Neyi ‘kurban’ ettin bu bayram?

AHMET KURUCAN | YORUM

Bayram geldi. Takvim yapraklarına değil, kalplere dokunarak geldi. Kurban Bayramı bu… Sadece et değil. Sadece kan değil. Bir hayvanın kesilmesi hiç değil.

Kurban, teslimiyetin adıdır. Yani İbrahim’in, “Rüyamda seni kurban ediyorum.” dediği anda İsmail’in, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap!” diyebilmesidir.

Yani razı olmaktır. Yani Allah için vazgeçebilmektir. Yani en sevdiğin şeyden başlayarak: “Bunu da bırakırım Allah’ım!” diyebilmektir.

Mekke’de değiliz. Mina’da taş atmıyoruz. Ama bu bizim kurbansız olduğumuz anlamına gelmiyor. Her ev bir ‘Mina’ olabilir. Her mutfak bir kurban mahalli. Her iç muhasebe bir Arafat.

Kur’an açık konuşur: “Onların ne etleri ne kanları Allah’a ulaşır. Allah’a ulaşan sizin takvanızdır.” (Hac 22/37)

Yani mesele et değil. Mesele takva. Mesele sorumluluk şuuru. Mesele içtenlik ve samimiyet. “Senin için yapıyorum ya Rabbi!” diyebilmek.

Şimdi geliyoruz asıl meseleye: Siz nerede duruyorsunuz? Gerçekten bir şeyleri kesebiliyor musunuz? Zamanınızı mesela?

Bir alışkanlığınızı? Kırgınlığınızı? Öfkenizi?

Bu sorular kimseyi yaralamasın. Muhatabım aynı zamanda kendi nefsimdir. Öyleyse benzeri soruları kendime sorayım…

Ben nerede duruyorum? Boşa geçirdiğim diye hayıflandığım zamanları kesebilir miyim bu kurbanda?

Bu tavrı göstermemeliydim, ‘bu kadar öfke fazla’ dediğim şeyleri kasap bıçağı altına yatırabilir miyim acaba?

Kurban bir ibadettir. Ama aynı zamanda bir imtihan. Kimi için bir koç kesmek, kimi için bir kibir kesmektir. Kimi için gıybeti susturmak, kimi için suskunluğu bırakıp helalleşmektir.

Ve aileler…

Bu bayram çocuklarınıza sadece hayvan kesimini değil, Hz. İbrahim’i, İsmail’i, Hacer’i anlatın. De ki: “Hayat senden de bazen bir şey ister evladım. O gün bu bayramı hatırla.”

Kurban budur. Teslimiyettir. Adanmışlıktır. Vazgeçebilmektir.

Ve son bir dua:

Allah’ım…

Bizi Hz. İbrahim gibi sadık, Hz. İsmail gibi mütevekkil, Hz. Hacer gibi sabırlı, Efendimiz (sas) gibi ümmetine adanmış kullarından eyle.

Kurban Bayramınız mübarek olsun.

2 YORUMLAR

  1. Elbet Bayramlar Bayram Olur Bizim de

    Zulmün karanlığında sabırla bekleyenlerin yazgısı bir gün bayram olur.

    Kırılmış bir aynanın karşısında oturur gibi yaşıyoruz biz… Hangi yöne baksak, parçalanmışız. Her parçada ayrı bir hüzün, her çatlakta ayrı bir çığlık.
    Kimse kimseye benzemez oldu artık; ama herkes aynı acıya doğdu bu coğrafyada.

    Yıllar var ki bayramlar bayram olmadı bizimle.
    Ne çocuk kahkahası yankılandı avlularda,
    ne kapı kapandı huzurla arkamızdan.
    Tatlı yerine acı ikram edildi ev ev,
    ve her sabah sofrasında bir belki iki sandalye hep boş kaldı.

    Meydanlar kalabalıklaştı ama insan azaldı.
    Konuşan çoktu ama hakikati söyleyen yoktu.
    Kalem kırıldı, kelam susturuldu.
    Ve biz, bir ömür suskunluğun içinde çırpındık.

    Zulmün sabahı yoktu; gecesi de hiç bitmiyordu.
    Ne güneş doğdu üstümüze ne de ay uğradı penceremize.
    Bir perde çekildi göğe;
    karanlık, utançla bile yüzleşemeyecek kadar kalın.

    Hani derler ya:
    “Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?”
    İşte biz o gecenin içinden yürüyoruz yıllardır.
    Ayaklarımızın altı nasır değil;
    sessizce bastığımız mazlumların duasıyla yanıyor.

    Ama sen sustun.
    Sustumuzu sandık en çok da biz.
    Yalnız zannedildik, terk edilmiş sanıldık.
    Oysa meğer sen en derin sessizlikte bile bizimleymişsin de,
    biz seni bağıranlarda aramışız.

    Zulüm öyle bir urgan gibi dolandı ki boynumuza,
    sadece nefesimizi değil,
    hayallerimizi de boğdu.

    Koca bir millet,
    koca bir tarih…
    Artık haritalarda değil, hücrelerde yaşıyor.
    Birbirinden ayrılmış seccadeler kadar uzak olduk birbirimize.
    Şehirler suskun, başı boş kalabalık…
    Ama mahşer sessizliği değil bu;
    mahşer ümidiyle diri duranların sessizliği.

    Ve biliyoruz.
    Yıllar süren bu yangının da bir sonu olacak.
    Çünkü ne Firavun ebedîydi ne Nemrut.
    Zulüm yürür; ama adalet koşar.
    Zâlim güler; ama mazlumun duası ağlatır arşı.

    Bir sabah, evet…
    Bir sabah gelecek.
    O sabah bayramı bize de uğrayacak.
    Yüzleri kararmış olanlar kaçacak aydınlıktan,
    ve biz, bir kurbanın duasıyla yeniden doğacağız.

    O sabah, bu öksüz topraklar bayramlığına kavuşacak.
    Ve biz…
    Yıllar var ki bayramlar bayram olmadı bizimle diyerek bekleyen biz,
    o sabahı alnımız secdede karşılayacağız.

    Çünkü karanlığın ardı ışıktır.
    Ve biz sabırla o ışığa yürüyoruz,
    dizlerimiz yara bere içinde,
    yüreklerimiz dualarla örülmüş hâlde.

    Yeter ki sabır, Yâ Rab…
    Yeter ki bu uğursuz gecenin ardından gelen sabah, bizimle doğsun.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin