O görüşme ve ölçülemeyen maliyeti

HABER ANALİZ | ADEM YAVUZ ARSLAN

Kaderin cilvesi…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan G-20 Zirvesi’nde ABD Başkanı Joe Biden ile fotoğraf çektirip bunun üzerinden gündem olmayı planlıyordu.

Erdoğan birkaç saniyelik görüntü ile gündem oldu ama Joe Biden ile olan görüşmesinden değil Saray’da yaptığı bir kabul töreninden yansıyan görüntüyle.

Erdoğan’ın ayakta zor durduğu, birkaç adımı bile zorlukla attığı görüntüleri gündemde.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarından yansıyan o görüntü iki gündür sosyal medyada en çok konuşulan konu.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Erdoğan’ın sağlık sorunları olduğu artık saklanamıyor.

Rejimin propaganda aygıtına dönen Anadolu Ajansı ve TRT eliyle dağıtılan görüntülerde bile durum açık seçik gözüküyor.

Mesela son görüntü Anadolu Ajansı tarafından servis edildi.

Cumhurbaşkanlığı’nın sosyal medya hesaplarınca paylaşıldı. Yani daha önceki uyuma ya da yalpalayarak yürüme görüntüleri gibi bu görüntüler de Fahrettin Altun’un başında olduğu İletişim Başkanlığı’nın elinden çıktı.

İnsan ister istemez “Stajyer muhabirin bile görür görmez keseceği görüntülerin İletişim Başkanlığı tarafından yayılması Saray’daki taht kavgalarının parçası mı?” diye sormadan edemiyor.

Fakat bu yazının esas konusu Erdoğan’ın saklanamayan sağlık sorunları ya da Erdoğan sonrası dönemin taht kavgaları değil.

Ayrıca Erdoğan’ın sağlığı üzerinden spekülasyon yapmayı ya da bundan fayda ummayı da etik bulmuyorum. Yoksa kulislerde anlatılanlar hiçbir gazetecinin duyarsız kalabileceği türden şeyler değil.

ELDE FOTOĞRAF DIŞINDA BİR ŞEY YOK

Türkiye son iki gündür Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden ile Roma’da yaptığı görüşmeyi tartışıyor.

İktidar cenahı Joe Biden ile görüşülebilmiş olmanın “coşkusuyla” gülücükler saçarken gelişmeleri salim akılla okuyanlar yaşanan skandallar bütünü karşısında şaşkın.

Çünkü görüşmenin şekli, sonrasında yapılan açıklamalar ve nihayetinde Erdoğan’ın demeçlerini bütün olarak değerlendirdiğinizde Saray’ın dengesinin bütün bütün kaybolduğunu görebiliyorsunuz.

Her şeyden önce “dağılmış” bir Erdoğan görüntüsü var.

AKP grubunda ya da Meclis’te konuşan Erdoğan ile bu zirvelerde boy gösteren Erdoğan arasında dağlar kadar fark var.

Erdoğan’ın Joe Biden, Macron ya da Merkel için söyledikleri herkesin malumu. Fakat aynı Erdoğan bir vesileyle bu kişilerle karşılaşınca o lafları eden kendisi değilmiş gibi davranıyor.

Gayet neşeli, abartılı vücut hareketleri ve demeçleriyle “bambaşka bir Erdoğan portresi” çiziyor. Bu geleneği Roma ziyaretinde de sürdürdü.

Joe Biden ile görüşemediği için hayal kırıklığı ile döndüğü New York seyahati sonrasındaki ABD Başkanına “saydıran” Erdoğan gitmiş yerine bu sefer gayet makul bir Erdoğan gelmişti. Aynı şeyi kendisine “diktatör” diyen İtalya Başbakanı Mario Draghi ve yıldızının bir türlü barışmadığı Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile de yaptı.

“Ortamı yumuşatmaya çalışan” bir Erdoğan izledik.

“Paralel evren” tartışmalarını büyütecek kadar “pozitif” demeçler veren Erdoğan öyle bir hava sundu ki “akli melekeleri” ile ilgili şüpheye neden oldu.

Her şeyden önce Biden görüşmesinin “şekli” Erdoğan’a hakaret eder gibi yapıldı.

Hatırlanacağı gibi Joe Biden başkan seçildikten sonra çok uzun süre Erdoğan’ın tebrik telefonuna dönmedi. Biden birçok dünya lideriyle görüştü, bir kısmını Beyaz Saray’da ağırladı ama Erdoğan bu listede değildi.

Erdoğan Eylül ayında New York’ta yapılan BM Zirvesi sırasında görüşmeyi çok istiyordu ama yine olmadı. Erdoğan’ın yaşadığı hayal kırıklığı demeçlerine de yansıdı. Sonra ilginç bir şekilde TRT eliyle “Erdoğan ile Biden’in Roma’da görüşeceği” haberi yayıldı.

Fakat Beyaz Saray bunu hiçbir zaman teyit etmedi.

Hatta Joe Biden, Roma’ya doğru yola çıkarken Washington’dan görüşme için net bir açıklama yapılmadı. Öyle ki Erdoğan bile Roma’dan umudunu kesmiş gözünü Glasgow’da yapılacak İklim Zirvesi’ne çevirmişti.

Dahası Biden, Roma yolundayken “üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi” uluslararası basına “Biden Erdoğan’ı uyaracak” şeklinde demeç verdi.

Üstüne bir de görüşme 20 dakika ile sınırlandırıldı.

Normalde bu tip görüşmeler aylar öncesinden planlanır, bürokratlar ön toplantılar yapar, konular belli bir kıvama getirilir ve son rötuşlar liderlere bırakılır. Ancak burada öyle olmadı. Sürenin 20 dakika ile sınırlandırılması da sembolik olarak “Biz görüşmek istemiyoruz ama çok mesele yaptınız hadi buyrun bir fotoğraf çektirelim” demekti.

Erdoğan’ın o fotoğrafa çok ihtiyacı olduğu için bunu sorun etmedi ve ağzı kulaklarında görüntüler verdi.

Toplantının içeriği ise ayrı bir faciaydı.

Düşünün, F-35 gibi Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren hayati bir projeden atılmışsınız. On milyarlarca dolar kaybınız var. F-16’larınız demode ve bölgesel rakipleriniz sizi geçmiş. Böyle bir atmosferde önceliğinizin bu konu olması gerekirdi.

Fakat ABD tarafı F-35 defterini çoktan kapattı.

Joe Biden ve Erdoğan arasındaki görüşmede konu gündeme bile giremedi. Türkiye tarafı da gelinen durumu çoktan kabul etmiş ki, Erdoğan F-16 alabilme ihtimalini gündeme getirmiş olmakla yetindi.

Bu arada Erdoğan, Biden yönetiminin “F-16  talebimize sıcak bakıyorlar” dediği saatlerde ABD Kongresi’nin 41 üyesi Dışişleri Bakanı Blinken’e mektup yazıp “Türkiye’ye F-16 satılmasın” çağrısı yapıyordu. Yani Biden Türkiye’ye F-16 satmak istese bile çok ciddi bir Kongre engeli ile karşılaşacak. Kaldı ki Biden’ın da çok istekli olmadığını söyleyebilirim.

Erdoğan’ın çok önemsediği YPG ve Suriye meselesinde ABD tarafı milim kıpırdamıyor. Yani bu konuda da Erdoğan eli boş döndü. S-400’ler ve CAATSA yaptırımları ile ilgili bir gelişme de yok. Doğu Akdeniz ve diğer başlıklarda da değişen bir durum söz konusu değil. Bir takım “Türkiye uzmanlarının” iddialarının aksine Fethullah Gülen bir “sorun maddesi” olarak uzun zamandır toplantılarda yer almıyor. ABD tarafı Erdoğan’ın “terör örgütü” ve “darbe” söylemlerini ciddiye almıyor.

Bu arada Erdoğan’ın demeçleri arasında yer alan tek satırlık bir “ABD Hazine Bakanlığı” ayrıntısı var ki Washington’u bilenler için ayrı bir önem ifade ediyor. Çünkü ABD Hazine Bakanlığının mesaisinin büyük bir kısmı terörizmin finansmanı gibi konularla ilgilidir.

Bu noktadan hareketle Erdoğan’ın Biden ile yaptığı görüşmede Halkbank dosyasını açtığını tahmin etmek zor değil.

Üstüne ABD tarafı “Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü” uyarıları yapıp bunu da resmi açıklamaya koydu. Tıpkı görüşme öncesi olduğu gibi, sonrasında da bu konuya dikkat çeken açıklamalar yaptılar.

Yani iki ülke arasındaki sorunlu alanlar aynen duruyor. Bir başka ifadeyle iki ülke “anlaşamamak üzere anlaşmış” durumda.

ERDOĞAN’IN ‘GÜÇLÜ GÖRÜNME İHTİYACI’

Peki, Erdoğan ne yaptı?

Hem sonrasında yaptığı basın açıklamasında hem de dönüş yolunda toz pembe bir tablo çizdi. Çünkü Erdoğan’ın güçlü görünmeye ve kendini güçlü göstermeye her zamankinden daha çok ihtiyacı var.

Erdoğan’ın ülke içinde satabileceği bir hikayesi kalmadı.

Eskiden Türkiye’de yazdığı başarı hikayesini yurt dışında bir nevi kaldıraç olarak kullanıyordu. Şimdi böyle bir ihtimal yok. Gerçekten de bir dönem başarı hikayesi olarak anlatılan Erdoğan yönetimi şimdi bir çöküş hikayesine dönüştü.

Bu durumda Erdoğan’ın elindeki tek seçenek Joe Biden ile görüşerek oradan alacağı iki kare fotoğrafla Türkiye içinde bir hikaye yazmaya çalışmak.

Roma Zirvesi’nin gözlerden kaçan, iktidar cenahının ısrarla saklamaya çalıştığı çok önemli bir boyutu daha var.

Erdoğan, Türkiye, Fransa ve İtalya’nın SAMP/T Hava Savunma Füze Sistemi konusunda olumlu adımlar atacağını açıkladı. Konunun uzmanları için “Nasıl yani?” dedirten bir durum çünkü bu tercih yıllar öncesine dönüş demek.

Hatırlanacağı gibi Türkiye hava savunma sistemi ihtiyacını gidermek için yıllar önce SAMP/T’yi gündemine almıştı. 2013’te açılan ihale Çinlilerde kaldı fakat ABD’nin ve AB’nin baskısıyla Çin’e verilen ihale iptal edildi.

O dönem en iyi ikinci alternatif SAMP/T idi ama tamamen Erdoğan’ın siyasi rüşvetiyle Ruslar’dan S-400 alındı.

S-400’lerin Türkiye’ye neye mal olduğu ortada. Türkiye yeni nesil savaş uçaklarından oldu, üretici ortaklıktan çıkarıldı, neredeyse elinde kullanacağı uçak kalmadı.

2,5 milyar dolara kullanmadığı S-400’leri aldı, F-35 yüzünden yaklaşık 10 milyar dolar kaybetti. Üstüne, şimdi yeniden gündeme aldığı SAMP/T’nin maliyeti daha da arttı. Neresinden baksanız skandal bir süreç.

Erdoğan’ın tercihlerinin bir de siyasi faturaları var.

Fransa daha önce politik gerekçelerle Türkiye’ye silah satışını veto etmişti. Fransızlar şimdi bu konuya sıcak baktığına göre Erdoğan’ın bir takım tavizler vermiş olması gerekiyor.

Erdoğan’ın özellikle Doğu Akdeniz’de “Fransızlara ne tür vaatlerde bulunduğu” önemli bir soru olarak önümüzde duruyor.

Tabi Putin’in bu tercihe ne diyeceği ve Erdoğan’dan hangi tavizleri alacağı da çok önemli bir konu.

Durum tam olarak ağa ile maraba arasında geçen “Biz bo.u niye yedik?” hikayesine döndü ama keşke her şey bir hikayeden ibaret olsaydı.

Özetle, Erdoğan her geçen gün Türkiye için daha büyük bir ulusal güvenlik riskine dönüşüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin