Nas var mı Sayın Karaman?

YORUM | AHMET KURUCAN 

Cumhuriyet tarihin en büyük ve en komplike yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet operasyonu diye kayıtlara geçmişti 17/25 Aralık 2013 tarihinde yapılan operasyonlar. Aradan geçen 8 yıl içinde bu operasyonlar aynı unvanını koruyor mu bilmiyorum. Bir başka tabirle o günden bugüne boyutu itibariyle yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvette bu iki operasyonu geçen hadiseler var mı? Türkiye gündemini yakından takip edenler olduğunu söylüyor ama bunu takibe alacak ve gerekli hukuki işlemleri yapacak bir devlet mekanizmasının hayatta olmadığı muhakkak.

Ben bu operasyonların 8. yılında meseleyi kendi ilgi alanım itibariyle farklı bir zaviyeden ele alıp sevgili dostum Bülent Korucu’nun tabiriyle “Erdoğan’ın hınk deyicisi, sarayın fetvacıbaşısı” olan Hayrettin Karaman’a son yazısından hareketle seslenmek ve ona yine onun deyimiyle “Nas var mı?” sorusunu sormak istiyorum.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

 

Geçtiğimiz günlerde hala daha gündemde olan faizlerin düşürülmesi tartışmalarında Erdoğan’ın “nas var” sözüne Karaman 12 Aralık 2021’de “Nas var” başlıklı köşe yazısıyla onun sesine ses, soluğuna soluk olmaya çalışmış ve “hınk” demişti. Malum “Havanda kahve dövücünün hınk deyicisi” diye bir terim vardır Türkçemizde. Bu yazı ile Karaman tam da bu deyime uygun bir pozisyon aldı. Zira hınk deyicisi deyimi yapılan izahlara göre şöylesi kişiler için söylenir: “Başkasına destek olacak, onu yüreklendirecek gücü bulunmadığı halde öyle görünüp yardakçılık eden kimse.”

Okumayanlar için sadece son paragrafını aktarayım o yazının: “Hem sözde din bilenlerin, hem de Müslüman faizcilerin faizi ortadan kaldırmak isteyen bir devlet adamına karşı mücadele ettikleri bir yerde ve zamanda o adamın, onlara hitap ederek ‘Allah’tan korkun, nas var nas’ demesi kadar tabii bir davranış olamaz.”

Ben de buradan mülhem Karaman’a kısa bir özet yapıp ve yaptığım her bir özetin sonunda anahtar terimi büyük harflerle tek kelime halinde yazacak ve en sonunda bir soru soracağım.

Önceleri montaj dense de sonraları bu iddiaları yerin dibine batıran güvenilir kaynakların verdikleri raporlara göre Erdoğan ile oğlu Bilal arasında geçen sıfırlama tapeleri vardı malum. Orada sözü edilen haksız kazançların hepsi de kucağa oturan ve millete koyan iş adamlarının verdikleri rüşvet paraları olduğu ortaya çıktı. RÜŞVET

17 Aralık günü gece 23.15’e kadar sıfırlanamayan ve Bilal’in bu saatte babası ile yaptığı görüşmeden duyduğumuz kadarıyla elde kalan 30 milyon Euro ile İstanbul Şehrizar Konaklarından alınan 8 adet daire vardı. Paletler halinde taşınamayan paralardan arta kalan 30 milyon Euro. RÜŞVET.

Dönemin İçişleri bakanı Muammer Güler’in oğlunun evinden çıkan para sayma makinelerinde sayılan paralar. RÜŞVET.

Egemen Bağış’ın “hediye” açıklamasını yaptığı ayakkabı kutularındaki paralar. RÜŞVET.

Soruşturmaların merkezinde yer alan Rıza Sarraf Amerika’daki yargılamasında dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a   45-50 milyon Euro rüşvet verdiğini açıkça anlattı, bakan da 17/25 Aralık’ta  kendisine yönelik oluşturulan dosyada yer alan bilgilerin tamamının doğru olduğunu itiraf etti. RÜŞVET

Uzun sözün kısası hazırlanan fezlekelere göre Zafer Çağlayan’ın 28 kez ve toplam 52 milyon dolar, Muammer Güler’in 10 kez ve toplamda 10 milyon dolar, Egemen Bağış’ın 3 kez ve toplamda 1,5 milyon dolar olarak aldıkları paraların tamamı, RÜŞVET.

Tamam artık biliyoruz size göre yolsuzluk hırsızlık değil, peki ya rüşvet? Rüşvet haram mı değil mi? “Allah’tan korkun, nas var nas” diyeceğiniz bir nas var mı rüşvet hakkında yoksa rüşvet için de tıpkı yolsuzluk gibi “Rüşvet almak hırsızlık değildir” diyecek misiniz? Evet, sorum bu Sayın Karaman size.

Yeri gelmişken bir soru daha sorayım. Operasyonları takip eden bir ay içinde devletin resmi kayıtlarına göre binlerce emniyet mensubu ya görevlerinden alındı ya da yerleri değiştirildi. Yüzlerle ifade edilen rakamlarla aynı şey yargı mensuplarına yapıldı. Sadece vazifelerini yapan ve görevlerini suistimal ederek doğmamış yetimin malından çalınan bu hırsızlıkları, yolsuzlukları, rüşvetleri, gaspları açığa çıkaran insanlara yönelik yapılan bu büyük kıyım için “Allah’tan korkun, nas var nas!” diyebileceğiniz bir nas var mı?

Ya da şöyle sorayım, aradan geçen 8 yıl içinde tel tel dökülen ve bütün çıplaklığı ile açığa çıkan bu gerçeklere rağmen mevcut siyasi idarenin imzalı onayları ile o vazifelerini yapan namuslu polisleri, savcıları, hakimleri, istihbarat görevlilerini hala hapiste tutan, yetmedi çoluk ve çocuklarına kadar tutuklayan, hiç hak etmedikleri halde zulmün bin bir türlüsünü reva gören zalimler için bir nas var mı?

Bir yazınızda, “Eğer ahirete gerçekten iman ediyorlarsa bir daha düşünmelerini tavsiye ediyorum,” demiştiniz. Ben de size aynı şeyi tavsiye ediyorum Sayın Karaman ve diyorum ki eğer ahirete gerçekten iman ediyorsanız bu konularda nas var mı diye bir kez daha düşünmelisiniz. Şu ahir ömrünüzde sizin ifadenizle “İktidar için her vasıtayı mübah gören siyasetten” değil, artık o her ne ise “yüce bir davanın siyaseti” dediğiniz davanızın siyaseti için bir kez daha düşünün bence.

Son iki cümlem iki ayrı nas, Sayın Karaman: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun.” (A’raf, 44) “Allah’ın lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.” (İbn Mâce, Ahkâm, 2; Ebû Dâvûd, Akdiye, 4; Tirmizi, Ahkâm, 9)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

6 YORUMLAR

  1. Bugün sadece Islam istismar edilmiyor, Islamcilik da istismar ediliyor. Elini vicdanina koyan herkes bilir ki, Islamcilik Karaman taifesinin degil, Ali Bulac´in tanimi cercevesinde ele alinabilir. Biz de cemaat olarak Ali Bulacin Islamcilik dairesinde hareket ediyoruz. O bizi oraya sokmuyor, biz onun tanim cercevesinde hareket ediyoruz.
    Neyse konu da bu degil aslinda. Islamciligi istismar eden taife bizden daha iyi adam yetistirmisti. Uzmanlik alani olarak kastediyorum adamligi tabii. Yillar var ki Fatma Barbarosoglunu, Ayse Böhürleri, Ahmet Tasgetireni, Hakan Albayraki, hele hele bunlarin üstadi Hayrettin Karamani takip etmiyorum, vay be adlarini unutmusum handiyse, en güncel, en hayati konular hakkinda ne düsündükleri zerre-zirnik ilgimi cekmiyor. 6 yildir onlari takip etmek benim icin zaman israfi olurdu zaten.
    Ahmet Kurucanin bu kisilerle alakali yazilarini okuyunca misafirlikte nefret ettigim bir diziyi izlemek zorunda kaliyormus gibi hissediyorum kendimi.
    Ben Ali Bulac okuyorum. Ali Bulac tarzi bir Islamci miyim, hayir! Ama biliyorum ki onun tarif ettigi daire icindeyim. Bugün dindar kesimde okuyabilecegimiz ve üzerinde derin derin konusabilecegimiz ender kisilerden Ali Bulac. Sosyoloji onda, ilahiyat onda.
    Keske bizim de Ali Ünalimiz disarda olsaydi, onu okuyabilseydik, yine ikisi birbirleriyle atissaydilar yazilariyla. Sahi bizim bir Ali Colakimiz vardi, noldu, soran yok, bilen yok.
    Ilkokul cocuklarinin bile yerle bir edebilecegi bir tipolojinin yazilarini Ahmet Kurucanin cürütmekle mesgul oldugu günlerden geciyoruz. Ne büyük mutlukuk, ne büyük sans bizim icin!

  2. Yazar bi vakitler “Türkiye ile duygusal bagim koptu” deyince üzülmüstüm. Artik sevincliyim. Hayrettin Karamana olan duygusal bagini koparamayan Türkiyeye olan bagini da koparamaz, koparabilemez.

  3. Değerli hocam,

    iyileri, aklı başındakileri bir kenara koyarak söylemeliyim. Bugünler itibariyle İLAHİYATÇILIK çökmüştür.

    Memleketin İlahiyatçıya ihtiyacının olmadığını yaşayarak gördük. İlahiyatçıların kurduğu dünyada yaşanmayacağını, yolun ya hırsızlığa, ya yolsuzluğa, fırak ı dalle deyip zulmetmeye çıktığını gördük. Bugün çöken İlahiyatçılıktır.

    Memleketin tüm ilahiyat fakültelerine kilit vurulsa, bu milletinin şu an ve gelecek imanına zerre miskal zarar gelmeyeceği gibi, tam tersi, memleket kendi okumaya araştırmaya başlayarak o boşluğun etkisiyle, daha da imanı artacağını vicdanım söylüyor. Bir zamanların kilisesi gibi, ilahiyatçılığı da islamiyetin çekirdeğine saplanmış bir hançer gibidir.

    İlahiyat fakülteleri kapatılmalıdır. İslamın altın mesajının üzerine pisleyenler, lekeleyenler o camiadan çıkıyor artık. Bu pis kara düzen, lanetle anılacak bir düzendir. Memleketin en iyi ilahiyatçısı bile şeytanın dilsizi. Destek verenleri saymıyorum bile.

    İlahiyatlar kapansın. Bu ülkede, ilahıyatçı zihniyeti kökünden kazınsın.

    İnanan, Allaha iman eden, aklı başında biri olarak söylüyorum. Samimi sözlerim bu.

    Osmanlının son dönemi medreseler ne ise, bugünün, ilahiyat fakülteleri budur. Lüzumsuzdur, gereksizdir. Fesad üreten merkezler haline gelmiştir.

    Değerli hocam, Hayrettin Karaman ve gibilerini adam yerine koyup yazıyorsunuz ama çok şaşırıyorum. Bunlar memleketin başka alanlarındaki insanlarla aşık atamazlar. Öyle bir kof alan oluşmuşki ilahiyatta, kendileri çalıp kendileri oynayan, kendilerine payeler verip yücelten. Sıradan vasıfsız insanlara profesör diyoruz artık. Anabilim dalları, ekoller vs sanırsın devasa bir irşad hizmeti.

    Memleketin ortalama ilahiyat fakültesi hocası, ne anlatıyor ki, farklı. Neyi söyülyor bilmediğimiz, Neyi yorumlayabiliyor. Neyi analiz edebiliyor. Analizlerinde, yorumlarında çuvallıyor. Fizik bilmiyor, kimya bilmiyor, matematik bilmiyor, zaten bilmeyenler oraya gidiyor. Yeryüzünün en kolay profesör olunacak yeri orası sayın Kurucan.

    İşte bu nedenle değerli hocam, Hayrettin Karaman gibiler, adam oluyor, baş üstüne konuyor. Akıllarını tartıyorum, yok diyorum, bu adam boş. Eksik. Yetersiz. Bir ezber tutturmuş gidiyor.

    Ve değerli hocam, siz ve sizin gibi değerli hocalar, ilahiyatçılar. Size değerli dememin sebebi, Hocaefendi gibi bir zattan beslenmeniz. Bu sizleri farklı kıldı.

    Bu nedenle değerli hocam, Hayrettin Karamanı adam yerine koyup ta, öğretmenine bilemeyeceğisoru sormaya çalışan öğrenci gibi yapmayın. O sizin aranızdaki işte, söyleyim, uzaktan Karaman gibiler, cehaletin ülkedeki temsilcileri.

    Bu ülkede kara cehalet varsa, Karaman gibilerden türüyor artık. Ergenekoncuların küfürleri karşısında, bunları fark etmedik ama bu kesimde gerçekten ülkeye İslamı değil de, fitneyi yayıyor.

    Karaman okuyorsan bu yazıyı. Keşke benim gibilerin karşısına çıksan. Bir ilahiyatçılık oyunu oynuyorsunuz aranızda da, dışardaki zehir gibi insanların önünde iki kelime edemezsiniz.

    Karaman, seni en iyi bildiğin alanda, her türlü mantık tartışmasına davet ediyorum. Hadiste, fıkıhta, kelamda,
    ne ise artık seni profesör yapan, tezinde,
    var mısın.

    Ey karaman, sizin gibilerin çapı ne ola ki, metodolojisi, tezi, doktorası ne olsun. Memleketin en zekileri, sayısal alanlara, sözel alanların zirve işlerine yöneldiği için, siz bir yer buldunuz olda.

    Ben hazırım, hodri meydan Ey karaman. Top çevirdiğiniz yeter artık, ilahiyatçılık oyunuyla. Vakit kaybettiriyorsunuz memleke de, dine de.

  4. Görünüse bakilirsa bir polemik yazisi bu. Bu defa da bastan sona okumadim gerci de.. Basligindan, büyük harflerle yazilan RÜSVET, RÜSVET, RÜSVETten anladim.
    Iyi tamam polemik de iyi bi sey olabilir de.. Karaman da bizi izliyor mu diyesin geliyor. Veya Karamani üstad olarak görenler de okuyor mu?
    Eger ihtimal sifirsa.. Kendime adima söyle yapardim… O kadar ilahiyat okumusum, siyeri ayri, kelami ayri, hadisi ayri, tefsizi ayri, e cözülmesi gereken tonla da problem var. Oturup da kafayi Karamanla bozmazdim, kac yillik emek varken zamanimi ona harcamazdim.
    Yazarin Karaman yazilarinin altina cok yorumlar yazildi, bu yazilarin anlamsizligi ve tutarsizligi iki kere iki dört eder derecesinde defalarca ispat edildi.
    Bilmiyorum, bilemiyorum.

  5. Bir çok arkadaşımız sıkılıyor olabilir ama içinde biraz okuma hevesi kalan AKP’lilere söylenecek sözler, anlatılacak hususlar bakımından hem yol gösterici hem de öğretici yazılar bunlar… Amin 🙏 diyor. Allah razı olsun temennilerimi iletiyorum…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin