Mortgage’a dair son sözler 

YORUM | Dr. YÜKSEL ÇAYIROĞLU

(İslâmî açıdan Mortgage-6)

Modern dünyada şartların olabildiğine ağırlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Müslümanların pek çok dinî ahkâma bağlı kalması, haramlardan kaçınması gerçekten çok zor. Bu zorluğun sebebi, dinî hükümlerin zor olması değil; bilakis dinî hükümlerin rahatça tatbik edilebileceği salih bir toplum oluşmaması; dinin yaşanmamasından kaynaklanan problemler için yine dinden çözüm aranması, pek çok alanda helâl alternatiflerin geliştirilememesi vs.

Tek problem, sistemin, şartların ve hayatın getirdiği zorluklar değil elbette. Maalesef Müslüman ahlâkı ve dinî bilinç de ciddi yara almış durumda. Refah ve konforlu bir hayat yaşamak Müslümanların da birinci önceliği hâline geldi. Çokları dünyevileşme girdabı içinde bocalayıp duruyor. Yapılan işlere ve ticari işlemlere sadece “business” olarak bakılıyor. Yani elde edilecek kâra, iş verimliliğine, kazancı artırmaya, işi büyütmeye odaklanılıyor. Ama yapılan işlerin dinin kurallarına ve ahlakî değerlere ne kadar uyup uymadığı çok da araştırılmıyor. Hatta bazılarında ekonomi dünyasının kendine göre kuralları ve dinamikleri olduğu, sadece buna bağlı kalınması gerektiği, dinin ticari işlere müdahale etmemesi gerektiği şeklinde yanlış bir anlayış dahi gelişmiş.

Hayatın zorluklarıyla karşılaşan insanlar Kur’ân ve Sünnet’in ruhuna uygun bir sistemi hayata taşımak için mücadele etmek yerine, kendilerine çıkış yolu ve kolaylık gösterecek fetva arıyor, arzu ettikleri cevabı alamadıklarında da bütün suçu din âlimlerine yüklüyor, onları eleştiriyorlar. Üzerinde ağır baskılar hisseden ve reel hayatın gerçeklerine ters düşmek istemeyen bazı ilim adamları da zorlama yorumlarla da olsa her şeye bir cevaz bulmaya çalışıyor.

Hayatın tıkanan alanlarını açmaya, bunalan insanlara nefes aldırmaya, meşakkatin ortaya çıktığı durumlarda işin kolaylık yönünü göstermeye yönelik bu tür çabaları da takdirle karşılamak lazım. Nitekim tarihte de “zaruret”, “umum-ı belva” ve “fesadü’z-zaman” gibi gerekçelerle geçmiş dönemlerde yadırganan bazı çözümler kerhen de olsa caiz görülmüş, şeklen dahi olsa faizden korunmak ve açıktan faizli işlemlerin yapılmasına mani olmak için hile-i şeriyelere (hukukî çıkış yollarına) başvurulmuş, bazı konularda daha esnek davranmak zorunda kalınmıştır. Para vakıflarını, eytam sandıklarını, muamele-i şer’iyeleri, vefaen satışı, farklı çeşitleriyle ine satışlarını buna misal gösterebiliriz.

Ne var ki ruhsatlarla, zaruret ahkâmıyla, geçiş dönemi fetvalarıyla kronik hâle gelen problemler için kısmî, nisbî ve istisnaî çözümler üretilse de bunlar hiçbir zaman sadra şifa olmuyor. Asıl yapılması gereken vazife, makasıd-ı ilâhiye uygun, Kur’ân ve Sünnet’in ruhuna mutabık, nasların hükümlerini hayata taşıyan köklü çözümlerin ortaya konulabilmesidir. Konumuz açısından meseleye bakacak olursak, belki yarım asırdır farklı şahıs ve heyetler tarafından farklı gerekçelerle banka faizleri hakkında fetvalar veriliyor. Fakat buna rağmen ihtilaf ve tartışmalar bitmiyor, çözüm arayışları devam ediyor, Müslümanların vicdanı rahatlamıyor.

Bu açıdan asıl odaklanılması ve üzerinde çalışılması gereken mesele, Müslümanları faize mecbur bırakmayacak yolların, çözümlerin bulunmasıdır. Halihazırda işleyen ekonomik sistem gözümüzü kör etmemeli, bizi alternatif arayışlarından vazgeçirmemelidir. Bütün alt yapının ve kurumların faize dayandığı, fertlerin buna göre eğitildiği ve şartlandırıldığı bir dünyada elbette alternatiflerin geliştirilmesi kolay olmayacaktır. Fakat yapılması gereken de budur.

Bu tek başına ilâhiyatçıların vazifesi değildir. Bilakis ekonomistler, sermaye sahipleri, yatırımcılar el ele verip faizsiz alternatifler geliştirmek zorundadırlar. Kur’ân, faizin karşısına sadaka, zekât, karz-ı hasen (Allah rızası gözetilerek verilen borç) gibi yardımlaşma yollarını koyduğuna göre bütün mü’minler bunları yeniden hayata taşımaya, işbirliği ve yardımlaşmaya dayalı sistemler kurmaya çalışmalıdır. Mü’min sadece kendini düşünmemeli, tek hedefi büyümek, çok büyümek, daha çok büyümek olmamalı; kardeşini düşünmeli, onun elinden tutmalı, ona da imkânlar hazırlamalıdır.

Fıkhın imkânları sonuna kadar kullanılarak faizsiz finansman teknikleri geliştirilmeli ve bunlar hamiyet ehli iş adamları tarafından hayata taşınmalıdır. Kurulacak çeşitli ortaklıklarla emeğin de sermayenin de sürekli aktif hâlde olması sağlanmalıdır. Müslüman ülkeler, faizsiz bir sistemi hayata geçirebilmek için ülkedeki reel zenginlik ile kredi piyasaları arasında bir denge oluşturmalı, para talebini karşılayabilecek ölçüde meşru yollardan para arzına çözüm üretmeli ve hiçbir Müslümanı banka faizlerine muhtaç bırakmamalıdır. Aksi takdirde bu konuda vebalden kurtulmak mümkün olmayacaktır. Gerçi uzun zamandır dünyanın farklı ülkelerinde faizsiz finans kurumları kuruluyor ve farklı alanlarda hizmet veriyor. Bunu takdirle karşılamak lazım. Fakat bunların da kat etmeleri gereken epey bir mesafe olduğunu da ifade etmek gerekir. 

Tekrar konumuza gelecek olursak, ev sahibi olmak isteyen şahıslar, kolay yoldan hemen faizli krediye başvurmak yerine öncelikle bütün alternatifleri tüketmeye, yapabilecekleri her şeyi yapmaya çalışmalıdırlar. Kendi aralarında organize olarak, kooperatifler kurarak, sermaye sahiplerini bu alanda yatırım yapmaya teşvik ederek, karz-ı hasen müessesesini aktif hâle getirerek alternatifler oluşturmalıdırlar. İmkân varsa faizsiz finans kurumları veya bazı bankalar tarafından klasik mortgage’a alternatif olarak geliştirilen İslamî mortgage yolunu kullanmalıdırlar. 

Peki, peşin fiyata ev almaya güçleri yetmeyen ve faizsiz yollarla da kredi temin edemeyen kişiler için mortgage yolu açık değil midir? En başta da ifade ettiğimiz gibi mortgage sistemine dair böyle bir yazı dizisi kaleme almamızın sebebi, konuyla ilgili bir fetva yayınlamak değildir. Bilakis, bankalarla ve faizle ilgili tartışmalar, fıkıhta mortgage meselesinin hangi başlıklar altında ele alındığı, bu konuda ne tür fetvaların verildiği, bu fetvaların hangi delillere dayandığı, bu delillerin meşruiyet ve makuliyetiyle ilgili okuyucunun genel anlamda bilgi sahibi olmasına ve karar sürecine katkıda bulunmaktır.

Bununla birlikte yazı boyunca ele aldığımız görüşlerle ilgili değerlendirmelerde bulunmaya ve kendi kanaatimizi de ifade etmeye çalıştık. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz: Banka faizleriyle Kur’ân’da haram kılınan riba, hüküm açısından birbirinden ayrılamaz; banka faizleri de ribanın şümulüne dahildir. Mortgage sistemi, bir çeşit alışveriş değil, ipotekle teminat altına alınan faizli bir kredidir. Günümüz dünyasında darulharpte bulunulduğu gerekçesiyle faize fetva vermek isabetli bir yaklaşım değildir. 

Mortgage sistemiyle ev almak bazı şahıslar açısından zaruret veya ihtiyaç olabilir. Ve biz biliyoruz ki fıkıh kitaplarında zaruret de hacet te bazı haram fiillere mubah hükmünün verilmesinde şer’î bir dayanak olarak kullanılmıştır. Zira zaruretlerin haramları mubah kılacağı ilkesi, bir çok âyet-i kerimenin açık ifadelerinden çıkarılmıştır. Bununla birlikte zaruret ve ihtiyaçtan hareketle mortgage hakkında herkesi kapsayacak mutlak bir fetva verilmesi -daha önce zikrettiğimiz gerekçelerden ötürü- doğru değildir. Bu meselenin şahısların durumlarının göz önüne alındığı özel fetvalara ve şahsi kanaatlere havale edilmesi daha isabetli görülmektedir.

Şunu da eklemek gerekir ki âlimlerin, hükmü üzerinde ittifak ve icma ettikleri bir konuya muhalefet eden bir kimsenin bu tavrı hiçbir şekilde meşru ve mazur görülemez. Fakat muhtelefun fih (hakkında ihtilaf edilen) konularda bir görüşü tercih edip bununla amel eden kimse de ayıplanamaz, yadırganamaz. İmam Şaranî’nin Mizânü’l-kübrâ adlı eserinde ısrarla üzerinde durduğu üzere pek çok fıkhî konuda âlimlerin farklı görüşleri mevcuttur. Çoğu zaman bu görüşlerin bir kısmı ruhsat kabilinden olup kolay olanı işaret eder, bir kısmı ise azimet kabilinden olup zor olanı gösterir. Şaranî, mükelleflerin zayıf ve güçlü olmasına göre (iman, takva, beden kuvveti, maddi güç vs. her açıdan) bu ruhsat ve azimet hükümleriyle amel edebileceklerini belirtir.

Şartların zorlaştığı, iman ve takvanın ise zayıfladığı bir dönemde herkesi azimetlerle (dinin asıl hükümleriyle) amel etmeye zorlamak farklı imtihan ve fitneleri de beraberinde getirebilir. Sürekli ruhsatları öne çıkarmak ve geçiş dönemine mahsus hükümler üzerinde durmak ise dinî bilinci ve hassasiyeti aşındırabilir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da denge gözetilmelidir.

Ne ruhsat ve zaruret hükümlerini esas alanların, ne de bu konuda ihtiyat, takva ve azimeti esas alanların hiçbir şekilde birbirlerini itham etmeye hakları olmadığını belirtmekte fayda var. Eğer bir itiraz ve eleştiri yöneltilecekse bir fetvayı esas alıp onunla amel eden mükelleflere değil, görüş sahiplerine yöneltilmeli, onların ortaya koydukları delil ve gerekçeler eleştirilmelidir. Biz de bu yazımızda elimizden geldiği ölçüde bunu yapmaya gayret ettik.

Aslında burada borçlanmaya da bir sayfa ayırmak gerekirdi. Hem şahıslar hem devletler hem de küresel kapitalist sistem açısından. Fakat hem konunun yeri burası olmadığı hem de bu konunun işin uzmanı olan iktisatçılar tarafından ele alınması daha doğru olacağı için buna girmiyoruz. Fakat şu kadarını söyleyelim ki herkesi, her kurumu, her devleti borçlandırma üzerine kurulu olan, cazip teklifler sunarak herkese kredi vermeye çalışan, borç senetlerini bile alınıp satılan bir mal hâline getiren, dünyadaki mevcut borç miktarını reel varlıkların yaklaşık üç katına çıkaran bir sistem ve anlayış İslâm’ın tesis etmek istediği içtimai ve iktisadi yapıya yabancıdır, terstir.

Yazıyı Elmalılı Hamdi Yazır Hazretlerinin şu tespitleriyle bitirmek istiyoruz: “Dinî ahlâkı yükselmemiş, sosyal yardımlaşması ağızlardan kalplere geçmemiş, toplum hayatları tağallüp ve tahakkümden kurtulup uhuvvet dairesine girmemiş olan toplumlar faizden kurtulamazlar. Herhangi bir toplumda faizsiz yaşanmayacağı hissi çoğalmaya ve faizin meşruiyetine çareler aranmaya başladı mı, orada sukut, inhitat ve cahiliye devrine dönüş başlamıştır.” (Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, 2/232)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

17 YORUMLAR

  1. Kıymetli yazar, kes&yapıştır metoduna dayalı 6 makalelik yazı dizisi yazdığı RİBA kavramının İKTİSADİ KIYMET veya DEĞER ile ilişkisine vukufiyetini ispatlarcasına şöyle bir paragraf başlangıcı yapmış :
    “Peki, peşin fiyata ev almaya güçleri yetmeyen ve faizsiz yollarla da kredi temin edemeyen kişiler için mortgage yolu açık değil midir?” Buradaki PEŞİN FİYAT ifadesi yazarın konuya dair asgari terminolojiye dahi hakim olmadığını ispatlamaya kafidir.

    Kendisinden kibarca ricamız; bu son yazısında yer yer bahsettiği kısmen farklı noktalarda kendisine destekçi olarak da olsa temas ettiği işinin ehli iktisatçılar ve heyetlere konuyu havale etmesidir.

    Dahası; KONU İLE İLGİLİ, YANİ UZMANLIK GEREKTİREN MÜŞKİLATLI SAHALAR İLE İLGİLİ, haddini ve liyakatini daha da fazla aşmayıp, o heyetlere bile dahil olmaması ve liyakat hakkı için “modern iktisat teorisini, para ve bankacılık derslerini ve iktisat tarihini objektif biçimde olsa okumuş incelemiş ve dünyanın iktisadi sistemler açısından gelişmiş ülkelerinde yaşamış ilahiyatçılarla” , “dinin ahkamını hayata hayat kılma niyetinde olan, dinini bilmeye/öğrenmeye gayret eden ve şu ilmi disiplinlerden (iktisatçı, iktisat tarihçisi, psikolog, sosyolog, kamu yönetimi ve maliye, tarih ve coğrafya ve dahası..) gelen liyakatli uzmanların oluşturacağı heyetlerin şümullü çalışmalarına havale etmesi isabet olur. Ki böylece dinimiz dünyanın her zaman diliminde ve coğrafyasında ve toplumunda yaşanabilir bir din olarak temayüz etsin.

    Kavramsal terminolojiye bile hakim olmayanların kes&yapıştıra dayalı bireysel sığ yorumlarıyla müslümanı fert ve toplum olarak sefalete mahkum etmeyelim.

    Körlerin rehberliğine manifesto niteliğinde edeple isyan ediyor, böyle sığ larla yol yürümeye mahkum olmadığımızı, bu işlerin layıkıyla yapılma yoluna adım atılacağı, bu ve buna benzer sahaların biiznillah adım adım aydınlatılacağı nitelikli ilmi heyetlerin tesis edilmesi aşamasının çoktan geldiğini izah ve ilan etmek istiyoruz.

    Zaten öğretimizi bize öğreten de bunu üzerine basa basa ifade ediyor. Ne var ki bizler çok geç anlıyor veyahut uyguluyoruz.

    Yüksel Hocamıza yine de teşekkür ediyoruz ancak bundan böyle işin ehli iş modeline saygı duymasını ve bunu teşvik etmesini istirham ediyoruz. Bu türlü sahası dışındaki ve insanların ve toplumların hayatına nizam verici tarzda fetvaları bireysel ve derinliksiz altyapı ile vermenin vebalinden sakınmasını da ehemmiyetle arz ediyoruz.

    • Wow, ne süper bir yorum!
      “Peşin fiyat”, “riba” “iktisadi kıymet” ve “değer” kelimelerini büyük yazıp göze sokarak, yazarın “konuya vukufiyetini (!)”, “asgari/kavramsal terminolojiye bile hakim olmadığını”, “haddini ve liyakatini aştığını”, “körlüğünü”, “derinliksiz” “bireysel sığ yorumlarıyla Müslümanları birey ve toplum olarak ettiğini” 6 makalenin “kes&yapıştır” (2) metoduyla yazıldığını, “kibarca (2)” ve “manifesto niteliğinde edebiyle” ispat ettiğini fark eden Tarık bey…
      Süper yorumunuzla, kibarlığınızı (2), edebinizi ve konuya vukufiyetinizi/hakimiyetinizi belli etmişsiniz…
      Muhtemelen “mortgage caizdir” diyenlerin vukufiyetini ölçebilecek ölçü/kıstas/mikyasta ilminiz de vardır sizin…
      Kardeşim, “iktisatçı, iktisat tarihçisi, psikolog, sosyolog, kamu yönetimi ve maliye, tarih ve coğrafya ve dahası..) liyakatli uzmanların” ellerini tutan, bir araya gelmeyin” diyen mi var? Onlardan bir araya gelip de “caizdir” diyen mi var? Kes&yapıştır 6 makalede Yüksel bey kimlerin “o.k” dediğini yazmış. Onun dışındakileri de siz yazsaydınız…
      İşin ehli iş modeli ile teşkil olunacak heyete bile girmemeli derken, “İslam Hukuku” ve “İslam İstisadı” alanlarında çalışmaları bulunan Dr. Yüksel Çayıroğlu beyin ilmini Google scholara bir sordunuz mu acaba? https://scholar.google.com.tr/citations?user=wPgkLRgAAAAJ&hl=tr
      Yorumunuza çok teşekkür ediyoruz. Buraya sizin de benim de yazmama izin verenlere de teşekkürler. Yorumunuza cevap yazmak Yüksel Hocama yakışmayabilirdi; ben yazma ihtiyacı hissettim.

      • Ufuk Tandoğan, ne zaman kardeş olduk? Bi defa kibarlık dersinden hisseni al. Evet tüm ifadelerimin ardındayım. Yüksel Bey de yazsa gayet net müzakere edebiliriz konuyu. Eleştiriye tahammülsüzlüğün tetikçiliğini yapmışsınız. Yazı dizisi fiyasko dedim, ne olacak? Evet bireysel show yaklaşımı bir ekip çalışmasına uymaz, girmesin. Bize şekil vermeyin / hele de ana doktrinlerimiz hilafına show hiç yapmayın sayın Tandoğan sayın Çayıroğlu

    • Tarik bey, elestiriyi elestirmek uygun mudur bilmem. Ama biraz daha insafli ve kendi ifadenizle ‘kibar’ olmaniz gerekmez mi? Kimse bu ise zaman ve emek harcamadan girismez.

      • Uygundur, hatta eleştiriye yapılan eleştiriyi bile eleştirmek uygundur. Kimsenin bizim hayatlarımız hakkında, bireysel subjektif kanaatleriyle kesip biçmesine ihtiyacımız yok. 6 yazılık yazı dizisi yetersiz bilgiyle yazılmış. Güncel para teorisinden bihaber, günümüz bankacılığından uzak olmuş. Kibar kibar 6 yazı adamı normal olarak net yorum yazmaya itmiş.

    • Tarik, sanki duymak istedigini okuyamadigin icin acikca soylemek yerine lafi dolandirip standard ilahiyatci finans’tan ne anlar’a kadar goturmustum. O zaman 25 yildir finans kurumlarinda calisan, bu alanda egitimini akademik seviyede yapmis birisi olarak soyleyeyim; mortgage faizli kredidir, tek farki asset-backed olmasidir. Yazarin zaruret ve ihtiyac konusundaki yorumu da cok dogru. Ayrica sunu da eklemek gerekmeli, varsayalim zaruret ve ihtiyac oldu, hangi semtte hangi degerde ev mortgage faizi ile alinabilir? Yani $500K ev almak mi zaruret $950K ev almak mi zaruret? Zaruret ve ihtiyac ne zaman ortadan kalkar, limiti nedir? Tabi ki bunun cevabini vicdanlar verecektir eger tefessuh etmediyse.

      • Ghost, duymak istediğimiz görmek istediğimiz şey ehliyetli multi-disipliner bir heyetin konuyu çalışması. Ben de bu konuyu akademik düzeyde okumuş birisiyim ve iddia ediyorum ki, gelişmiş Avrupa ülkelerindeki uygulaması ile mortgage haram olan riba sınıfında değerlendirilebilecek bir işlem değildir! Nasıl olsun ki? Para güncel haliyle stabil bir değer değildir kendi başına. Nominal yani rakamsal kıymet ile reel yani gerçek değer arasında fark var. 10 yıl önce 20yıl taksitle 1milyona aldığın ve 1.2milyon borçlandığın ev bugün borcun yarısı ancak ödenmiş iken 1.2 milyonu aşmış. Veya geçen yıl 1000euro ya alabildiğim aynı alışveriş sepetini bugün alamıyorum, belki 1100 ya da 1200 gerekiyor. Çok mu zor eleştiriye tahammül etmek? Yazar 6 yazı ile bence hatalı bireysel bir tez ortaya koymuş. Ve özgün hiçbirşey söylememiş. Biz de demişiz ki; modern zamanlarda bu tip konuları işin ehli liyakatli multi-disipliner heyetler incelesin ki konu kapsamlı değerlendirilebilmiş olsun. Bu haliyle ben de tezimi söyledim, siz de söylediniz, ama sonuçta kakafoni doğdu sadece.

        • Yazarın şu satırlarına bir kez daha göz atılmasını öneriyorum:
          “… Mortgage sistemiyle ev almak bazı şahıslar açısından zaruret veya ihtiyaç olabilir. Ve biz biliyoruz ki fıkıh kitaplarında zaruret de hacet de bazı haram fiillere mubah hükmünün verilmesinde şer’î bir dayanak olarak kullanılmıştır. Zira zaruretlerin haramları mubah kılacağı ilkesi, bir çok âyet-i kerimenin açık ifadelerinden çıkarılmıştır. Bununla birlikte zaruret ve ihtiyaçtan hareketle mortgage hakkında herkesi kapsayacak MUTLAK BİR FETVA VERİLMESİ -daha önce zikrettiğimiz gerekçelerden ötürü- DOĞRU DEĞİLDİR. Bu meselenin şahısların durumlarının göz önüne alındığı ÖZEL FETVALARA VE ŞAHSİ KANAATLERE havale edilmesi daha isabetli görülmektedir.
          Şunu da eklemek gerekir ki âlimlerin, hükmü üzerinde ittifak ve icma ettikleri bir konuya muhalefet eden bir kimsenin bu tavrı hiçbir şekilde meşru ve mazur görülemez. Fakat muhtelefun fih (hakkında ihtilaf edilen) konularda BİR GÖRÜŞÜ TERCİH EDİP BUNUNLA AMEL EDEN KİMSE DE AYIPLANAMAZ, YADIRGANAMAZ. …
          Şartların zorlaştığı, iman ve takvanın ise zayıfladığı bir dönemde herkesi azimetlerle (dinin asıl hükümleriyle) amel etmeye zorlamak farklı imtihan ve fitneleri de beraberinde getirebilir. Sürekli ruhsatları öne çıkarmak ve geçiş dönemine mahsus hükümler üzerinde durmak ise dinî bilinci ve hassasiyeti aşındırabilir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da denge gözetilmelidir.
          Ne ruhsat ve zaruret hükümlerini esas alanların, ne de bu konuda ihtiyat, takva ve azimeti esas alanların HİÇBİR ŞEKİLDE BİRBİRLERİNİ İTHAM ETMEYE HAKLARI OLMADIĞINI belirtmekte fayda var.”

    • Tatava yapma birader. Adam ben fetva veriyorum dememiş zaten. Bu konuda sorular geliyor, zaten bazı görüşler ve fetvalar var deyip bunları toparlayıp paylaşmış. Şimdi sıradan bir insan bu bilgileri toplayayım dese bu bile ciddi vakit alır. Yazının neresinde ben uzmanım ya da fetva budur demiş? Ayrıca hocanın yazdığını boş buluyorsan, senin yaptığın bomboş. Dön bak bakalım senin yazdıklarını okuyan ne anlar, ne öğrenir? Boş yapmışsın boş.

  2. 3 Sorum olacakti:
    1. ben arabami pesin 5000 dolar, taksitli 6000 dolara satabilir miyim? Bu didnen uygun mudur?
    2. ben bir araba begendim fiyati 5000 ve alacak param yok, bir arkadas benim icin alip bana verse ve ben ona 1 yil sonra 6000 lira odesem bu uygun mu?
    Tesekkur ederim.

  3. Hocam, Allâh razı olsun, şimdiye kadarki bütün emeklerinizden. Bu kanalda yazılarını okumak için beklediğim iki kişiden birisiniz.

  4. Uzun uzun yazıp da kafa karıştırmaya lüzum yoktur.
    BU konu ile ilgili iki yorum var. Olur diyenler olmaz diyenler.
    Bırakın insanların imkanları ve ihtiyaçları varsa ev alsınlar. Vicdanları dini baskı yapmayın.
    Ciddi konularda o konunun uzmanlarının yazıp öizmesi gerekir. Kaldı ki Dr. Yüksel Çayıroğlu’nun uzmanlık alanı ekonomi değil -İslâm Hukukuna göre helâl gıda sorunu-. Uzun uzadıya yazsa da bunlar yeterli değil. Mesela Evrim ciddi bir konu. Bu konuda da yazmış. Her konuda yazabilirsiniz ama konunun uzmanları tarafından ciddiye alınmama gibi bir tepkiyle karşılaşırsınız.
    Lütfen uzmanlık alanlarımıza rucu edelim. Uzmanlık alanınız değilse susma hakkını kullanmak güzel.
    Batıdan alacağımız değerlerden, 1-İnsanca rahat tartışabilme, ötekilştirmeme, 2-konunun uzmanı olma gerekliliği, uzmana saygı vs. Teşekkür ediyorum. Saygılar….

  5. Değerli paylaşımınız için teşekkürler.

    Modern bankacılık sistemi faiz üzerine inşaa edilmiştir. Sadece mortgage deği, tüm faizli alışverişlerden kaçınılması gerektiğini düşünüyorum.

    Üç kuruşluk dünya menfaati için değmez…

  6. Cok kiymetli hocam, elinizden geldigince degisik bakis acilarina da yer vererek konuyu ele almissiz, ama, ben yine de meselinin ozunden cikamadim. paranin degerinin anki degistigi bu zamanda “faiz” nedir ki? dinen haram olan “faiz” ile gunumuzde paranin realitesine gore olan “faiz” ayni mi?

  7. Bir makalenin 100 cümlesinin 5 cümlesi alıntı 95 cümlesi özgün ise bu makalenin “kes yapıştır makele” olduğunu değil; yazarın kaynaklara bağlılığını gösterir.

  8. Yüksel Beyi aslında çok gelenekçi bulduğum için pek okumazdım, fakat bu seriyi dikkatlice okudum. Açıkcası finans sistemine az çok hakim biri olarak diyebilirim ki, mortgage a faiz değil diyenler kesinlikle nefislerine hoş gelip, ev almak istedikleri için diyorlar. Ben de çok araştırdım, düşündüm. Buradaki olay gayet net bir şekilde faiz, vadeli satış değil.
    Açıkası ev almak istesem de yazı dizisini de açıkça okuduktan sonra bunun günah olduğuna kanaat getirdim.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin