Ne yapmalı? Onbirin biri [Dr. Emin Aydın]

Tenkil belasına karşı Hizmet gönüllüleri hemen her yerde hareket planları yapıyordur. Olayları bilgisayar ekranından izleyen bencileyin insanların, sahada koşuşturanlara yön vermesi doğru olmaz. Ama, tıpkı bir sinema filmini seyrederken, kahramanla özdeşleşen seyircinin, kahraman hesabına sorundan çıkış yolları üretmeye başlaması gibi, veya yer yer kahramanın kendi kendini fazladan tehlikeye atan hamlelerine hayıflanması gibi ben de sahada koşuşturan kahramanlarımızı seyrediyor ve ‘acaba şöyle yapılsa daha iyi olmaz mıydı’ sorgulaması yapıyorum. Belki de yapılıyor bunlar… veya daha doğruları yapılıyor. Yine de paylaşmak istedim… Tamamen kendi görüşlerim bunlar… Hatalıysalar, sorumlusu, sorgulamadan benim görüşlerimi benimseyenlerdir.

Yerelde hak iddia etmek

Mesela Diyanet İşleri Başkanlığının 38 ülkede o ülkelerin kendi vatandaşları olan Türkler ve o Türklerin kurduğu yerel kurumlar hakkında istihbarat topladığı ve bu istihbarat raporlarının TBMM’deki Darbe Komisyonu’na sunulduğu, raporlarda Diyanet tarafından görevlendirilmiş imamların ve din işleri ataşelerinin imzasının olduğu basına yansıyınca bizim kahramanlarımız ne yapmışlardır? Cumhuriyet’te çıkan haberde tafsilatı da var. Henüz Türkiye’de iç hukuk yolları tükenmemişken AİHM’ye başvurarak dava kaybettirmek yerine, açıktan suç işleyerek bulundukları ülke vatandaşları ve kurumları hakkında istihbarat toplayan bu kişiler hakkında yerel mahkemelerde davalar açılamaz mı? Böylelikle Diyanet camiyi siyasete bulaştırmaktan alıkonulamaz mı?

Burada şunun altını çizmek isterim: Bir hukuki süreç binler gazete makalesine ve düşünce kurulu raporuna müreccahtır. Kahramanlarımız yazıp çizsinler elbette; ama hak iddia etmeden hukuksuzluk iddiasında bulunmak hakka karşı saygısızlıktır.

Hiç Tenkil yokmuş gibi

Kanser hastası bir dostum için çevirmenlik yapmıştım yıllar önce. Baş ağrısından mustaripti. Doktora bunu söyleyince, “Ben can derdindeyim, sen neyle uğraşıyorsun” demişti. Hastalığın arif ettiği ve sonunda da arifane bir şekilde ufkuna yürüyen dostum doktora güzel bir irfan dersi vermişti: “Kanserle benim de mücadele etmem lazım. Bunun için de kafamın rahatlaması gerekiyor. Hem senin kansere karşı yapabileceğin çok şey yok; ama baş ağrısını dindirecek enstrümanlara sahipsin. Yapabileceğini yaptıktan sonra yapamayacağını yapmayı dert edinsen…” Şimdi Türkiye’de, mağdur ve mazlum bir şekilde hapiste olanların hali beyinlerimizde bir tümör… Kemirdikçe kemiriyor. Ama onlar için bugün yapabileceğimiz bir şey yok. Yarın yapabileceğimiz bir şeyin olabilmesi için de yarın var olabilmemiz, ayakta olabilmemiz, sağlıklı ve dirayetli olabilmemiz, içinde bulunduğumuz toplumlara entegre olabilmemiz gerekiyor. İşin özü, hiç Tenkil yokmuş gibi aşkla şevkle yeniden Hizmet!

Kerim Balcı’nın Filistin işgalinin Müslüman zihnini işgal ettiği ve asıl korkunç işgalin bu zihnî işgal olduğu yönündeki yazılarını okuduğumda biraz kızardım ona. Müslüman Müslüman’ın derdiyle meşgul olmayacak mı yani? Ama şimdi Tenkil’in Hizmet gönüllülerini fazlasıyla meşgul ettiğini görüyor ve asıl tehlikeli olan bu zihnî tenkil imiş, bundan bir an önce kurtulmak lazım diyorum.

Elbette insanız, ama insanüstü gayretler göstermeye alışık insanlarız biz…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin