Nefret suçu

YORUM | ALPER ENDER FIRAT 

Yunus Emre Erdölen’in attığı tweet’te çok daha somut olarak gördüğümüz üzere ‘Fetö’ kelimesi bir camiayı, bir inanç grubunu aşağılamak kastıyla kullanılıyor ve bunu kullananlar çok açık bir şekilde nefret suçu işliyorlar.

Yunus Emre Erdölen, Enes Kanter’le ilgili diyor ki “Çok korkunç, rezil bir durum, Enes Kanter’den kahraman çıkarmak. Her şey bir yana, fetö ile mücadele kapsamında yurtdışında, fetönün ne olduğunu anlatma konusunda eksikliğimizin de göstergesi. Fetöcüden vegan insan hakları aktivisti çıkardılar. Utanç verici.”

Bu ifadeyi kullanan taş kafalı bir AKP trolü değil. Robert Kolejinde, Galatasaray Hukuk Fakültesinde okumuş, birilerinin parlak çocuk olarak gördüğü bir isim. Bu çirkin hakarete Tuğçe Varol gibi isimlerden de destek buluyor.

‘FETÖ’ kelimesinin yerine, 1930’lu yılların Nazi Almanya’sında ‘Yahudileri’ koyuyorlardı. Naziler tehlikeli buldukları Yahudilerle mücadeleyi bir iktidar amacı olarak benimsemişlerdi. Bir zaman sonra kamplarda toplayıp, fırınlarda yakmayı Yahudi tehlikesiyle mücadele etmek olarak görüyorlardı. 

Bakıyorsunuz, Fetöcü dediği isim ne yapmış ‘vegan aktivisti’ olmuş. Yani evrensel değerlerin suç saydığı hiçbir şey yapmamış aksine hayvan haklarını koruma konusunda toplumda duyarlılık oluşturabilmek için aktivist olmuş. Bu ifadeler bile tek başına gösteriyor ki Erdölen ve böyle düşünenlerin nefreti, herhangi bir kötü eyleme değil kişinin bizzat kendisine, kimliğine, aidiyetine yöneliyor. Ahmet Hakan da benzer bir yazı yazmıştı. Erdölen’e papyonlu Ahmet Hakan dersek çok mu tahkir etmiş oluruz? Zannetmiyorum.

Başakşehir-PSG maçında, hakemin, yardımcı antrenör Webo’ya yönelik hangi sözü dünyayı ayağa kaldırmıştı hatırlıyor musunuz? Webo’yu rahatsız edecek derecede ten rengine vurgu yapmasıydı.

Erdölen de, Enes Kanter gibi bir NBA yıldızına sadece ve sadece inandığı şeylerden dolayı aşağılama kastıyla fetöcü diyor. Üstelik bu söz hakemin Webo’ya söylediği ifadelerden çok daha tahkir edici ve suçlayıcı.

Erdölen’in sözleri tekil değil ve bir anlayışı yansıtması bakımından çok önemli bulduğum için üzerinde dikkatle durulması gerektiğini düşünüyorum.

Beş yıldır Cemaat’in bir terör örgütü olmadığını bütün dünya gördü. Devlet gücünü kullanan şebeke yıllardır didik didik aramasına, defalarca kurgusal çabalar içine girmesine rağmen, uluslararası dünyanın ciddiye alacağı hiç bir suç bulamadı. Üstelik soykırıma uğradığında Arabistan’a, İran’a, Ortadoğu’ya değil, batı dünyasına iltica etti. On binlerce mülteci batıdaki hayata son derece sağlıklı bir şekilde uyum gösterdi. Ucundan kıyısından teröre bulaşmış olsalardı bu mutlaka ortaya dökülürdü. Fetöcü argümanı hırsızlık ve uluslararası suçlardan yakalanmış bir iktidarın argümanlarından başka bir şey değil.

En çok bunlar biliyor Cemaat’in bir terör örgütü olmadığını, bu da ispat ediyor ki kullanılan kelime sadece aşağılama kastıyla dillendiriliyor.

Bu nedenle fetöcü kelimesini kim kullanıyorsa bunlara uluslararası mahkemelerde ‘nefret suçu’ davası açmak gerektiği kanaatindeyim.

Şunu belirtmekte fayda var. Cemaat bizim için bir tabu değil, onu tahlil eden, eleştiren ya da anlamaya çalışan yazılara kimse itiraz etmiyor. Onu sevmek zorunda da değilsiniz. Ama bir şeyle mücadele etmek, hele de uluslararası dünyanın insanlık için tehlikeli görmediği bir inançla mücadele etmek temelden sorunlu bir cümledir ve kesin inançla ilgilidir. Bir bilim adamı, entelektüel bir insan kesin inançlı olabilir mi? Cemaat kötüdür kesin inancına varıp onunla mücadele etmek, Nazilerin Yahudilerle, McCarthy’nin muhalif gördükleriyle mücadele etmesinden asla farklı değildir.