YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Ben ellere, temiz demem, temiz eller benim olmayınca. Ne söylemiş, neyi söylemiş, neyi ispat etmişten çok, kim söylemiş, söyleyen hangi mahalledenmiş ile ilgilenen bir Türkiye burası. İnsanlar gerçeğin kendisiyle değil, ne kadar işine yaradığıyla ilgilenir.
Bugün Sedat Peker’in ortaya döktüğü pisliklerden sadece bir tanesi ABD’de yaşansaydı, başsavcı bütün kamuoyunu da arkasına alarak hemen harekete geçerdi. Savcının harekete geçmesinin yanında, ABD medyası ve kamuoyu onlarca yıl bu konuyu konuşur her tarafıyla mıncık mıncık ederlerdi. Öyle ki, bütün ülke o kötülükten ders çıkarsın ve insanlar yapanın başına nelerin geldiğini hep hatırlayıp, bir daha cesaret edemesin.
Türkiye’de ise, en duyarlı insanlar bile “Ohooo bunlar ne ki? Daha ne pislikler var” deyip ortaya dökülenleri – büyük bir iştahla izliyor olmasına rağmen – yeterli bulmuyor. Üstelik kendi mahallesinin adamlarının ortaya çıkarmadığı, kendi ağalarının arkasında durmadığı hiçbir şeyi de anlamlı bulmuyorlar zaten.
Sedat Peker’in anlattığı hadiseleri ah vah sesleriyle izleyenler, başka pisliklerin ortaya dökülmesinden son derece rahatsızlar. Mesela Sabahat Akkiraz, çarşaf çarşaf ortaya dökülen şike davası için “3 Temmuz kumpası” diye mesaj yayınlıyor. Şike iddialarının hiçbirini bilmiyor olmasına rağmen! İddia ediyorum o olayın hiçbir detayını, hiçbir mahkeme tutanağını, UEFA’nın aldığı kararları, Şekip Mosturoğlu’nun tutuklanınca söylediklerini vs. bilmiyor ama bunun bir kumpas olduğunu hemen anlıyor. Akkiraz kamuoyu tartışmalarında bir yere konumlanıp başka bir tarafa saydırıyor.
“Peker’in anlattıklarının harekete geçireceği tek bir savcı yok mu?” diye feryat edenler, Yakup Saygılı’nın, Ömer Köse’nin, Köse’nin eşinin, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunu yapan polis ve savcıların niye hâlâ tutuklu olduğunu bir kere bile sormuyor.
Şimdi de Sedat Peker kendince gemileri yakmış, yaşadığı yerin izin verebildiği ölçülerde bazı şeyler yazıyor, anlatıyor, deşifre ediyor.
Bence Peker’e illa bir isim ya da bir sıfat takmak zorunda değiliz. Bizim için bir kahraman ya da hain olmak zorunda değil. Onun misyoneri ya da onunla mücadelenin bir misyoneri olmak da gerekmiyor.
O konuşmaya başladıkça sürekli onun geçmişte yaptıklarını, aslında kim olduğunu, mafyasını bilmem nesini vs. hatırlatıp durmanın ne anlamı var bilemiyorum. Adam ne olduğunu, neler yaptığını, kimleri nasıl kayıt altına aldığını bizzat kendisi söylüyor zaten.
Belli ki bir niyete girmiş ve o niyet de mazlumlara zulmeden münafık güruhunu hiç mutlu etmiyor. Umut ediyoruz ki suç şebekesinin tamamını deşifre eder ve temiz bir ülkeye giden yolun fitilini ateşler.
Dedim ya Sedat Peker bizim için kahraman ya da hain olmak zorunda değil. Oturup sakince olanları izlemek bence en doğrusudur.
Ancak Peker’in iddialarına neden hiçbir savcı hareket geçmez diye sürekli soranlara söylüyorum: Hiçbir savcı bu iddialar için harekete geçmez, çünkü daha önce harekete geçenleri şehrin meydanında ibreti alem olsun diye hükümetle bir olup cezalandırdınız. Bugün solcu, Atatürkçü, Dersimli diye ortalıkta dolaşan bir sürü savcı var hatta bazıları başsavcı ama hiçbiri kendini riske atmaz.