HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ
Türkiye’de işlerin yolunda gittiği senelerde Murat Ülker gibi işadamları senede birkaç yatırım müjdesi verirdi. Gazetelerin ekonomi sayfalarını gün aşırı yeni bir başarı hikâyesi süslerdi.
2007 senesinde çikolatanın “Kaşık Elması” diye nitelenen Godiva markasını tesis ve bayi ağı ile beraber 803 milyon dolara satın alması eski güzel günlerin en ışıltılı sayfalarından biriydi.
MURAT ÜLKER SATMAYA DEVAM EDİYOR
Murat Bey 2015’ten beri pek çok sektörde ya küçüldü ya da şirketlerini başkalarına devretti. İki gün evvel Godiva’nın Belçika fabrikası ile Güney Kore ve Japonya ticari faaliyetlerinin tamamını Yeni Zelanda’ya sattı.
Elinde kalan şirketlerinin ekseriyet hissesini ise İngiltere’nin başşehri Londra’da kurduğu Pladis’e devretmişti.
Türkiye’de bisküvi, çikolata, şekerleme, içecek ve süt ürünleri tesisleri için kullandığı 6,5 milyar dolar kredi için de geçen sene pazarlık masasına oturmuştu.
Müzakerelerin neticesinde Ülker’in borçların daha uzun vadeye yayılmıştı.
Geçen hafta yeni bir mukavele imzalayan Ülker inşaat sektörüne ham madde tedarik eden yarım asırlık Kümaş Manyezit’i de 500 milyon dolara Avusturyalı bir firmaya sattı.
ÜLKER GİBİ BAŞKA İŞADAMLARI DA SATIYOR
Ülker ile mahdut değil satış furyası. Ferit Şahenk de Murat Bey’in izinden gidiyor. Otel, alışveriş merkezi, gayrimenkul namına ne varsa satıyor.
Meşhur olmayan işadamları arasında da tesisleri satıp nakde dönenlerin sayısı artarken yabancı yatırımcılar seneler evvel kurdukları tesisleri ya kapatıyor ya da ölü fiyatına devrediyor.
Japon Honda’nın Kocaeli Gebze Şekerpınar’da 1997’den beri “Civic sedan” modelini imal ettiği tesisi kapatacağının haberi İngiltere’den geldi.
Nitetim Türkiye’de böyle bir kararı ilan etmeye kimse cesaret edemiyor. Saray ne der sonra?
HONDA’NIN VEDASI BAŞKA VEDALARIN HABERCİSİ
Bin 500 kişinin istihdam edildiği ve senelik 50 bin adet otomobil kapasitesine sahip tesisin kapatılması doğrudan yatırım çekmekte zorlanan Türkiye’nin en son arzu edeceği menfi bir hadisedir.
Honda’nın kapatma kararı başka yabancılara cesaret verebilir. Benzer kararların çoğalması Türkiye namına kayıp üstüne kayıp demektir.
Ülker satıyor, Honda kapatıyor, sermaye ve gençler göç ediyor…
İktisadî kriz yüzünden morale muhtaç kalmış iş âlemi için bu haberler bardağı taşıran son damladan farksız.
HUKUK DEVLETİ İMHA EDİLDİ
Patronlar kulübü TÜSİAD’ın başkanlığına Simone Kaslowski’nin seçilmesi de gösteriyor ki yerli işadamları ortalıkta görünmek istemiyor.
Niçin böyle davrandıklarının cevabını herkes biliyor.
Hukuk devletinden uzaklaşılması, binden fazla şirkete sadece Hizmet Hareketi’ne yakın oldukları bahanesi ile el konulması, icra iflas dosyalarının mahkeme koridorlarına taşması gibi onlarca sebep sayılabilir.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Türkiye’yi vesayet karanlığından kurtarmak için reform üstüne reform yaptığı senelerin birikimi mum gibi eriyor.
Mumu eriten baskı ve zulüm ateşini yine AKP yaktı. Mağdurların, mazlumların sesi olmak vadiyle iktidar koltuğuna oturdukları tarihin üzerinde 17 sene geçti.
GADDARLAR, DAMATLAR, KADINA TACİZE SESSİS KALAN BAŞÖRTÜLÜLER
İlk günkü idealist kadroların yerini Süleyman Soylu ve Mevlüt Çavuşoğlu gibi nezaketten/edepten bînasip ve gaddar kimseler, Berat Albayrak gibi damatlar, tacizci polisin iğrenç fiili için “telaşla yapılmış” diyerek kendisini rezil rüsva eden Özlem Zengin gibi başörtülüler aldı.
Hepsinin başında da iki cümlesinden biri “Sen kimsin ya!” tehdidini kullanan ve başkanlık ihtirası uğruna memleketi ateşe veren Recep Tayyip Erdoğan gibi son devrin en zalim lideri var.
AB LİDERLERİ BU SEFER DE SESSİZ KALIRSA
Sermayedar kendisinden emin değilse, akşamdan sabaha devletleştirme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorsa başka arayışlara girer.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik müzakerelerine başladığı 2005 senesindeki noktanın çok uzağında olduğu 14 Mart’ta yayımlanacak İlerleme Raporu’nda bir kere daha ortaya çıkacak.
O tarihe kadar Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi AB’nin ıslahat talep ettiği bazı kanunlarda değişiklik yapılmazsa müzakerelerin resmen dondurulması hiç uzak bir ihtimal değil.
OSMAN KAVALA HÜKÜMETE DARBEYE TEŞEBBÜS ETMİŞ!
Gezi iddianamesinde Osman Kavala başta olmak üzere gazeteci Can Dündar ve oyuncu Mehmet Ali Alabora hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilmesi Brüksel’in alttan alma siyasetinin iflas ettiğinin tescilidir.
Son 3-4 senedir düşünce ve ifade hürriyetinden mülkiyet hakkına kadar hemen her başlıkta hukuk ve demokrasiyi katleden Erdoğan’ın kuru tehditlerine boyun eğen AB liderlerinin bu sefer Ankara’ya net mesaj verdiği belirtiliyor.
PERİNÇEKGİLLER VE ERDOĞAN
O zaviyeden af paketinin 31 Mart seçiminden evvel kanun haline geleyeceği konuşulsa da Perinçekgiller’in kıskıvrak yakaladığı Erdoğan’a ne kadar adım attıracağını hep beraber göreceğiz.
Hukukun üstünlüğünün değil üstünlerin hukukun hüküm sürdüğü bir ekonomide fabrikalar kapanır, sermaye yurt dışına kafileler halinde göç eder.
Sadece 2018 senesinde 3,5 milyar dolar farklı memleketlere yatırım için gitti.
Niçin gidiyorlar? Niçin kapatıyorlar? Niçin satıyorlar?
Cevabı Türkiye’nin son 3-4 senesinde saklı değil mi?