HABER İZLENİM | ADEM YAVUZ ARSLAN, WASHINGTON TR724
ABD’nin 46. Başkanı Joe Biden’ın yemin törenini izlemek için Washington DC’ye doğru yola çıktığımda 45. Başkan Donald Trump son kez Beyaz Saray’ın merdivenlerinde gözüktü.
Gardı düşmüştü, az sayıdaki gazeteciye selam verip helikoptere yürüdü.
Helikopter kısa süre sonra Washington DC’nin hemen dışındaki Andrews Hava Üssü’ne ulaştı ve Trump son kez kameraların karşısına geçti.
Destekçilerinin alkışlarından olsa gerek bir ara bildiğimiz Trump’a dönüştü; ne kadar harika işler başardığından bahsedip “Bir şekilde geri döneceğiz” diyerek bitirdi konuşmasını.
Ardından da başkanlık uçağına atlayıp Florida’nın yolunu tuttu. Bütün bunları zaten televizyonda izlemişsinizdir.
Sonuçta dünyanın dört bir yanından milyonlarca insan ekrana yapışmış vaziyette 6 Ocak’tan bu yana Washington’u takip ediyor.
Ancak benim geleceğim yer farklı.
Dünyanın en güçlü siyasetçisi, 3 ay önceki seçimlerde partisi adına ABD tarihinin en yüksek oyunu almış başkanı giderken yanında kimse yoktu.
Ne Cumhuriyetçi Parti’den sembol isimler, ne de 4 yıl boyunca yardımcılığını yapan Mike Pence.
Trump’ın uçağı havalanırken hava aydınlık olmasa şehrin muhtelif yerlerinden havai fişeklerin yükselmesini görmeniz sürpriz olmazdı.
Tarihi yemin törenine dair anlatacağım başka detaylar ve izlenimlerim var ama benim açımdan en ilginç olan, özellikle dikkat ettiğim Trump döneminin nasıl biteceği kısmıydı.
“Ne olmuş, görevi biten zaten gözden düşer” diyenlere Obama’nın hatta Bush’ların görevi nasıl devrettiklerine, Washington’dan nasıl ayrıldıklarına bakmalarını salık veririm.
Obama görevi devrederken bindiği helikopter havalanırken yemin törenine gelen kalabalık hala alkışlıyordu. Geriye doğru tarihin sayfalarında gezinin, benzer çok örnek göreceksiniz.
Trump giderken tersine bir coşku yaşandı. Dediğim gibi gündüz olmasa gidişini havai fişeklerle kutlayacak hatırı sayılır bir kalabalık vardı.
Sosyal medyada bir bayram havası esti. Milyonlar “Kabus bitti!” şeklinde yorumladı.
TRUMP GELENEKLERİ DE YIKIP GİTTİ
ABD Başkanlık devir teslim töreninin renkli-sembolik aşamaları var(dı).
En azından Trump’tan önce böyleydi.
2016 Ocak ayında Trump’ın yemin töreni sırasında da buradaydım ve bugün Washington’da gördüklerim ile o gün gördüklerim arasında kıyas yapılamayacak kadar büyük farklar var.
Öncelikle 6 Ocak’ta yaşanan Kongre baskınının fiziki etkileri devam ediyordu. Ellerinde uzun namlulu silahlar olan 20 küsur bin ulusal muhafız, binlerce polis ve askeri araçlar…
Benzer araçları 2003’te Irak savaşını izlerken Bağdat ve civarında görmüştüm. Şimdi o araçlar ve silahlı askerler Washington DC’nin her yerindeydi.
Üstelik şehrin yarısı hem insan hem araç girişine kapanmıştı. Kongre’ye kadar hayli yürümem gerekti.
Gerek Biden’ın gerekse de şehir yönetiminin günlerdir yaptığı “törene gelmeyin, televizyondan izleyin” çağrıları işe yaramıştı.
Sokaklardaki asker ve polis sayısı sivillerden fazlaydı.
Yemin töreninin yapılacağı bölgede normalde yüzbinlerce hatta Obama’nın yemin töreninde olduğu gibi iki milyona yakın kişi olabiliyordu.
Bu yıl Covid nedeniyle böyle bir kalabalık zaten mümkün değildi ama hiç kimsenin olmaması da Trump’ın başarısıydı.
Çünkü yemin törenine ilk kez izleyici alınmadı.
Trump ise Biden’ı gayrimeşru ilan edip onun üzerinden bir seçim kampanyası yürüteceği için devir törenine katılmadı.
Gelse ve Kongre’nin batı cephesinden devasa Ulusal Park’a baksa ‘eseriyle’ gurur bile duyabilirdi.
Hem silahlı askerlerin hem de salgını ciddiye almaması nedeniyle hayatını kaybeden on binleri temsil etmesi için Ulusal Park’a yerleştirilen bayraklar Trump’ın hanesine yazıldı bile.
Trump törene katılmadığı için devir teslimin Beyaz Saray’da yaşanacak bölümleri de doğal olarak pas geçildi. Pensilvanya Bulvarı üzerinde yapılacak geçit töreni ise Covid nedeniyle iptal edildi.
Kısacası her şeyiyle sıradışı bir devir teslim-yemin töreni oldu.
NORMALLEŞME-TAMİR SÜRECİ
Yeni ABD Başkanı Biden yemin ettikten sonra kürsüye çıktı ve yeni dönemin çerçevesini çizdi.
Özetle normalleşme-tamir süreci olarak tanımlanabilecek dönemi anlattı.
Demokrasinin güçlendirilmesine, yalanlarla mücadeleye ve iç barışa vurgu yaptı. İttifakları güçlendirmekten ırkçılıkla mücadeleye kadar önemli konularda kulağa hoş gelen vaatlerde bulundu.
Biden aslında sadece Amerikan toplumuna konuşmadı.
Mesajı dünyanın her yerineydi ve mealen “Trump dönemi artık yok, yeni bir dönem başlıyor ve artık bu yeni dönemde yalanlara, ırkçılığa, popülist politikalara yer yok,” dedi.
Çiçeği burnunda başkan, Beyaz Saray’a gider gitmez bir dizi başkanlık kararnamesini imzalayarak Trump döneminin sorunlu bazı başlıklarını bir kalemde silip attı.
Daha birkaç saat öncesine kadar dünyanın en güçlü adamı olan, bir kalemde yüzlerce kişiyi affedebilen, bir imzası ya da tweet’i ile dünyayı alt-üst edebilen Trump’ın izlerinin silinmesi birkaç imzaya baktı.
Dün, gün boyu Washington’un ayazında gelişmeleri izlerken kafamda dönüp duran buydu.
Görevde ne kadar uzun kalırsanız kalın, ne kadar güçlü olursanız olun önemli olan “nasıl gittiğiniz”dir. Bence popülist liderler Trump’ın gidişine bakarak kendi sonlarını da görebilirler.
Görevdeyken etrafınızda olan, daima sizi alkışlayanlar giderken etrafınızda bile olmazlar, bütün icraatınız bir imza ile tersine çevrilir.
Hasılı, o koltuk Trump’a bile kalmadı!
