O gemilerde İsrail’e neler taşındı, mühimmat var mıydı?

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Daha önce anlatmıştım ama yeri geldi tekrar edeyim.

17 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu takip eden günlerdi. O dönem Bugün Gazetesi’nin Ankara Temsilcisiydim ve işim gereği yolum siyasiler ve üst düzey bürokratlarla sık sık kesişiyordu.

Skandal patlamış, tüm Türk halkı dönemin Başbakanı Erdoğan ile oğlu Bilal arasındaki kısık sesli sıfırlama tapesini dinlemişti. Her gazetecinin yapması gerekeni yapıp skandalın üzerine gidiyordum.

AKP yönetimine yakın bir işadamı yaptığımız haberlerden çok rahatsızdı. Reza Zarrab ve havada uçuşan milyonlarca dolardan bahsedilmesine tepki gösteriyordu. Ben de işin içinde başbakanın, ailesinin, popüler sanatçıların ve milyonlarca dolarlık kara para aklamanın, rüşvetin olduğu bir operasyonun dünyanın her yerinde haber olacağını anlatıyordum.

Muhatabım sigarasından bir nefes alıp, “Senin anlamadığın da şu; bizim taban bunları önemsemez. Hatta Erdoğan’ı o sıfırlanamayan paraların üzerinde, yanında bir kadınla görse yine mesele yapmaz, bir şekilde tevil eder.” demişti. O işadamı haklı çıktı. Erdoğan ve kitlesi o rezaleti de tevil etti. Sonrasında yaşanan sayısız skandalı olduğu gibi.

Peki yıllar sonra bu anektodu neden hatırlatıyorum?

Konu malum; Erdoğan ailesinin İsrail ile olan ticari faaliyetleri. Netanyahu yönetimindeki İsrail savaş kabinesi Gazze’de soykırım yaparken Erdoğan ailesinin gemileri İsrail limanlarına akıyor. “Eee ne var bunda? Yıllardır yapıyorlar bunu!” diyorsanız siz de haklısınız. Erdoğan ailesinin İsrail ile olan ticari ilişkileri hiç kesilmedi.

Hatta meşhur ‘One Minute’ olayı sonrasında bile.

Ankara’da çalışan meslektaşlar hatırlayacaktır. Erdoğan Davos’ta yaşanan ‘One Minute’ olayından sonra İsraille ilişkileri en düşük seviyeye indirmişti. Hatta Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı ve 10 sivilin ölümünden sonra, “İsrail’le tüm ticari ve askeri ilişkilerimizi kesiyoruz.” demişti.

Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkilerini kesmişti ama oğlu hariç!

Zira ortalarda hiç gözükmeyen oğlu Burak’ın meşhur Safran-1 gemisi tam da Erdoğan’ın açıklama yaptığı günlerde İsrail’in Aşdod limanındaydı.  Konu o zaman Meclis gündemine gelmiş, dönemin CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Burak Erdoğan’ın gemilerini soru önergesine taşımıştı.

Türkiye–İsrail ilişkileri inişli çıkışlı bir seyir izledi ama iki şey istikrarlı bir şekilde büyüdü; Erdoğan ailesinin gemileri ve İsrail ile olan ticari ilişkileri. Bugün Starbuks’ta kahve içenlere saldıran, Burger King’de asgari ücretle çalışan garibanı bıçaklayan AKP kitlesi, o gün de bu gemi ticaretlerini mesele yapmamıştı bugün de yapmıyor.

Gazeteci Metin Cihan iktidar ve yandaşlarının kirli ilişkilerini belgeleriyle deşifre etmeye devam ediyor. Son paylaşımı Saray’ı fena halde kızdırdı.

Nitekim Cihan’ın belgeli haberine dair tek kelime bile etmeden “Hakkımızdaki iftiralar için suç duyurusunda bulunduk.” açıklaması yaptılar. Oysa ki Metin Cihan iyi bir araştırmacı gazetecilik örneği gösterip, tamamen açık kaynaklardan Burak Erdoğan’ın İsrail’le olan ticaretini belgeledi.

Metin Cihan’ın paylaşımlarına ve paylaştığı kayıtlara göre Burak Erdoğan’a ait “Halit Yıldırım” isimli gemi hastane bombalandığı gün Aşdod limanında yükleme yapıyordu. Geminin ve şirketlerin resmi kayıtları Cihan’ın tweet adresinde zincir olarak https://x.com/metcihan/status/1729581284396023813?s=20 var.

Milyon dolarlık sorular…

“Erdoğan ailesinin İsraille ilişkileri hiç kesilmedi ama en azından Gazze bombalanırken ara verebilirlerdi.” diye düşünenlerdenseniz fazla safsınızdır. Malum olduğu üzere siyasal İslamcılarda tevil – kılıf uydurma yeteneği çok gelişmiştir.

Buna da şöyle bir bahane üretmişler, Aktroller eliyle yayıyorlar; limanlar özelleştirilmiş, İsrail’le ticareti yapanlar devlet değil özel şirketlermiş, şirketlerin sözleşmeleri de Hamas’ın saldırısından önce başlamış yani iptal edilemezmiş…

Bu aklıevvellere sormak lazım; hedef gösterdiğiniz, çalışanlarını bıçakladığınız, camlarını kırdığınız, oturma eylemleri yaptığınız Starbucks’lar özel değil mi?

Kısacası, Rabia işareti yapıp, Filistin, Gazze deyip miting meydanlarında bağıran Erdoğan, bir yandan da aile şirketleri üzerinden İsraille ticarete devam ediyor. Hem oy hem para kazanıyor.

Ancak burada milyon dolarlık bir soru var; acaba, Mersin limanından çıkan ve kayıtlara ‘demir çelik ürünü’ diye geçen yüklerin ne kadarı mühimmattı? O mühimmatlar Gazze’de kullanıldı mı? Bu ihracatın kayıtları Ankara’da kimin elinde?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Gazzeliler Türkiyede olsaydı kime oy verirdi? Gemi ticaretine rağmen? Bence sorun gemi ticareti değil. Sorun millet olamama. Çıkarların millet olmanın önünde olması. O yüzden çıkarlara rağmen birilerin zarar görmesi diğer birilerini çok ilgilendirmiyor. Kimse çıkarlarından vazgeçmiyor. Çıkarlarına sıkı sıkıya bağlılar. Kimse çıkarını terk edemiyor. Çıkarından kopup bağımsız birey olamıyor. Bu bağlanma hissi o kişinin insan olma kabiliyetini elinden alıyor. Çıkara bağlanmak üzerine kurulu bir güven duygusu geliştirilmiş. O yüzden kimsenin kutsalı yok. Ne ahlaki ne medeni değer yok. Herkes çıkarına sımsıkı bağlanmış. Kopup da milletin çıkarını düşünemiyorlar. O yüzden hırsızın peşinden kutsallık adı altında gider. Aslında peşinden gittiği şahsi ilkel çıkar duygusudur. Hırsızlığı yerli ve milli, israil ile gemi ticaretini manevi yolculuk olarak adlandırırlar ve çıkarlarına kutsal elbise giydirirler. Her birey bu uyanık yöntemi tek tek benimser.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin