Ana Sayfa Güncel Netanyahu, sadece Gazze’yi mi yıkıyor?

Netanyahu, sadece Gazze’yi mi yıkıyor?

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Yirminci gününe giren İsrail-Hamas savaşında tablo giderek ağırlaşıyor. Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre ölü sayısı 10 bine yaklaşıyor. Bunların çoğu kadın ve çocuk.

Aralıksız bombalanan şehirlerde enkaz altında kaç kişinin olduğu halen bilinmiyor. Elektrik, su ve temel gıda maddeleri yok. Hastanelerin çoğu artık çalışamaz hale geldi.

Tirajedi her geçen gün katlaranak büyürken dün toplanan AB ülkelerinin liderleri ateşkes talebinde bile bulunamadılar. ABD ise ateşkes çağrısında bulunmadığı gibi İsrail’e kayıtsız şartsız desteğe devam ediyor. Hal böyle olunca da İsrail dünyanın gözü önünde Gazze’yi düz ediyor.

Nerede duracak, kaç kişiyi öldürecek tahmin etmek mümkün değil. Ancak bu noktada şunu ifade etmek şart: İsrail sadece Gazze’yi yıkmıyor. Başta ABD olmak üzere Batı medeniyetini de adım adım çöküşe götürüyor.

Neyi kastettiğimi ABD’de son günlerde artan örneklerle açacağım ancak çok önemli olduğunu düşündüğüm bir son dakika gelişmesine parantez açayım.

Malum olduğu üzere Türk-Amerikan ilişkileri uzun zamandır kötü. Erdoğan ile eski başkan Trump arasındaki ‘frekans uyumu’ bile bu soğukluğu giderememişti. Biden seçimi kazandıktan sonra Erdoğan’ı açıkça görmezden geldi. Tebrik telefonuna aylarca dönmedi, Beyaz Saray’a davet etmedi. Zoraki görüşmeleri de uluslarası zirvelerde ve çok kısa tuttu.

Erdoğan, Biden tarafından kaale alınmamayı mesele yapmış durumda. Açıkçası Ukrayna’nın işgali sırasındaki tutumu ve İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açmasıyla ilişkilerin düzelmesini bekliyordu. Ancak Çarşamba günü “Hamas’ın terör örgütü değil ülkesini savunan bir kurtuluş örgütü olduğunu” iddia etmesi ilişkileri başka bir seviyeye taşıdı. Diyebilirim ki Erdoğan’a zaten açılmayan Beyaz Saray’ın kapıları tamamen kapandı.

ABD Kongresi’nde Erdoğan’a yönelik ciddi bir tepki vardı ama Beyaz Saray ve Pentagon ‘stratejik ilişkileri’ gerekçe yapıp durumu dengelemeye çalışıyordu.

Erdoğan’ın Hamas politikası nedeniyle Kongre’nin tepkisi yeniden yükseldi. Geçtiğimiz günlerde Kongre’nin 110 üyesi başkan Biden’e bir mektup göndererek Türkiye’nin politikalarına tepki gösterdiler. Dün akşam ise Dışişleri Bakanı Blinken’e hitaben bir mektup yayınlandı. Kongre’nin 45 üyesinin imzaladığı mektup eşi benzeri zor görülen sertlikte.

Mektuba imza atan Kongre üyeleri, “Hamas’ın İsrail’e karşı acımasız terör eylemleri gerçekleştirmesini sağlayan Türkiye ile Hamas arasındaki siyasi, lojistik ve mali bağlantıları kesmek için, ABD hükümetini diplomatik ve ulusal güvenlik araçlarının tamamını kullanmaya çağırıyoruz. Bu doğrultuda, Türkiye’den Hamas’a karşı derhal ve tereddütsüz bir şekilde harekete geçmesini talep etmenizi istiyoruz” dediler.

Mektupta ayrıca Erdoğan’ın Hamas ile olan ilişkilerinin ve Türkiye’nin sağladığı lojistik desteğin ciddi bir endişe kaynağı olduğu vurgusu yapıldı.

Kongre üyeleri Ankara’nın Hamas’a verdiği desteğin söylemin ötesine geçtiğini buna karşılık ABD’nin gerekli tedbirleri almadığını iddia edip “Türkiye, Gazze’den sonra Hamas’ın en büyük ikinci üssüne dönüştü” dediler.

Mektupta Hamas’ın üst düzey isimlerinin Türkiye’deki faaliyetlerine de yer veriliyor. En çarpıcı kısım için ‘talepler’ bölümünde.

ABD’li senatörler Blinken’e hitaben 5 talep dile getirdiler.

“Türkiye’nin Hamas’ı terör örgütü olarak ilan etmesi, Türkiye’deki ofislerinin kapatılması, Hamas yöneticilerine verilen pasaportların iptali ve sınır dışı edilmesi” gibi taleplerin yanında bir beşinci madde var ki hayli dikkat çekici.

ABD’li siyasiler “Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği saldırıda herhangi bir Türk yetkilinin yer alıp almadığını araştırıması ve bulgularının ABD Dışişleri Bakanlığı’na rapor edilmesi” talebinde bulundular.

Açıkçası bu eşi benzerine pek rastlanmamış bir talep.

Zira 7 Ekim saldırısı ile Türkiye’yi daha doğrusu Erdoğan rejimini irtibatlandıran bir durum söz konusu. Kongre üyelerinin böyle bir ifadeyi mektuba gelişi güzel koymadıklarını bilmek için uzman olmaya gerek yok.

Erdoğan bugüne kadar ‘koptu kopacak’ denen ilişkileri bir şekilde çevirmeyi başardı ancak bu kez durum biraz daha zor. Herşeyden önce uzunca zamandır büyük yatırım yaptığı Yahudi Lobisi’ni kaybedebilir. Bu konuyu daha uzun süre tartışacağımız için burada bir virgül koyup girişte bahsetiğim konuya dönelim.

BATI MEDENİYETİNİN TEMELLERİNE DARBE

Israil’in Gazze operasyonu ve Batılı ülkelerin Netanyahu hükümetine verdiği desteğin pek hesaba katılmayan bir yan etkisi olacak. Herşeyden önce ABD ve AB ülkeleri İsrail’in işlediği suçlara dolaylı da olsa ortak oluyor.

Dahası İsrail Batılı değerleri yok eden bir süreci başlattı. Şöyle ki; ABD ve AB’de en önemli konu ifade özgürlüğü sayılır. Hatta ABD Anayasası’nın birinci düzeltme maddesi ifade özgürlüğüne dairdir. Bu konu adeta kutsanır. Nitekim ifade özgürlüğünün en geniş uygulamalarını yıllardır görüyoruz.

Mesela Beyaz Saray’ın duvarında Trump’a hem de başkanlığı döneminde küfür yazanları bizzat gördüm. Şiddete teşvik etmediği sürece en ağır eleştiriler rahatlıkla yapılıyordu.

Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü Hamas’ın saldırısı ile başlayan süreçte ABD’nin de kimyası bozuldu. Bugün Washington başta olmak üzere ABD’de Filistin lehine bir şey söylemek neredeyse mümkün değil.

Hamas’ın terör eylemini lanetleyen bir cümleyle başlayıp ‘ama Filistinli siviller’ diye devam etmek isteseniz bile hemen lafı ağzınıza tıkıyorlar. Bu öyle bir hale geldi ki bugün siyasetten medyaya akademiden sanata her alanda söz birliği var.

Düşünün, ifade özgürlüğünün en geniş olduğu üniversitelerde bile Filistin lehine açıklama veya gösteri yapmak neredeyse imkansız oldu. Florida valisi DeSantis Filistinli sivillerin haklarını savunan derneği kapattı.

Filistine destek açıklaması yapan öğrenci dernekleri Harvard üniversitesini adeta ikiye böldü. Eski mezunlar karşı açıklamalar yaptı. Bir çok batılı başkentte Filistine destek açıklaması yapmak neredeyse mümkün değil. Filistinli yazar çizerlerin programları iptal ediliyor. Örnekleri uzatmak mümkün.

Uzun yıllardır Washington’da yaşayan bir analistin deyimiyle “11 Eylül sonrası hava geri geldi.”

Düşünebiliyor musunuz; ifade özgürlüğünün adeta kutsandığı Batılı başkentlerde İsrail’in Filistinli sivillere bomba yağdırmasını dahi eleştiremediğiniz bir atmosfer oluştu.

İsrail’in Gazze’de sivillere attığı her bomba dünyanın başka bölgelerinde öfkeyi arttırıyor. Bu gerginlik medeniyetler çatışmasına dönüşme potansiyeline sahip.

Tehlikenin farkında mısınız?

4 YORUMLAR

  1. Adem
    Duamız sözümüz olsun. Onu da Allah’a iletelim. Bekleyeli bakalım bundan ne çıkacak. Ama duam şuki; Allahım her nerde münafık varsa yerle bir et.
  2. Cem Arslan
    Günahdin, bu yasaklar aslinda korona sürecinde basladi, plandemi alehine en ufak bir sorgulama yapanlar hemen damgalaniyordu hatiyorsaniz, güzel bir analiz, ABD`de yasadiginiz halde böyle bir zamanda ABD´yi ve Israili elestirmek cesaret ister, böyle devam edin, ne hamas ve müttefikleri, nede isril ve müttefikleri, yanlisi, katliami, zulmü kim yapiyorsa yapsin onun karsisinda durmak, sivileri masumlari ve barisi ateskesi savunmak gerek.
  3. Deniz
    Tayyipin Hamasın yanında yer alması Filistini lekeliyor. Çünkü dönüp kendisine baksa benzer zalimliği kendisinin de yaptığı görülecektir. Hamasın yanında kendisini gösterdikçe sanki diktatör kötülüğü Filistinlileri de kapsıyor gibi görünüyor. Halbuki Filistinliler Tayyipe oy vermediler. Eğer vermiş olsalardı o zaman hukuk düşmanı, insan hakları düşmanı görüneceklerdi. Tayyipin kötülüğü sayesinde hatta Hamasın kötü eylemi sayesinde İsrail yanlısı güçler kendilerini faziletli sınıfa sokup kendilerini kandırabiliyorlar. Bu kozu onlara veren ısrarla Filistin değil Hamas vurgusu yapan Tayyiptir. Israrla Haması var ederken Filistini Hamasın arkasına takıyor.