YORUM | MAHMUT AKPINAR
Hamas‘ın İsrail’li sivilleri de hedef aldığı saldırıları aynı gün kınadık. Dünyada pek çok Müslüman aydın, kanaat önderi de terörü kınadı, reddetti. Ama 11 Eylül sonrasına benzer şekilde İsrailli sivillerin ölümüne sevinenler paylaşıldı, medyada “şükür namazı” kılmalar tedavüle sokuldu. Siyasal İslamcı zihniyetin başkalarının ölümleri üzerine sevinmeleri maalesef karşılaştığımız bir durum. Ama büyük operasyonlar öncesi dünyayı ikna için, vicdanları rahatsız edecek çok sayıda sahte haber, resim, delil üretildiğini Afganistan, Irak, Libya işgallerinden biliyoruz.
İstihbarat ağırlıklı devletler operasyonları için önce gerekçe oluşturur, sonra operasyonu o gerekçeye bina eder. Operasyonu yapacak güçler Çin-Rusya gibi otoriter ülkeler ise sadece uluslararası aktörlere gerekçe sunmak zorundadır. Zira ikna etmek zorunda oldukları bağımsız medya, kamuoyu ve halk yoktur. Demokratik güçler kendi halkını, medyasını da ikna kaygısı güder. Operasyonun büyüklüğüne göre gerekçeler daha sofistike ve güçlü hale gelir.
Maalesef 7 Ekim Hamas saldırısı sonrası da tuhaf gelişmeler yaşanıyor.
Bir aydan fazla zaman geçti. İsrail’in Gazze bombalamaları neticesi 10 binden fazla sivil öldürüldü. Bunların 4000’den fazlası 16 yaş altı çocuk. Pekçok kadın, yaşlı, hasta bombardımanla vefat etti. Hastaneler, okullar, ambulanslar vuruldu. İsrail hiç önemsemedi, rastgele bombalar yağdırdı küçücük alana.
Sivilleri taammüden öldürdüğünü itiraftan çekinmedi. Bunun bir savaş suçu olduğu, kentlere bomba yağdırmanın uluslararası hukukta suç olduğu ifade edildiğinde, “biz yapıyoruz, oluyor!” yaklaşımı sergiledi. Hatta İsrail Savunma Bakanı Galant: “İnsansı Hayvanlarla Savaşıyoruz” diyerek, Hitler’in Yahudilere yaptığı gibi Gazzelileri insandışılaştırdı.
ABD ve batı destekli İsrail bombaları ölüm kusarken, şükür ki Batı kamuoyları katliama itiraz ettiler, ateşkes çağrısı yaptılar. Pek çok Yahudi’nin de katılımıyla Batı metropollerinde İsrail protesto edildi. Ama batılı devletler, pek çok medya kuruluşu, kurumlar ısrarla ve kayıtsız şartsız İsrail’in arkasında durmaya devam ettiler. Gayet insani bir çağrı olan ateşkesi bile gündeme almadılar. İsrail’e sınırsız prim verip öldürme hakkı olduğunu, her şeyi yapabileceğini örtülü/açık ifade ettiler.
Bence bu batılı devletler için ahlaki çöküntü. Dünyaya pazarlamaya çalıştıkları demokratik değerleri, insan haklarını, ifade özgürlüğünü, protesto hakkını, mülkiyet hakkını, yaşam hakkını alenen ihlal eden ve savaş hukukunu çiğneyen İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemeleri vicdanları yaraladı, güvenleri sarstı. Dahası katliama itiraz edenleri görevden aldılar, soruşturmalar açtılar, bazı gösterileri yasakladılar.
Böyle davranmaları rasyonel değil. Gafletle, saflıkla yapıyor olmaları konuyu izaha yetmiyor. İnsan “planlı, hedefli olaylar silsilesinin parçası mı?” diye düşünmeden edemiyor. Ama her iki halde de büyük sorun var. Gafletten ise demokratik batı basiretini kaybetmiş, rasyonellikten kopmuş demektir. Eğer tamamını bilmediğimiz büyük bir projenin gereği olarak böyle davranıyorlarsa Ortadoğu’yu ve Müslümanları kanlı ve karanlık bir dönem daha bekliyor demektir.
Dünya üzerindeki hegemonik gücü ve kapasitesi giderek sorgulanan batı, İsrail’in arkasında kayıtsız şartsız durarak, kendi değerlerini tahrip ederek tükenişini hızlandırıyor. Teknolojik ve silahlı gücü sürse dahi ahlaki üstünlüğü kaybetmiş güçler uzun süre söz sahibi olamaz. Bu nedenle Batı’yı en başta kendi kamuoyu sorguluyor.
Eğer Hamas saldırısı ve arkasından gelişen olaylar bölgesel veya global bir projenin tetikleyicisi ise Ortadoğu yeni vesayet savaşlarına sahne olacak, Müslümanlar da malzeme yapılacak demektir. İsrail’in yaptıklarına mutlak manada destek vermek Müslüman gençlerin radikalleşmesine, Hamas’ın güçlenmesine, siyasal İslamın daha baskın hale gelmesine, Müslüman coğrafyalarda makul seslerin zayıflatılmasına sebep olacaktır.
Yaşananlar bir planlamanın gereği ise Müslümanların radikalleştirilip şiddete çekilmesi bunun parçası olabilir. O durumda İsrail’in yaptıkları ve Batı’nın tutumu bir mantığa oturur. Aksi halde son bir ayda yaşadıklarımızın ne İsrail ne de destekçisi Batı açısından rasyonel bir açıklaması yok.
Yapılanlar, yaşadıklarımız Ortadoğu’da yeni ateşlerin yakıldığını ve bunun daha harlanacağını gösteriyor. Eğer böyle bir yol haritası varsa, dünyada Müslümanları “sevimsiz, katil, cani, cahil” gösterecek yeni olayların, patlamaların belki intihar saldırılarının olması beklenmeli.
Son Hamas saldırısı Gazze’de bir operasyon için İsrail’e gerekçe sunar ama daha büyük planlar, hedefler varsa yeterli olmaz. Geniş çaplı siyasi, askeri dizaynlar yapabilmek için önce psikolojik altyapının hazırlanması gerekir. Bunun için de Müslümanların nefret ve öfkesinin artırılmasına ve şiddet halinde görünmesine ihtiyaç var.
İdeolojik yaklaşımlara ilave radikalleşmenin sebepleri arasında baskı, zulüm, işgal, sürgün, ret, aşağılama, yaşam alanı bırakmama, değersizleştirme, insandışılaştırma gibi konular vardır. İsrail’in Gazzelilere yaptıkları arasında bunların hepsi mevcut. Gazze’de siyasal İslamcı, şiddete açık bir ideoloji de var. Bazı Müslümanların şiddete yatkınlığını, manipülasyona müsaitliğini elbette dikkate alıyoruz, ama olaylara mahruti baktığınızda Filistin gibi sembolik bir olay üzerinden sadece Ortadoğu’daki değil, dünyadaki Müslümanları öfkelendirme ve radikalleştirme gibi bir niyetin varlığı seziliyor.
Allah korusun 11 Eylül sonrası olduğu gibi Müslümanlara fatura edilecek terör olayları da gelirse atmosfer bir anda değişir. Konu batıda yaşayan Müslümanların varlığının sorgulandığı bir hale dönüşebilir. Kısa sürede aşırı sağın, islamafobianın patladığını görebiliriz.
Yazdıklarım spekülatif sayılabilir, ama daha önce maruz kaldığımız projelerden mülhem. Umarım bunların hiçbirisi olmaz. Umarım demokratik batı makul bir çizgi yakalar, kendi değerlerine sahip çıkar, insanlığı önceler. Ama görünen o ki olayların devamı yine Ortadoğu’yu yakacak, yine Müslümanlara zarar verecek. Çünkü orası kan dökmeye, ateş yakmaya en müsait alan. Kanayan açık yaralar coğrafyası. Halkların iradesinin yönetimlere yansımadığı, diktatörlerin kararlar aldığı bir coğrafya. Zayıf bir ihtimal de, son yaşananların batıyı bir anaforun içine çekmeye yönelik olmasıdır. Ama her durumda Oradoğu’da ısınacağa benziyor. Umarım yanılırım, inşaallah haksız çıkarım.
Müslümanların radikalleşmesi en başta Müslümanlara zarar verir. O nedenle bu tür durumlarda en aklı selim davranması, dengesini koruması gereken yine Müslümanlar olmalıdır.
Koca deve kervanını en öndeki bir eşşek çeker.
Arap baharına sebep olan Türkiye. Irak, Suriye, Libya, Mısır(ihvana verdiği zarar ortada), hatta Maiammardaki müslümanların katledilmesine katkı sağladı(lanetlik davutoğlu organize etti). saymakla bitmez. O kadar çok beddua aldıki Türkiye had ve hesaba sığmaz
Türkiye kendi içinde zaten ciddi manada RADİKALLEŞTİ. 15 temMUZ buna en iyi örnek.
Bütün islam alemini peşine taktı zaten. onun için muhtemelen Türkiye islam alemine vediği zarar sebebi ile Deccal pozisyonu aldı. Süfyaniyet(İSLAM DECCALIĞI) şahsi manevisi olarak Türkiye bir çok alameti taşıyor şuan.
TÜRKİYEDEN UZAK DURUN, ÇIKIN ORDAN, KAÇIN ORDAN, İMANINI SEVEN KURTULSUN ORDAN
Nereye gidelim dostum. Dünya kontrolden çıkmış, gittiğimiz yerde de nefes alamıyoruz malesef.
Bende aynı durumdayım canım dostum. Ben de çok zorlanıyorum. hiç arkadaşım yok desem yalan olmaz. ihtiyarlık zamanında bu mevzular baya zormuş. bundan sonra kolaylıklar başladı Allahın izniyle, Avrupada çok güzel günler olacak diye düşünüyorum
Bir fıkra da cenazeye katılmamak için bahane arayan dursuna verilen cevapta. Tabutun içinde olma da neresinde olursan ol
Türkiyede olmada dünyanın neresinde olursan ol. Rabbim bi kolaylık veriyor.
Hamasa destek çıkan iki ruh ikizi Türkiye ve İran. Radikalleşme bu iki kardeş devlette beklenir. Bahsettiğiniz senaryolar bu iki devlette uygulanabilir. Tayyip bilinçli olarak Haması övüyor zaten. Yani proje Türkiye ayağında yürürlükte. 15 Temmuzda kafa kesen radikallere yeni düşman oluşturulabilir. Kürtler sizin düşmanınızdır denebilir ve Kürtler yahudilerin işbirlikçisi olarak gösterilebilir. Burada İran Tayyipe Bahçeli görevi görüyordur. Mevzu israil hamastan çıkıp radikal Türk- Kürt kapışmasına dönecek. Burada radikal Türk Hamasa karşılık geliyor, Kürt de İsrail devletine karşılık geliyor. Sanki Kürt devleti İsrail devletiymiş gibi düşünülecek.
İran ateşi ilk körükleyendi. Sonra Tayyipin açıklaması geldi. İran kısaca Hamasın saldırısını sanki topyekün Filistin saldırmış ibi gösterdi. Tayyipte Hamasın başlattığı fitneyi canlı tutarak Filistinlileri gölgelemekte, dünyaya radikalizm algısını hortlatacak mesajlar vermekte.
Madımak olayını hatırlarsınız. İslamcı kesim kendini savunurken hep “devlet organize etti, insanlar oyuna getirildi” der. Fakat güzel bir yorum vardı bu konuda. “Tamam anladım, bu işi devlet organize etti, provokatörler yaktı. Tamam gene tamam ama dışarıda tekbir getiren, öldürülmeleri için bağıran insanların hepsi mi provokatördü?” Evet o zamanlar olayın içinde olanlar, hastaydı, yaşlıydı, suçu yoktu diye hep salındı. İstenen şu sanırım: Müslümanlar da aynı siyahiler gibi baskı gördüğü için, ne yaparsa yapsın, karşılığı olmasın ve hoşgörülsün. 7 Ekim olayını tamamen Hamas’ın yaptığını ve kimsenin suçu olmadığını kabul edelim. Peki bir kadın ırzına geçilip, öldürülüp, çırılçıplak bir kamyonetin arkasında teşhir edilirken, tüküren ve hakaret eden insanlar sizce selim bir akıl ile hareket eden sakin insanlar mı? Filistin zaten radikalleşmiş durumda. Dünyanın birçok yerinde de sadece müslümanlar değil, siyahiler ve bazı diğer gruplar da radikalleşmiş durumda. Yapılan yağmalamalar, ırza geçmeler, terör eylemleri alabildiğine kullanılıyor. Batıda ırkçı hareketler hiç olmadığı kadar güçlenme trendinde. Londra’da, Paris’te İslami figürlerle şekillerle sokaklara dökülenler, bu trendi daha da güçlendiriyor. Şu anda ok çoktan yaydan çıktı. Eğer bir taraf sakin ve akıllı hareket etseydi belki sorun çözülürdü. Bunu bekleyeceksek inançlarından dolayı Müslümanlardan beklemek lazım ama Müslüman toplumlar açık konuşalım çok cahil. Yönetilip güdülebilir kitlelerden ibaretler. Madımak’ta olduğu gibi yaktıkları yanlarına kalsın istiyorsunuz ama İsrail’in acımasız bir devlet olduğunu zaten herkes biliyor. Yayılma amaçları da malum. Bu fırsatı bulmuşken en kısa zamanda sonuna kadar gideceklerdir. Yeri gelmişken tekrar hatırlatayım. 19 Eylül Amerika’daki toplantıda zaten Filistinliler’in gönderileceği adres belirlendi. Buna karşı tek çare insanların birer birer eğitilmesi. Ama eğitimi yaymaya çalışanların hali de malum. Türkiye’de gördük neler olduğunu.