Nuri Demirağ’ı bir de siyasetçi yönüyle tanıyın

Bir önceki yazımda Cumhuriyet tarihimizde önemli yeri olan Nuri Demirağ’ı girişimci ve işadamı yönüyle anlattım. Aslında Demirağ’ın bu iki kimliği kamuoyu tarafından epey biliniyordu. Onun az bilinen yüzü ise siyasetçi yüzüydü.

Nuri Demirağ, 1940’larda, devlet memuriyetinden gelip girişimci ve işadamı olarak büyük bir servete sahip olmuştu. 1936’da 11 milyon TL’lik servetiyle 212 milyon TL’lik Türkiye bütçesinin  20’de biri kadar bir mal varlığına ulaşmıştı.

1934’te İstanbul Boğazı’na köprü yapma projesine hükümetten onay alamayınca devletle ilişkilerinde ilk hayal kırıklığını yaşadı. Türk Hava Kurumu (THK), pilotaj hatasından kaynaklandığı belli olan bir kazayı gerekçe göstererek sipariş verdiği uçakları teslim almayı reddetti. Bu Demirağ’ın sıkıntılarını derinleştirdi.

THK’nın 1 Mart 1939’da uçak siparişlerini iptal etmesiyle başlayan süreçte Demirağ’ın, bu ortamda ülkede iş yapma iştahı büyük ölçüde törpülendi. Çalışmalarını devam ettirip çift motorlu, 6 kişilik Nu.D.38 yolcu uçağını yapsa ve bu uçak uluslararası alanda “A sınıfı” sayılsa da işler bir türlü yoluna girmedi.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Milli Şef Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, dış politikada Türkiye’nin yüzünü Batı ülkelerine çevirdi. Batı’dan gelen çok partili demokrasiye geçiş yönündeki telkinleriyle yeni partilerin kurulmasının önündeki engeli kaldırmış oldu.

İnönü, CHP içinden bir muhalefet partisinin doğmasından yanaydı. Parti içinde bir miktar eleştiri yapmanın önünü açmaya başladığında bunun nasıl şekilleneceği de kendiliğinden ortaya çıkmaya başladı. Topraksız çiftçiye toprak verilmesini öngören Toprak Reformu’nun tartışılmaları sırasında yeni partinin de filizleri yeşermeye başladı.

Atatürk’ün son başbakanı Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltay’ın parti yönetimine verdikleri meşhur “Dörtlü Takrir” yeni partinin doğum şeklinin nasıl olacağını da ortaya koydu.

Meclis içinde bu süreç devam ederken, devletçilikten yüreği yanan, demiryolu ve müteahhitlik hizmetlerinde hükümetlerle verimli çalışan, ancak havacılıkta bu uyumlu çalışmayı yakalayamayan Nuri Demirağ, yönetim anlayışının değişmesi gerektiğine inanarak yola çıktı.

Demirağ, Birinci Meclis’te hükümete eleştirel yaklaşımlarıyla tek başına muhalefet partisi gibi davranan Hüseyin Avni Ulaş ve Kuva-yı Milliye’de görev alan milliyetçi çizgiden gelip İslamcı görüşlerle örtüşen yazılarıyla bilinin Cevat Rıfat Atilhan ile partiyi şekillendirirdi. (1)

Çok partili hayatın ilk siyasi partisi olan Milli Kalkınma Partisi’nin kurulmasına izin verileceği, 5 Eylül’de bizzat Başbakan Şükrü Saraçoğlu tarafından duyuruldu. (2)  MKP, 22 Eylül 1945’te kuruldu. Partinin genel merkezi olarak İstanbul seçildi. Demirağ’ın Paşalimanı’ndaki Kanarya Köşkü genel merkez olarak belirlendi. Fiili merkez olarak ise Beşiktaş’taki uçak fabrikasının bir kısmı ayrılarak oluşturulan bölüm kullanıldı. Açılışta konuşan Demirağ, geçmişte yaptığı girişimlerin devletçilik uğruna baltalandığını söyleyerek, “Bundan böyle çeşitli ızdırap, felaket ve haksızlıkları önlemek üzere Milli Kalkınma Partisi’ni kurduk.” diye ekledi. (3)

Ancak İnönü, karşısında Celal Bayar liderliğinde bir muhalefet partisini görmek istiyordu. MKP resmen faaliyetlerine başlamasına rağmen Cumhurbaşkanı İnönü, 1 Kasım’da Meclis’in yeni faaliyet yılı dolayısıyla yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bizim tek eksiğimiz hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır.” (4)

İnönü, MKP’yi görmezden gelme tavrını hep sürdürdü. Bütün siyasi diyaloğunu 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti üzerinden yürüttü. Katı devletçiliğiyle tanınan İnönü, Nuri Demirağ’ın liberal ve özgürlükçü tavırlarından çekinmekteydi.

