Yorum | Levent Kenez
Yahu ne Mit’i ya. Ne Mit’i. Oruç ağız halim yok, “has” diye başlıyorum, dilim damağım kuru, gerisi gelmiyor.
Malum, yine uydurdukları suikast haberlerini kastediyorum. Düzenli aralıklarla dolaşıma soktukları bu tezvirat ile safları sıklaştırma adına ucundan azıcık bir müsamere mi yapacaklar nedir bilemiyoruz.
Ben hadisenin Mit tarafındayım. Senin ağzını uzata uzata Milli İstihbaaarat Teşkilatımızzz dediğin teşkilat yine senin bize anlattığın hikayeye göre 15 Temmuz’un olacağını; bırak olacağını olduğunu bile sana haber vermemiş bir teşkilat, sana neyin suikast bilgisini verecek. Kendi adamlarınız, kendi sahte ihbarlarınız. Darbe olduğunda telefonlarına çıkmayan müsteşarı hala orada tuttuğuna göre herhangi bir sorun yok demektir. Sizce canı bu kadar tatlı, 400 araçlık konvoyla evden camiye, 400 kişilik korumayla su dökmeye giden bir adamın hayatına bu kadar kastedecek olayda kendisine haber veremeyen en baş sorumluyu görevde tutar mı? Onların bize anlattığına göre Erdoğan yana yakıla sözde Hakan Fidan’ı ararken, Fidan ve Diyanet eski reisi Görmez beraber çorba içiyormuş. İsteyen ifadeleri okuyabilir.
Balkanlar’da suikast ihbarı ile ilgili olarak 15 Temmuz’da nasıl korkmadıysak falan bir şeyler söylüyor. Erdoğan o gece ben de meydanlara geliyorum demiş ama ne kendisi ne de ailesinden herhangi birisi o gece asla sokağa çıkmamıştı. Herkesin tedirgin olduğu anlarda yanında damadı sırıta sırıta kameralara görüntü vermişti. Neyse…
Bakın MİT’in verdiği suikast ihbarı ve haberi nasıl oluyor, kendi çıkardıkları gazetelerden örnekle inceleyelim:
Günlerden meşum 15 temmuz 2016. Büyükada’da İran ve Komşuları çalıştayı var. Biliyorsunuz bu toplantıya katılan akademisyen Henry Barkey hakkında darbeyi organize etmekten yakalama kararı çıkarılmıştı. Aralarında havuz yazarları olmasına rağmen sadece işlerine gelen katılımcıları hedef göstermişlerdi. Esas bomba başka. Katılımcılardan birisi Scott Peterson. Havuza göre Amerika’da idama mahkum olmuş azılı bir katil ve gizlice Türkiye’ye Erdoğan’a suikast yapması için sokuldu. Yani gizlice Türkiye’ye giren katil gidip bir akademik toplantıya kendi ismi ile kayıt yaptırıyor. Varan, Varan, Varan diye yayınlanan bu haberden sonra ismi yazılı katilin aslında Christian Science Monitor muhabiri olduğu, isim benzerliği yüzünden böyle bir senaryoyu döşedikleri ortaya çıktı. Rezil olmak ya da özür dilemek gibi bir dertleri olmadığı için ertesi gün başka bir haber yaptılar: “Suikastçı, Yunanistan’a kaçtı”. Hiç olmayan bir suikastçıyı uydurup onu ertesi gün Yunanistan’a kaçıran ahlaksız insanlardan bahsediyoruz.
Bamya’nın üfürmesi ile yok cemaat suikast yapacak masallarına ara ara girmek istiyorlar. Ama çok daha kendilerini bırakamıyorlar suya. Medya ellerinde her türlü tezviratı yapacak güçleri var. Erdoğan’ın 5 yaverinin 4’ü cemaattenmiş, bu haberleri yapanlar kendileri. Arkanızda 24 saat beli silahlı adam bekleyecek ve seni ortadan kaldırmak yerine bir sürü macera peşine düşecek. Hem bu topluluğa terör örgütü, Haşhaşiler, Mankurtlar diyeceksin hem de Mankurtlar senin canını bağışlayacak. Geçelim. Senden en çok nefret eden insanların bile senin bir suikastla kahraman olarak gitmene gönlü razı değil.
Ölümden, gitmekten söz etmişken nasıl gideceğini anlatayım. Hangisinin olacağı senin kaderin. Burası Ortadoğu ve ülke de elbirliği ile Ortadoğu’ya çevrildiğine göre elbette buradaki diktatörler ve zalimler gibi gideceksin. Bunu bilmek için çok dahi olmaya gerek yok.
Mesela Baba Esed gibi gidebilirsin. Yıllarca ülkeyi yönetip yatağında yaşlılıktan mütevellit sağlık sorunları ile. Ya da Bin Ali gibi. Ülkeyi paralarını uçağa yükleyip terk ederek. Ya da Kaddafi gibi. Kendisini yakalayanlara “n’apıyorsunuz ben sizin babanızım” dediğinde “sus konuşma” dedikleri gibi bir sahne yaşarsın. Ya da Saddam gibi. “Siz kim beni neye göre yargılıyorsunuz” diye sorduğu hakimin “Senin çıkardığın yasalarla seni yargılıyorum” dediği gibi. Hep Müslüman olmasın, ya da Ukrayna’da Yanukoviç gibi gidersin. İnsanlar Saray’ı basıp varaklı koltuklarda selfie çekerler.
Ama ne olursa olsun sandıkta seçimi kaybetmiş bir lider gibi gitmeyecek. Bu artık kendisini aşan bir şey. Kurduğu ve yönettiği suç örgütü ve rant ekibi, yanındakilerle beraber son ana kadar…
*****
Biraz akıllanalım lütfen
Eren Erdem’e ve Barış Yarkadaş’a çok üzülmüşler. Kendi mahallesi üzülebilir. Ben hiç üzülmedim. Bizim mahalleden kendilerine atılan çiçeklere de şaşırıyorum. Gazeteci davalarında çok koşturmuşlar. Yahu arkadaşlar değerli abiler, ablalar aynı yerden bin kere ısırılmayalım. 15 Temmuz’dan önce muhalif kapatılan gazete ve televizyonlara gelip destek oldukları doğrudur. O zaman gelinebiliyordu çünkü. Siz Eren’in, Yarkadaş’ın cemaat ve fetö ile ilgili iğrenç ve aşağılık sözlerine hiç denk gelmediniz mi? Korkularından nasıl ikiyüzlü ve en alçak iftiralara borazanlık yaptıklarını. Fetö diye nasıl böğürdüklerini. Hele Eren’in. Herhalde Erdoğan ile yarışır. Gazeteci davası diye takip ettikleri Cumhuriyet davası. Ilıcak’a, Bulaç’a, Altan’a giden var mı? Yapmayın lütfen .İkiyüzlü konjonktür demokratlarıydı. Şimdi Fetö listelere bizi almadı diye ötede bağırsınlar.
CHP’nin o zaman medya heyetinde Enis Berberoğlu da vardı. Hapse girdi asla bunlar gibi çirkefleşmedi.
Cemaate ağır eleştiriler getiren Ömer Faruk Gergerlioğlu bir gün bile terör örgütü dedi mi? Demedi…
Evet onların zor günde görünmesine vefa göstermek istiyorsunuz. Ama lütfen, başımıza çıkartıp başımıza pislettiğimiz adamlar tarihi gibiyiz. İkiyüzlü insanlardı masumların hiç bir dertleri ile ilgilenmediler. Listeye de konmamışlar. Zerre umurumda değil.
N’olmuş Eren’i kapıdan mı çevirmişler? Biraz anlamıştır herhalde. Fetö 15 Temmuz’dan bile daha güçlü diyordu, belki kapıdan onu Fetö çıkarmamıştır.
Size aynen katiliyorum.
Camianın en büyük ve hâlâ da kurtulamadığı hastalığıdır bu zaten. Yıllarca düşmanlık yapan ve asla muhabbet taşımayan herhangi birisi ufacık bir göstermelik destek verdiğinde hemen güzellemelerle baş tacı yapılır. Gerçek yüzünü tekrar gösterdiğinde yaşanan pişmanlık fayda etmez tabii.