: Hrant Dink Operasyonunun Şifreleri” ve 2012’de çıkan “Ergenekonun Zirvesi” kitaplarım bahane edilerek hakkımda dava açıldı.

Yine Havuz’dan gördüğüm kadarıyla yazdığım kitaplar ‘terörist faaliyet’ olarak tanımlanmış.

Nedim Şener’in kankası savcı Gökalp Kökçü evlere şenlik bir iddianame yazmış.

AKP yargısının bile ‘yetersiz’ bulup 3 kez iade ettiği iddianameye göre kitap yazarak 4 yıl önceki cinayete iştirak etmişim.

Dahası iddiaya göre gazeteciler Ercan Gün, Ekrem Dumanlı, Faruk Mercan ve avukat Halil İbrahim Koca ile Zaman’da bir toplantı yapmışız.

Gerçekte böyle bir toplantı hiç olmadı. Bu iddia neye dayanıyor aradan geçen bunca zamana rağmen öğrenemedik.

Savcı Kökçü’ye göre gazeteciler arasında ‘yoğun irtibat’ varmış. Gazetecilerin kendi arasında konuşması normaldir ama AKP yargısında işler farklı işliyor.

Ancak orada da absürtlük diz boyu.

İddianame savcı Kökçü’nün hukuk ve dil bilgisinin zayıf olduğunu gösteriyordu. HTS kayıtları da matematik bilmediğini gösterdi.

Yada pervasızca yalan söylüyor.

Mesela savcının yoğun irtibat dediği kayıtlara (Mahkeme HTS kayıtlarına bile bakmamış) göre benimle Ercan Gün arasında tek telefon görüşmesi var. O da 44 saniye. Diğer isimler arasında hiç irtibat yok.

Ama savcıya göre ‘çok yoğun irtibat’ varmış.

Mahkemenin ABD’ye yolladığı iade talep yazısı ise ayrı bir komedi. Anayasal düzeni ortadan kaldırmakla suçlanıyorum.

Bunu da kitap yazarak yapmışım.

ABD’li hukukçuları dumur eden metinde şöyle bir ifade daha var:

“Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu beraberinde başka suç işleme” diye bir madde var.

Fakat o suçun ne olduğuna dair bir bilgi, açıklama ya da delil yok.

Uzman bir ceza hukukçusuna sordum o da anlayamadı. TCK’da böyle bir suç  tanımı yok çünkü.

ABD’ye yollanan metinde ‘firari’ deniyor.

Halbuki benim Washington’a atanmam 2014 Haziran’da oldu. Tüm resmi dokümanlarım ABD makamlarında mevcut. ABD’de akredite basın kartım var. Hatta yakın zamanda yeniledim.

Hakkımdaki dava ben Washington’a atandıktan neredeyse 3 yıl sonra açıldı.

Yani teknik olarak ‘firari’ olamam.

4 sayfalık metinde o kadar çok hukuki hata var ki, neresinden tutsanız elinizde kalıyor.

Mesela ‘olgular’ kısmında kasten adam öldürmeye dair bir veri yok. ‘Suçun maddi ve manevi unsurları’ ortada yok.

‘Adam öldürme’ suçunun neresinde olduğum, ilgim ne belli değil.

Anayasal düzeni değiştirme ve terör örgütü üyesi olmaya dair de bir delil, bulgu vs. yok. Hakim ağırlaştırılmış müebbet istenen bu suçlara dair tek bir delil, bulgu vs. göstermiyor.

Şimdi başa dönelim.

Erdoğan rejiminin sürgün gazetecileri bulundukları ülkelerden almak için görevlendireceği ‘teknik ekip’ ne anlatacak çok merak ediyorum.

ABD makamları da bu sayede zaten çok iyi bildikleri Türk yargısını daha yakından tanımış olacaklar. Heyetler arası toplantıların hayli renkli geçeceği kesin.

Sürgün gazetecilerden biri olarak o heyeti merakla bekliyorum.


KALEM, DEFTER VE ÇELİK YELEK 

Amerika gerçekten enteresan bir ülke. Dünyanın en eski ve en kısa anayasalarından birine sahipler.

Birinci ek maddesi fikir ve ifade özgürlüğünü düzenliyor. Bu madde adeta kutsal. Üzerine teklif dahi yapılamıyor.  Gerçekten de düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda haklı bir şöhrete sahipler.

Ancak aynı Amerikan Anayasasının ikinci ek maddesi ise bireysel silahlanma özgürlüğünü düzenliyor. Tıpkı birinci ek madde gibi bu madde de dokunulmaz.

Her yıl onlarca silahlı saldırının olduğu, binlerce kişinin hayatını kaybettiği bir ülke ama kimse silahlanmaya dur diyemiyor.

Mesela çetrefilli.

İfade özgürlüğünden silah lobilerine kadar farklı etkenler var. Her silahlı saldırı sonrası tartışma tekrar alevlense de çözüm bulunamıyor.

Hal böyle olunca da serbest piyasa kendine göre çözümler üretiyor. En ilginç ‘çözümlerden’ birisi ise okul çağındaki çocuklara yönelik.

ABD’nin bazı eyaletlerinde okullar geçen hafta açıldı. Büyük bir bölümü ise önümüzdeki hafta yeni eğitim öğretim yılına başlayacak.

Aileler okul araç gereçlerini toparlamakla meşgul. -Gerçi ortalama Amerikalı bu işi geçen dönemin sonunda hallediyor. Son dakikaya kalanlar ise bizim gibi sonradan bu ülkeye gelenler ve hala Amerikalı olamayanlar-

Okullar açılırken dünyanın her yerinde benzer tablolarla karşılaşmak mümkün. Ancak ABD’de sıra dışı bir durum yaşanıyor.

Yaşanan keşmekeşi fırsata çeviren girişimciler okul çağındaki çocuklar için kurşun geçirmez sırt çantası, saldırıya dayanıklı minder yada kurşun geçirmez yazı tahtası üretiyorlar.

Düşünsenize çocuğunuzun okul gereçleri listesini yaparken kalem, defter gibi temel ihtiyaçların yanına kurşun geçirmez sırt çantası gibi şeyler eklemek durumunda kalıyorsunuz.

3 yıldır piyasada olan ürünlere rağbet her geçen gün artıyor. Hatta öğrenciler dışında risk gruplarına giren meslek mensupları da bu tür ürünlere rağbet ediyor. Satış rakamları sürekli artış gösteriyor.

Yeri gelmişken şu hatırlatmayı da yapayım.

ABD’de her şeyin başı güvenlik. İlköğretimden üniversiteye kadar her aşamada, yeni ders yılının ilk gününde güvenlik tedbirleri anlatılıyor.

Silahlı saldırı olursa ne yapılır, nasıl davranılır, yangın-sel durumunda ne olur uygulamalı olarak gösteriliyor.

Başta da dediğim gibi ABD enteresan bir ülke. Silah boyutuyla da hala ‘Vahşi Batı’.

HENÜZ YORUM YOK