Medyayı büyük ölçüde elinde tutan CHP çevreleri, Milli Şef’in beklentileri doğrultusunda MKP’den hep alaycı bir dille söz etti. İnönü’nün damadı gazeteci Metin Toker de Demirağ’ın liderliğindeki partiden “Kuzu Partisi” diye söz edenlerdi. Gerekçe olarak da Demirağ’ın zaman zaman gazetecilerle bir araya geldiğinde onlara kuzu kebabı ikram etmesini gösterir. (5)

Çankaya Köşkü’nün bir işaretiyle partisinin kapatılabileceğini bilen Demirağ, temkinli hareket etmeyi seçti. Öyle ifadeler kullanır ki bir siyasi partinin amacının iktidara gelip programını uygulamak olduğunu bile göz ardı etti: “Parti olarak hükümeti devirmek, iktidar mevkiine geçmek hırsı ile kurulmak istenen bir teşekkül de değildir. Biz bugünkü devletçilikle bir nevi mukabili muvazene temin edecek olan liberalizmin memlekette gelişmesine çalışacağız.” (6)

PROGRAMINDA YAZILANLAR YILLAR İÇİNDE HAYATA GEÇİRİLDİ

Kuruluş dilekçesinin giriş bölümü parti programı gibi hazırlandığından ayrıca parti programı yayınlanmadı. Partinin en önemli amaçlarından biri olarak Türkiye’nin ağır sanayi ülkesi haline getirilmesi olarak belirlendi.

Fırat üzerine baraj yapılması, bölgedeki madenlerin işletilmesi, Giresun ve İskenderun’a birer liman yapılması ve bu merkezlerin demiryolu ve karayolu ile birbirine bağlanması, Yumurtalık limanına tersane inşa edilmesi, Fırat kenarına uçak, tank ve motor fabrikaları yapılması suretiyle bölgeyi ağır endüstri merkezi haline getirmek, Doğu’yu kalkındırma projesiydi.

Programda bir tarım ülkesi olan Türkiye’nin kalkınması ancak köylünün kalkınmasıyla mümkün olduğu dile getirildi. Köy İmar Projesi hazırlandı. 40 bin köyden birbirine yakın olanlar birleştirilecek ve sayısı 18 bine indirilecek ve ziraat köyleri kurulacaktı.

MKP programında yer alan bazı konuları burada kısaca hatırlatmak gerekiyor:

-Cumhurbaşkanı, halk tarafından 5 yıllığına seçilmeli.
-İki meclis olmalı. Ayan Meclisi (senato) kurulmalı.
-Milletvekilleri tek dereceli seçimle seçilmeli.
-Yerel mahkeme ile Yargıtay arasında İstinaf Mahkemeleri kurulmalı.
-Hakim teminatı getirilmeli. Yargıçlar verdikleri kararlardan dolayı görevden alma ve görev yeri değiştirilme tehdidi ile karşı karşıya bulunmamalı.
-Özel teşebbüse önem verilmeli.
-İşletmeleri özel sektör kurmalı, hükümetler kontrol sorumluluğunu üstlenmeli.

Demirağ’ın partisindeki bu öngörülü hükümler yerine kamuoyunda sadece partiye katılmak için getirdiği kriterler tartışıldı.

İstanbul ve Anadolu’da hızla örgütlenmeye gidildi. Halkın ilgisi de gayet iyiydi. Ancak partinin bir sorunu vardı. Nuri Demirağ dahil kadronun tamamı hiçbir siyasi deneyimi bulunmayan isimlerden oluşuyordu. Tek siyasi deneyimi olan ve ilk Meclis’te Erzurum milletvekili olarak görev yapan Hüseyin Avni Ulaş, kuruluştan 3 ay sonra partiden ayrıldı.

Parti genel merkezi olarak İstanbul’un seçilmesinin de zaman içerisinde stratejik bir hata olduğu ortaya çıkacaktı. Güncel siyasetin uzağında kalındı. İsmet İnönü, DP’yi palazlanmadan etkisizleştirmek ve bir dönem daha kazanmak amacıyla yerel seçimleri öne aldı. DP, Mayıs 1946’da yapılacağı duyurulan seçimleri boykot kararı alırken, MKP katılacağını duyurdu. Yola çıkarken bir yayın organına sahip olmaması da başarısızlık nedenlerinden biri oldu.

Yıllardır ülkeyi tek parti ile elinde tutan İnönü ve ekibi, işi garantiye almak ve muhalefetin adaylarını devre dışı bırakmak için her yola başvurdu. Yapılanlara dayanamayacağını anlayan MKP, seçimin yapıldığı gün İstanbul’daki seçimlerden çekildiklerini duyurdu.

Yerel seçimlerden istediği sonucu alan İnönü, 21 Temmuz 1946’da milletvekili seçimlerinin yapılacağını ilan etti. Amaç yine aynı idi. DP’nin örgütlenmesini tamamlamadan seçimlere gidip rakibini alt etmekti.

Partinin kurucu kadrosunda yer aldıktan sonra istifa eden Hüseyin Avni Ulaş, bu seçimlerde DP’den Erzurum adayı oldu. MKP’deki görüş ayrılıkları, 1946 genel seçim yenilgisinden sonra daha da derinleşti.

Kısa zamanda krize dönüşen anlaşmazlık sonucu, Genel Başkan Nuri Demirağ ve Genel Başkan Vekili Cevat Rıfat Atilhan karşılıklı olarak birbirlerini partiden attıklarını açıkladılar. Valilik Demirağ’ı haklı bulsa da başka bir noktadan hareket eden öteki parti yöneticisi Vahit Çadırcıoğlu ise yargı ve 1947’deki genel kurul kararı ile Nuri Demirağ’ı genel başkanlıktan uzaklaştırdı. (7) Bu karar mahkemeden dönse de Demirağ, bir mektup göndererek partiden ayrıldığını bildirdi. (8) Bu tarihten sonra parti bir 10 yıl daha hayatiyetini sürdürdüyse de bir varlık gösteremedi.

Demirağ’ın kendisi 1954 seçimlerinde DP listesinden İstanbul milletvekili seçildi. (9) Türkiye’yi bambaşka ufuklara götürebilecek bir şahsiyet, siyaset arenasındaki tecrübesizliği yüzünden umutlarını tüketmiş bir şekilde köşeye çekildi.

1957’de Nuri Demirağ’ın vefatından sonra 22 Mayıs 1958’de çok partili hayatın ilk partisi Türk siyasi partiler mezarlığındaki yerini aldı.


1- Türk Sözü, 8 Haziran 1945
2- Bernard Levis, Modern Türkiye’nin Doğuşu. Ankara 1988 Sh: 380
3- Tarık Zafer Tunaya Türkiye’de Siyasi Partiler 1952 Sh:640-642
4- Resmi Gazete, 2 Kasım 1945
5- Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, Cilt I. s. 70.
6- Cumhuriyet Gazetesi 8 Temmuz 1945
7- Cumhuriyet Gazetesi 22 Mart 1946
8- Cumhuriyet 08 Ağustos 1946
9- Kemal Karpat Türk Demokrasi Tarihi İstanbul 1967 Sh:367

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Sevgili Karabay
    Yazılarınızı okuyunca bir tarihçi olduğunuzu düşünüyorum. Fakat kaynakça veriş şeklinize bakınca Tarih bölümlerinin 1. Sınıf dersi olan Tarih Metodolojisi dersi almadığınız anlaşılıyor.
    Anacım kalbinizi kırmak değil ama lütfen bir “Tarih Metodolojisi” kitabı okuyun.
    İkinci bir tavsiyem lütfen görmediğiniz ve doğrudan okumadığınız eser, dergi, makaleleri kaynakçada yazmayın.
    Selamlar
    Sevgiler

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin