‘O gece nerede olsaydım ve ne yapsaydım terörist ilan edilmezdim?’

Youtube kanalı Alesta’da yayınlanan ‘KARDEŞİN DUYMAZ’ isimli belgesel, 15 Temmuz 2016 sonrasında uygulamaya konan TSK’daki büyük tasfiyeyi konu alıyor.

O gece Türkiye’nin ve dünyanın farklı yerlerinde ve farklı görevlerde bulunan 5 asker; Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu, Hv.Plt.Kur.Yb. Aykut Coşkun, Dz.Kur.Bnb. Ahmet Kalkan, Hv.Plt.Ütğm. Ömer Ağırbaş ve Dz.Sağ.Bçvş. Gökhan Akşit adım adım çok sevdikleri üniformalarından nasıl koparıldıklarına ilişkin gerçekleri tarihe emanet ediyor.

Belgesel 15 Temmuz’da Akıncı Üssü’ndeki hareketliliği bastırma göreviyle havalanan ilk dört pilottan biri olan Üsteğmen Ömer Ağırbaş’ın ilk kez konuşması yönüyle de önem taşıyor. Bir telefonla üsse çağrılan Ağırbaş, verilen görevleri hem o gece hem de devam eden aylarda harfiyen yapmasına rağmen tutuklanmaktan ve aylarca hapis yatmaktan kurtulamamış. Ağırbaş ‘Önce kahraman sonra hain ilan edildik’ sözleri kırgınlık ve sitem yüklü. Ağırbaş şöyle diyor:

“07:15 civarında telefonum çaldı. Program subayı Yavuz Selim Öz aradı. “Hemen filoya gelmeniz gerekiyor.” Dedi. İlk gidenlerden birisi bendim. “Hemen üzerinizi giyin” dediler. 2 uçak 4 kişi uçuşa gittik kalkışları engellemek için. Etrafına ateş açmamız emri verildi. “Hakkınızı helal edin” denerek resmen ölüme gönderildik. Bu arada astsubaylar bize sordu. “Amirim napıyoruz biz?” diye Emri uygulayacağız. Akıncı Meydanı’na gideceğiz ve
oradan olası kalkışları engelleyeceğiz. Biz demokrasinin yanında duracağız.” Dedik. Akşam 5 altıya kadar sürekli bindirmeli olarak uçuşlarımız gerçekleşti “

O gün ve sonrasında aylarca görev yapan hava pilot üsteğmen hakkında yine Malatya’da görevde olduğu bir gün terör suçlamasıyla gözaltı kararı çıkarılmış:

“Terör faaliyeti olsa saldırısı olsa, karakollara baskın olsa Malatya’dan kalkacak uçaklardan birisi bendim. Bir saat sonra ben Eskişehir’e döndüm ve Eskişehir’de terörist diye gözaltına alınmış birisiyim. Anlatırken yüzümde acı bir tebessüm var evet çünkü
dediğim gibi Malatya’da görevdeyim, o durumdayken geliyorsunuz, diyorlar “Siz teröristsiniz!”

Eskişehir TEM’e götürdüler beni. Sonra gözaltı süreci başladı. 14 gün gözaltında kaldım.
Bir çok göreve gitmişsiniz… Yaptığınız görevleri düşünüyorsunuz, sonra bulunduğunuz 5 metrekareyi düşünüyorsunuz diyorsunuz ki ‘Kesin bir yanlışlık var’ Savcının karşısına çıktım. Olayları anlattım. ‘Tamam çık!’ dedi ve beni de tutuklamak için sevk etti. Mahkeme başkanının cevabı “Ben seni yasal düzeni yıkmaktan
darbeden yargılamıyorum, üyelikten yargılıyorum. Daha fazla konuşma.” Dedi. Ben savunmamı yaptım. 30 saniye sonra 6 yıl 3 ay ceza verildi.”

Dz.Sağ.Bçvş. Gökhan Akşit ise o günlerde Deniz Kuvvetleri’nde yaşanan işkenceyi kayda geçiriyor. Anadolu Ajansı, 16 Temmuz sabahı Ankara Emniyeti’nde işkence gören generallerin görüntünlerini yayınlamıştı. Akşit, denizci generallere işkencenin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda başladığını söylüyor.

“Özellikle üst düzey komutanları ‘hazır kıta’ dediğimiz bunların kullandığı bir silahlık var.
Komutanları, kötü muamele ile başında Macit Aslan ve Aşkın Öge’nin bulunduğu ekip
bu silahlığa koyuyolar. Hakaretler, baskı, şiddet… Oradaki o isimleri meşhur Ankara TEM’in merdivenlerinde gördük. Şerefsizler kendi silah arkadaşlarına ve
diğer emrindeki mahiyetindeki insanlara işkence ediyorlar!”

