MAHMUT AKPINAR | YORUM
Rusya’nın Ukrayna işgali üçüncü yılına girdi. “Kısa sürede Kiev’i alırız!” diye kendisine güvenen Ruslar, ciddi kayıplar verdi ve başlarda dağınık görüntü sergiledi ise de son bir yılda toparlandı. Rus birlikleri ilerlemeye başladı. Ukrayna güçleri, destek sözü veren batılı ülkelerden yeterli silah, mühimmat ve para alamıyor. Öte yandan süre uzadıkça cephede savaşacak asker bulmakta zorlanıyor. Nüfus, teknoloji, kaynaklar açısından Rusya’ya göre dezavantajlı.
Buna mukabil Rusya otoriter bloktan ciddi destek alıyor. Batının koyduğu ambargolar etkisini neredeyse kaybetti. Putin bir şekilde gazını, petrolünü satıyor ve ihtiyaçlarını Batı dışı ülkelerden karşılıyor. Çin, Kuzey Kore, İran gibi otoriter ülkeler, ‘Putin’in kaybetmesini kendilerinin de kaybetmesi’ olarak gördüler ve Rusya’ya tam destek verdiler. Öte yandan Rus ordusu savaşın ilk dönemlerinde tespit edilen zaaflardan ve dağınıklıktan kurtulmuş, moral açısından öne geçmiş görünüyor. Rusya Ukrayna’ya karşı lejyoner askerler de kullanıyor. Dolayısıyla kayıp askerlerden dolayı iç kamuoyunda olması gerekenden az baskıya muhatap.
Geçen hafta Rusya’da seçimler oldu ve beklendiği üzere Putin kontrollü seçimi ezici üstünlükle aldı. Artık Putin’in önünde yeni hedefler ve projeler için uzun zaman var. Fransa, İngiltere gibi ülkelerin Putin’in işgali genişleterek devam ettirmek istediği iddiası bir veriye mi dayalı, yoksa takip ettikleri stratejinin mi parçası bilemiyoruz. Ama Batı’yla ittifak kuran ya da tarafsız durmayı tercih eden eski Doğu Bloku ülkeleri ve SSCB’den ayrılan ülkeler fazlasıyla gergin hatta tedirginler. Özellikle Batı’ya entegre olmuş, demokratikleşmiş ve refaha ermiş ülkeler Rusya’nın ülkelerini yeniden işgal ve kontrol etmesinden korkuyorlar.
Putin’in yayılmacı politikalar izleyeceği konusunda iki ayrı yaklaşım ortaya çıkıyor. Rusya ve Batı karşıtı kesimler bunun gerçek olmadığını, söylentilerle ve oluşan korku atmosferiyle NATO’nun genişlemeyi, ABD’nin etkisini artırmayı amaçladığı ifade ediliyor. Böylece tarafsız ülkelerin ve eski Varşova Paktı ülkelerinin Batı’ya mahkumiyetinin ve bağımlığının sürmesi umuluyor.
Putin koltuğunu mu sağlamlaştırıyor?
İkinci ve daha çok kabul göre görüşe göre mutlak güç ve otoriteye sahip Putin çar gibi davranıyor. “Gürcistan’da, Kırım’da elde ettikleriyle yetinmediği gibi Ukrayna’da mevcut kazanımlarla yetinmeyecek ve durmayacaktır.” deniyor. Tarihi politikalarına ve Putin’in uygulamalarına baktığımızda ‘Rusya’nın başka ülkelerde gözü olmayan, barışçı bir strateji izlediği’ yönündeki söylemler inandırıcı gelmiyor. Veya Rusya’dan çekinen ülkelerin kaygısını gidermeye yetmiyor. Kaldı ki Putin İsveç, Finlandiya gibi ülkeleri açıkça tehdit de etti.
Bir diğer tez ise Rusya içinde yıpranmış ve sorgulanan Putin’in saldırgan ve yayılmacı politikalarla koltuğunu sağlamlaştırmaya çalıştığı yönünde. Ruslar da Türkler gibi kendisi aç kalsa da devletinin güçlü olmasını tercih ediyor. Savaşlar, kriz dönemleri toplumu lider etrafında toparlıyor ve sorgulamaları, muhalefeti azaltıyor.
Dünya bu tartışmalarla meşgul iken Rusya’nın başkenti Moskova’da 140’dan fazla sivilin öldüğü, yüzlercesinin yaralandığı sarsıcı bir terör saldırısı meydana geldi. Saldırıyı IŞİD’in üstlendiği paylaşıldı ancak Putin saldırının Ukrayna’dan geldiğini ifade ederek dünyanın dikkatini Ukrayna’ya çekmek istiyor. Ukrayna yetkilileri böyle bir saldırının parçası olmadıklarını söylediler. Sonuç itibariyle bu terör eyleminin Ukrayna’da devam eden çatışmaya doğrudan etkisinin olacağı görülüyor. Putin patlamayla da bağlantı kurarak savaşı genişletebilir veya yeni alanlara taşıyabilir.
IŞİD’i kullanmayan yok!
Halka açık bir konser salonunda sivilleri hedef alan böyle bir saldırıyı kimden ve nereden gelirse gelsin kınıyoruz. Ancak bu tür saldırıların görünenden, söylenenden farklı hedefleri olur. Böylesi eylemlerin amacı halka zarar vermek değil, mesaj vermektir. Mesaj bazen saldırıya maruz ülkenin moral motivasyonunu bozmaya, yetkililerini uyarmaya yönelik olur. Bazen o ülke halkında safları sıklaştırmayı, iç kamuoyunu bazı politikalara iknayı, muhalefeti susturmayı amaçlar. Yükselen milliyetçi, güvenlikçi söylemler sorgulanan iktidarların ve liderlerin konsolisdasyonuna hizmet eder.
Münhasıran IŞİD’in üstlendiği olaylar daha bir karmaşıktır ve arkasında etkili bir servis aramak gerekir. Çünkü IŞİD sosyal tabanı olmayan operatif, servisler için çok kullanışlı bir enstrüman. ABD ve müttefikleri daha önce SSCB ile savaştıkları için ‘mücahitler, kahramanlar’ olarak andıkları Afganistan kökenli silahlı bazı grupları 11 Eylül sonrası ‘terörist’ ilan ettiler. Ancak büyük servislerin planlayabileceği bir dizi patlamayı bu gruplara yükleyip buradan bir mağduriyet ve kendilerine işgal gerekleri oluşturdular.
Irak’tan Suriye’ye Libya’ya kadar bir dizi ülkeyi işgal etti, iktidarları değiştirdi, coğrafyalarla oynadılar. Bütün bunları yaparken amorf, pek çok uzman tarafından şaibeli bulunan IŞİD korkusunu kullandılar. Batı’nın icat edip yaydığı IŞİD kartını daha sonra pek çok devlet/servis kullandı ve illegal uygulamalarını “IŞİD’le mücadele!” konseptine oturttular. Şimdilerde bu kartı küçük-büyük bütün servisler kullanıyor. Dolayısıyla Moskova’daki eylemi IŞİD’in üstlenmiş olması vakayı netleştirmiyor, aksine belirsizliği artırıyor.
Yeni cepheler açılabilir
Kanlı ve hukuksuz Gazze operasyonlarında Rusya, İsrail karşıtı bir duruş gösterdi ve başta Müslüman halklar olmak üzere Filistin’de yaşanan soykırıma duyarlı kesimlerin takdirini kazandı. Rus halkının duruşu da Filistinlilerden yana, İsrail’e karşıydı. IŞİD gibi Müslümanlara mal edilen bir örgüt imzalı Moskova’da kanlı bir katliamın olması, Rusya yönetimine durduğu nokta açısından mesaj içeriyor olabilir. Ayrıca Rus halkında Müslümanlara sempati gelişmesini önlemeyi amaçlaması da muhtemel.
Moskova’daki katliâm Rus halkına ve yönetimine gözdağı vermek için yabancı bir servisin işi olabilir. Hatta bu patlama üzerine birileri Rusya’nın Ukrayna savaşını Avrupa’ya doğru ilerletmesini, yayılma poltikalarına yönelmesini istiyor olabilir. Böylece Batı kulübününün bir büyük savaşa ikna edilmesi ve hazırlanması amaçlanıyor olabilir. Ancak bu tür olayları otoriter liderlerin planlayıp icra ettiğine dünya çok defa şahittir. Sorgulanan, ekonomik, siyasi çıkmaza giren otoriter liderler dünya nezdinde meşruiyet kazanmak, halkı nezdinde konsolide olmak için böylesi oyunlara müracaat ederler. Hitler’in parlamento yangını, 15 Temmuz, İzmir Suikastı gibi örnekler gösteriyor ki bu tür vakalar otoriter liderlere “Allah’ın lütfu!” oluyor. Daha sert uygulamalar, yeni planlar için gerekçe sunuyor.
Putin’in ısrarla Ukrayna’yı suçlaması Ukrayna cephesinde yeni şeyler deneyeceğini gösteriyor. Muhtemelen Putin daha pervasız ve saldırgan olacak. Bu olay yeni cepheler açmak için Putin’e kamuoyu desteği, asker tedariki ve muhalefeti sindirme imkanı verecektir.
1999 Ekim ayi saldirilarini planladigi gibi bunu da Putin planlamis olma ihtimali cok yuksek
Bunu bütün TR724 ve Samanyoluhaber yazarlarinida anlatsan! Yillardir diyoruz, anlamiyorlar! Yavas yavas ya saf ve aptallar yada Erdogana boyun egmemeyi Haktan yana görüp (hakli olarak), büyük zalimlere (suan disarda kendilerine dokunmadiklari icin) Yalakasi olmaya ve demokratik Bati diye tesbih cekmeye devam ediyorlar. Icerdeki belli oranda isleyen demokrasiyla, disardaki demokrasi yalanini birbirine karistiriyorlar.
Hocam diyosunki yani her şey mümkün.
Teşekkürler