ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Türkiye’yi uzaktan izlemenin şöyle bir avantajı var: Gelişmelere farklı bir açıdan bakabiliyor, bütüncül değerlendirme yapabiliyorsunuz. Bir başka ifadeyle, tek tek ağaçlara takılmadan ormanın bütününü görmek mümkün.
Örneğin, geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki televizyon izleyicileri, gazete okurları ya da sosyal medya kullanıcıları, Türkiye’nin ürettiği SİHA’ların Afrika’yı nasıl fethettiği haberiyle adeta coştu. Tekmili birden tüm Havuz Medyası’nda yer alan haberlere göre Fransa Savunma Bakanlığı, 65 sayfalık bir raporla Afrika’da yayılan Türk SİHA’larını anlattı. Fransızların hazırladığı, Türkiye’nin insansız hava aracı sattığı ülkeleri gösteren Afrika haritası da yaygın olarak dolaşıma sokuldu.
Grafiklere göre Fas, Tunus, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Togo, Somali ve Etiyopya gibi birçok ülkeye SİHA platformu satılmış görünüyor. Haritalarda yıllara göre dağılım da yer alıyor. İşte burada bir durmakta fayda var. Girişte bahsettiğim uzaktan ve farklı açıdan bakmanın avantajı burada devreye giriyor. Zira hiç kimse bahsetmedi ama manşetlere çıkan o haritanın bambaşka bir boyutu daha var.
Elde edilen verilere göre Türkiye’nin Maarif Vakfı aracılığıyla Hizmet Hareketi’ne ait okullara el koyduğu ülkeler ile SİHA satılan ülkeler arasında bir paralellik var. Hatta okullara el koyma ile SİHA satışlarının artışı aynı paralelde artıyor…
Bazı Afrika ülkeleri SİHA almış, ancak bu durumu okullarla ilişkilendirmemişler; fakat genel olarak böyle bir korelasyon olduğu gözüküyor.
Maarif Vakfı, Hazine’yi çökertti!
Bilindiği üzere Erdoğan rejimi, yurtdışında bulunan Hizmet Hareketi okullarına el koyabilmek için Maarif Vakfı adı altında bir yapılanma kurdu. Bu vakıf için devlet hazinesinin kapısı sonuna kadar açıldı.
Örneğin Gülen Cemaati’nin tamamen kendi imkânlarıyla finanse ettiği eğitim faaliyetleri için, Millî Eğitim Bakanlığı’ndan 2024 yılı için 6 milyar lira bütçe ayrılan Vakıf, 2018’den bu yana yaklaşık 14 milyar lira harcadı.
Erdoğan rejiminin iddiasına göre, Maarif Vakfı bugüne kadar 18 ülkeden 217 Cemaat okuluna el koydu. Vakıf kaynaklı açıklamalara göre bugüne kadar Gine, Somali, Sudan, Kamerun, Kongo Halk Cumhuriyeti, Mali, Moritanya, Nijer, Tunus, Çad, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Gabon, Fildişi Sahili, Ekvator Ginesi Cumhuriyeti, Afganistan, Venezuela, Pakistan ve Etiyopya’da okullara el konulmuş durumda.
İşte dananın kuyruğunun koptuğu yer de burası.
Çünkü Erdoğan rejimi, özellikle geri kalmış üçüncü dünya ülkelerinde, SİHA satışını Hizmet Okulları’nın kapatılması şartına bağlıyor. Eğer Türkiye’nin SİHA sattığı Afrika ülkeleri haritası ile el konulan Gülen okulları haritasını yan yana koyarsanız, örtüştüğünü görürsünüz.
Dahası, Erdoğan rejiminin SİHA satışlarını, Gülen Hareketi okullarını kapatmak ya da Maarif Vakfı’na devretmek için bir pazarlık unsuru olarak kullandığı, hem medyaya hem de resmî devlet raporlarına yansıdı.
Örneğin Etiyopya, Türkiye’den TB2 SİHA’larını aldı ve karşılığında Hizmet Hareketi okullarını Maarif Vakfı’na devretti. Etiyopya’nın Türk SİHA’larını alması ve Tigray bölgesinde sivillere karşı kullanılması, dünya medyasına da konu oldu. Reuters haber ajansının 2021 Aralık tarihli haberi bu konuyla ilgili oldukça kapsamlıydı. Bölgeden gelen insan hakları ihlallerine ilişkin haberler Washington DC’de yakından takip ediliyor.
SİHA’ların ‘satış temsilcisi’ Erdoğan!
Amerikan Deniz Harp Okulu’nun hazırladığı “Sahra Altı Afrika’da Türkiye’nin Drone Diplomasisi” raporunda, Erdoğan rejiminin Nijerya, Burkina Faso, Etiyopya gibi ülkelerde SİHA satışlarını Gülen Hareketi okullarını kapatmak için bir kaldıraç olarak kullandığı anlatılıyor.
Örneğin, raporun 57. sayfasında Etiyopya hükümetinin Gülen Hareketi okullarına el koyduktan sonra insansız hava araçlarını alabildiği bilgisine yer verilmiş.
Batı Afrika ülkelerinden Togo, ayrılıkçı gruplara karşı TB2’leri kullanıyor. Nijer ise Sahel bölgesinde ve Çad Gölü çevresinde yine Türkiye yapımı insansız hava araçlarıyla mücadele ediyor.
Türkiye’nin bu faaliyetleri Almanların da yakın takibinde. Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nün 2022 tarihli raporu, SİHA ticaretini mercek altına almış. Rapora göre, Afrika ülkelerinin Türk yapımı silahları tercih etmesinin altında yatan nedenler şöyle: ABD veya İsrail yapımı SİHA’lara göre daha ucuz, teslimat süresi kısa ve satılan silahlarla ilgili bürokratik engel yok.
Bu noktada şunu hatırlatmakta fayda var: ABD’nin silah satışı Senato onayından geçmek zorunda. Senato da silah satılan ülkelerin insan hakları karnesine bakıyor. Yani bir ülkeye silah satılırken, o malzemenin nasıl kullanılacağına dikkat ediliyor.
Erdoğan rejiminin böyle bir kaygısı yok. Damadı Selçuk Bayraktar’ın şirketi Baykar’a her türlü teşvik bolca veriliyor.
Satış temsilciliğini ise bizzat Erdoğan yapıyor. Ülke ülke dolaşan Erdoğan, İHA-SİHA pazarlıyor. Nitekim damat Selçuk Bayraktar ve kardeşi Haluk Bayraktar, milyar doların üzerindeki servetleriyle Forbes’in milyarderler listesine girdi.
‘Delil’ yok, SİHA var!
Sonuç olarak, Erdoğan medyasının abartılı başlıklarla sunduğu ‘başarı hikâyesi’nin görünmeyen tarafları da var ve bu yönleri göz ardı edilmemeli. Türkiye’nin kime karşı ve nasıl kullanılacağına dikkat etmeden verdiği insansız hava araçları, şimdiden çok sayıda insan hakları ihlaline neden oldu.
Bu dosyaların bir yerlerde yığıldığını, günün birinde uluslararası mecralarda Türkiye’nin önüne konacağını unutmamak gerekiyor. Bir diğer nokta da Erdoğan rejiminin, Hizmet Hareketi’nin dünyanın dört bir yanında açtığı ve yıllardır başarıyla yönettiği okulları kapatmak için SİHA’ları kullanması.
Aslında bu durum, yani okul kapattırmak için SİHA’ları koz olarak kullanmak, Erdoğan rejiminin tezlerinin de altını oyuyor. Düşünsenize; bir ülkeye gidip, orada yıllırdar o ülkeye hizmet eden, o ülkenin geleceğini imar eden insanlar için, “Sizin ülkenizde okul açan bu insanlar terörist, hain, darbeci!” diyorsunuz. Bunun üzerine muhatabınız olan ülke, “Bu insanlar yıllardır burada, bahsettiğiniz türden bir şeylerini görmedik. Varsa elinizde suç delili, verin.” diyor. Erdoğan rejimi delil mahiyetinde bir dosya sunamayınca “Delil yok, ama SİHA verelim,” diyor.
Sadece bu durum bile çok şey ifade ediyor ama Türkiye’de bu realiteyi anlayıp hakkı teslim edebilecek kimse var mı, bilmiyorum!
yazının tek itiraz edilebilecek noktası bu aşağıda alıntıladığım bölüm olsa gerek. batı dünyası kendi paradigması/politikası çerçevesinde İsrail için her türlü kuralı çiğnemekte bir beis görmüyor gibi görünüyor.
“Bu noktada şunu hatırlatmakta fayda var: ABD’nin silah satışı Senato onayından geçmek zorunda. Senato da silah satılan ülkelerin insan hakları karnesine bakıyor. Yani bir ülkeye silah satılırken, o malzemenin nasıl kullanılacağına dikkat ediliyor.”
Adem bey burada neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz anlamadım. Yani adamlar Iha’lari koz yapmış. Ve bunda da başarılı olmuş. Okullara el koymuş ve silah satmış veya devletin kasasından hediye etmişler. En nihayetinde bir başarı yazılır TRnin hanesine bu durumda. Niyetleri kötü olduğu tartışılmaz ama başarı var ortada. Bütün Afrikayi donatmislar. TRdeki cahillere pazarlamak için gayet başarılı bir iş bence. Bizim bilemediğimiz/göremediğimiz başka yönleri varsa, yazarsanız sevinirim.