Belgeselde konuşan bir başka isim 15 Temmuz günü NATO’nun Belçika’daki karargahında görevli olan ve yaşananları bir komutanını ziyaretten döndüğü sırada yolda öğrenen Dz.Kur.Bnb. Ahmet Kalkan. Birlikte görev yaptığı bir İtalyan subayın, kendisine yaptığı yardım teklifini gözyaşlarıyla anlatıyor:

“İtalyan bir arkadaşım vardı benim. Aram çok iyiydi. O dönemde belki hatırlarsınız. Asker ailelerinden karı koca içeri alınan, çocukları esirgeme yurduna bırakılan aileler vardı. Bir gün bunu konuştuk. Anlatırken ona ben de duygulandım, tutamadım kendimi. Ertesi gün geldi mesaiye. ‘Ben o gün sana söyleyemedim eşimle konuşmadan.’ Dedi. ‘Kusura bakma.’ Dedi. Sen dedi ‘Yarın bir gün döneceksen dön ama çocukları götürme
çocuklara biz bakacağız. Roma’da evimiz var. Ailem Roma’da yaşıyor. Boş bir ev isterseniz siz de kalın ama tekrar söylüyorum senin kararını değiştirmek gibi bi niyetim yok. İsterseniz siz de kalın, orada istediğiniz kadar kalabilirsiniz. Fakat çocukları bize bırakın.’ dedi.”

Hv.Plt.Kur.Yb. Aykut Coşkun ise F16 uçurmak yerine kumpir satmaya razı olmasına rağmen kendisine hayat hakkı tanınmadığı için ülkesini terk etmek zorunda kaldığını söylüyor:

“2017 yılının nisan ayında ihraç oldum. İhraç olduktan sonra tabi ki evi geçindirmem gerekiyor. Önce emlak danışmanlığı yaptım. Akabinde birkaç arkadaş bir araya gelerek bir kafe işletelim dedik. KHK’yla ihraç olmuş subay arkadaşlar, pilot arkadaşlar…
Konya’da üniversite öğrencileri bizim kafemizi ziyaret ediyordu. Kumpir ve waffle satıyorduk. Belki o dönem haberlerde görmüşsünüzdür. “F16 pilotu kumpir satarken yakalandı.” Diye. Fakat haber doğru değildi. Bizim bi arkadaşımızı gözaltına aldılar
ama kafede kumpir satarken değil, sabahın beşinde evine giderek. Benim hakkımda o dönem herhangi bir adli ve idari soruşturma yoktu. Ama ismim rütbem
soy ismim, resmim her şeyim medyada medyaya yansımış durumdaydı. Diğer arkadaşlarımla birlikte terörist olarak lanse edilmiş bi konumdaydım. Dolayısıyla yurt dışına çıkmaya karar verdim.”

15 Temmuz’da ABD’deki NATO Karargahı’ndaki en yetkili Türk subay olan Tümamiral, Mustafa Zeki Uğurlu’nun dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’la ilgili sözleri oldukça çarpıcı:

“Napoli’de NATO görevindeyken Hulusi Akar’la 2 sene beraber çalıştım. Evet sevilmeyen birisiydi. Küfürbaz birisiydi. Özellikle karacı subaylar çok çektiler ondan.
Eşini bizim önümüzde rencide ederdi. Kötü bi insandı. Sevmiyordum onu.
Bütün bunlara rağmen, bakın bu olumsuz düşünceme rağmen 15 Temmuz olduğunda
ilk günler ben ondan şüphelenmedim bile. Yani yapamaz diyodum çünkü aldığımız terbiye o. Bir genelkurmay başkanı orgeneral seviyesinde birisi
bu kadar kumpası kuramaz!”

Uğurlu, TSK’nın bir gecede subay sayıları itibariyle Kurtuluş Savaşı’ndaki iki kat fazla kayıp verdiğini söylüyor. Tümamiralin sözleri resmi rakamlarla birlikte daha da anlam kazanıyor.

15 Temmuz 2016’dan sonra, TSK’da büyük bir tasfiye başladı. O günkü 32 bin 189 subayın 10 bin 468’i ve 1886 kurmay subayın 1524’ü ihraç edildi. Bu kurmay subayların yüzde sekseninin tasfiye edildiği anlamına geliyor.

Şu ana kadar 289 fiili darbe davası karara bağlandı. 206’sı Yargıtay tarafından onandı. Bin 634 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet, bin 366 kişi hakkında müebbet, ve bin 891 kişi hakkında süreli hapis cezası verildi. Toplamda 4 bin 891 kişi hakkında mahkûmiyet kararı verildi.

15 Temmuz sonrası genel soruşturmalarda ise tablo daha da vahim. Binlerce insan işkence gördü. Yüzlerce insan aradan geçen 8 yılda hayatını kaybetti. 2 milyondan fazla soruşturma açıldı. 705 bin 172 kişi hakkında adli işlem yapıldı. Şu anda halen cezaevlerinde toplam 13 bin 251 tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin