HABER-İNCELEME | M. NEDİM HAZAR
Önce bir hakkı teslim edip, sonra belgesel tavsiye listemizin ikinci faslına geçelim.
Elbette pandemi gibi önemli bir sürecin büyümesine büyük katkısı oldu ama öyle olmasa da yeni nesil sinema platformu olarak Netflix gibi mecraların kıymeti yadsınamaz. Yakın geleceğin tartışmasız platformları buralar olacak. Ki bu yönde pazarı gördükleri için Amazon ve Apple gibi büyük markalar da anında bu alana giriş yaptılar.
Netflix özellikle belgesel konusunda tüm rakiplerinden açık ara önde. İçerdiği belki binlerce belgeselleri belki en baştan tematik olarak sınıflandırsak çok daha isabetli olacak.
İş bu sebeple bugün naçizane sizlere Netflix’deki spor belgesellerinden birkaç tanesini tavsiye etmek isterim.
Bir futbol efsanesi!
Listeye Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbol yeteneğiyle başlamak mantıklı olacaktır. Şüphesiz kimden bahsettiğimi anladınız: Pele.
Ki şurada kendisiyle ilgili uzunca bir değerlendirme yazısı kaleme almıştım vaktiyle.
Pele Belgeselinde, futbol efsanesi Pele’nin hayatına odaklanılıyor. David Tryhorn ve Ben Nicholas yaptığı filmde, dünyaca ünlü futbolcu Pele’nin kariyer yolculuğunu, kusursuzluk arayışını ve bir efsaneye nasıl dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Özel arşiv görüntülerine, Zagallo, Jairzinho ve Rivellino gibi eski takım arkadaşlarıyla yapılan röportajlara yer verilen yapımda, Pele’nin kariyerinin başlangıcından 1970 yılında kahramana dönüştüğü döneme kadar yaşadıklarına yer veriliyor.
Belgeselin en önemli özelliği Pele’nin oynadığı dönemlerde siyasi ve uluslararası manzarayı da resmetmeye çabalaması. Yeşil sahalarda bir kahraman olan ünlü oyuncunun, iş ülkesinin kaderine geldiğinde maalesef egoist davrandığını ve bir miktar çekindiğini söylemek mümkün. Belgeselde Pele’ye “Neden sen de Muhammed Ali gibi cesur olamadın?” diye soruluyor da aslında. Cevap ise çok ilginç; “Onun hapse girmesi mümkün değildi, çünkü Amerika ile Brezilya arasında rejim benzerliği yok!”
Her şeye rağmen epey emek verilmiş çok önemli bir belgesel var karşımızda.
Uçan adamın öyküsü!
Lisede matematik hocası ona matematiğinin iyi olmasını söylemiş. Sebebini sorduğunda, “Uçacaksın, iyi hesaplaman lazım. Ve o kadar paran olacak ki, saymak için iyi matematik lazım!” demiş. Bunu Netflix’te gösterilen Son Dans – The Last Dance belgeselinde görmedim ama 10 bölümlük belgesel, muhteşem bir kurguya ve anlatıma sahip.
Her bölümde ayrıca bir kahramanı da yan öykü olarak odağına alıp basketbol efsanesi Michael Jordan’ı ölümsüzleştiriyor. Bulls takımının fonunda bir insanın azmini, yeteneğini ve acılarını izliyoruz. Basketboldan hoşlanmasanız bile ilgi ile izleyebileceğiniz başarılı bir çalışma Son Dans.
Sert bir Dökü-drama
Esas belgeselimize geçmeden hemen bir başka belgesel ile giriş yapalım: Boca Juniors Confidential – Boca Juniors’a içeriden bir bakış… Netflix orijinal yapımı olan 4 bölümlük bu belgesel dizisinde sarı lacivertli takımın futbolcuları, taraftarları ve personeli, kulübün perde arkasında yaşananları anlatıyor. Takımın sezon öncesi eğitimi ile başlar ve sezonun son günü ve takımın şampiyonluk yarışı sonucu ile biter ve Superliga’yı tekrar kazanmaya çalışır. Bu belgeselde yine gizli bir göz gibi içeridesiniz heyecana adrenaline ortak oluyoruz. Bu belgeseli izledikten sonra Apaçi’ye geçerseniz resim yerli yerine oturur. Ancak Apaçi bambaşka bir şey.
Bir kere son derece sert ve herkesin izleyebileceği bir belgesel değil. İkincisi, canlandırmalar ile belgeselden ziyade dramaya daha yakın duruyor.
Sokaklardan gelen futbol dehası Carlos Tevez’in kendi anlatımıyla futbol hayatını, ait olduğu toplumu arka fona alarak anlatan Tevez dökü-draması, etkileyici bir seri film tadında. Avrupa’da oynadığı dönemde attığı muhteşem gollerle gözlerimizin pasını silen Tevez’in hikayesi… Apache La vida de Carlos Tevez – Carlos Tevez’in hayatını sert bir gerçekçilikle dramatize eden yapım, oyuncunun Arjantin’in yüksek suç oranlarıyla bilinen Fuerte Apache mahallesinde büyümesine rağmen bir yıldız haline gelişini anlatıyor.
Eski bir dostun bizsiz öyküsü!
Futbol ile ilgili tavsiye edeceğimiz son belgesel tanıdık biri hakkında. Yolu Türkiye’den de geçen ünlü futbol yıldızı Anelka hakkındaki Anelka: Misunderstood… Sunderland ‘Till I Die, First Team: Juventus, Maradona in Mexico, Antoine Griezmann: The Making of a Legend gibi futbolcu ve futbol takımlarına odaklanan belgesellerin yanı sıra Anelka belgeselinde INF Clairefontaine’in futbol akademisinde başladığı futbol kariyerinde PSG, Arsenal, Real Madrid, Fenerbahçe, Chelsea gibi takımlarda forma giyen Fransız futbolcu Nicolas Anelka‘nın kariyerine odaklanılıyor.
Belgeselde daha çok Fransa Milli Takımı’nda yaşadığı olaylar ve kariyerindeki tercihler üzerine değinilirken Fenerbahçe bölümü fazla süre ayırılmaması dikkat çekiyor. Anelka, 2005/06 sezonunda 7 milyon Sterlin karşılığında Fenerbahçe’ye transfer olmuştu. Yıldız futbolcu belgeselde Fenerbahçe günlerini “Fenerbahçe’de sürekli olan tutku ve baskı bana Real Madrid’i hatırlattı.” sözleriyle tanımlamış. Belgeselde ayrıca Anelka’nın beraber futbol oynadığı ve çalıştığı Paul Pogba, Patrice Evra, Robert Pirès, Arséne Wenger, Thierry Henry, Didier Drogba gibi isimlerin açıklamalarına da yer veriliyor.
Hızlı ve entrikalı!
Nev-i şahsına bir organizasyon Formula 1. Ülke olarak çok yakından takip edenlerimiz olsa da, işin iç yüzüne dair çok bilgiye sahip değildik. Geçmiş zaman kipiyle yazmamın sebebi bir Netflix belgeseli olan Formula 1: Drive to Survive’ın yayınlanmasından sonra artık iyice malumat sahibi olmamız. (yanılmıyorsam) bu sene 3. Sezonu gösterilen belgeselin özellikle ilk sezonu muazzam bir gerilim, çatışma, kariyer, başarı, sadakat ve hayal kırıklığı içeriyor. Takımlar, liderler, pilotlar ve tabii ki arabalar.
Ferrari ve Mercedes gibi major takımları konu alan bazı bölümler olsa da, seri daha çok bu takımların hemen altında sıralanan ve onlarla rekabet etmeye çalışan diğer takımları konu alıyor. Ve bazı takımların ilginç hikayelerine şahit oluyoruz. Sürücüler arasındaki rekabetten tutun da, takım yönetimlerinde yaşananlara kadar pek çok detay, Formula 1: Drive to Survive’da, son derece akıcı bir şekilde ekrana yansıyor. İzlerken bir miktar belki Redbull takımına biraz fazla sempatiyle bakıyoruz ancak diğer takımlardaki hikayeler de yabana atılacak gibi değil. Hassaten ilk sezonunu kaçırmamanız dileğiyle.
Hayırlı günler Nedim bey. Yazılarınızı ilgi ve beğeni ile okuyorum. Bu yazınızda kullandığınız bir kelime inancımız gereği çok şık olmamış gibi geldi bana. Yanılıyorsam kusuruma bakmayın. “…odağına alıp basketbol efsanesi Michael Jordan’ı ölümsüzleştiriyor”. Hiç bir canlı ölümsüz değildir ve ölümsüzleştirilemez. “….odağına alıp Michael Jordan’ı basketbolda efsaneleştiriyor” ya da daha başka güzel ifadeler kullanilabilinir. Teşekkür ederim.