HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, HDP’ye dönük operasyonları ‘iktidarın faşizm bisikletini devirmemek için sürekli pedal çevirmesi’ benzetmesiyle tarif etti. Kapatma tartışmalarıyla ilgili de konuşan Sancar, bir süre daha böyle devam edeceği tahmininde bulundu ancak her ihtimale hazır oldukları mesajını verdi.
Prof. Dr. Mithat Sancar, “İhtiyacına ve avantajlarına bakarak kapatma davasını her zaman açtırabilir veya eğer işine gelmiyorsa hukuken kapatmak yerine fiilen kilitlemek yolunu devam ettirebilir. Yani hukuken kapatmak yerine fiilen HDP’yi kilitlemek onların daha çok işine gelir belki. O nedenle bir süre de böyle gidebilir.” dedi.
Sancar Yeniden TV’nin son gelişmelere ilişkin sorularını cevapladı.
HDP’ye dönük operasyona 6-8 Ekim 2014 yılındaki Kobani olaylarının gerekçe gösterilmesine ne diyorsunuz?
İktidar bisikleti yolda tutabilmek için sürekli pedal çevirmek zorunda hissediyor kendini. Bu bisiklet, baskı bisikletidir, aslında faşizme giden yolda yürüyen bir bisiklettir. Bir an boşluk doğarsa bisikletin devrileceğinden korkuyor büyük ihtimalle, o nedenle sürekli bu çerçevede, bu bağlamda, bu içerikte aksiyonlara başvuruyor, bunlara ihtiyaç duyuyor. Ya dışarıda, dış politikada gerilim ve çatışma havası yaratıyor ya da içeride sürekli, her türlü hukuk kuralını, hatta etik kuralları hiçe sayan faaliyetlere girişiyor. Bize yönelik operasyon da bu çerçevede değerlendirilebilir, ama sadece bu çerçevede değerlendirmek şüphesiz eksik kalır.
‘HDP’Yİ ETKİSİZLEŞTİRMEDEN SEÇİMİ KAYBEDECEKLERİNİ BİLİYORLAR’
6 yıl önce yaşanan 6-8 Ekim Kobani olayları neden tekrar gündeme getiriliyor, neden tekrar Kobani olayları gerekçe gösterilerek bir operasyon düzenleniyor HDP’ye? Kürt sorununda çözüm arayışları için o dönem çok çaba sarf etmiş birisi olarak, o günlerden bugüne baktığınızda, ısrarla 6-8 Ekim Kobani olaylarının böyle bir gündeme dönüştürülmesinin nedeninin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Bu tür operasyonlarda veya iktidarın bu tip hamlelerinde ben iki hedef görüyorum, daha doğrusu iki hedef grubu var. İki başlık altında bu hedefleri özetlememiz mümkün. Birincisi kısa vadeli konjonktürel hesaplar, ikincisi orta ve uzun vadeli amaçlar. Bu operasyona baktığımızda kısa vadeli hesap ne olabilir? HDP’yi iyice etkisizleştirme, böylece erken ya da zamanında bir seçime giderken HDP’nin kendileri için yarattığı o büyük engelleri ortadan kaldırma hesabının rol oynadığını görüyoruz. HDP’yi etkisizleştirmeden gidecekleri bir seçimde kaybedeceklerinin kesin olduğunu görüyorlar. Gerçi başka türlü nasıl kazanırlar, o ayrı mesele, ama HDP varken kazanmalarının imkansız olduğunu görüyorlar. O nedenle seçime dönük bir hesap, içeride gündemi dizayn etme –gündemi değiştirme değil- ve güçleri yeniden konumlandırma hesabı bu operasyonda da rol oynuyor. Bunlar kısa vadeli konjonktürel sebepler olarak görünüyor, çünkü böyle bir operasyonu gerçekleştirebilmek için ellerinde hiçbir hukuki dayanak yok. Aslında eskiden de bu tür hukuksuzluklar çok yaşanıyordu bu ülkede, ama bu iktidar şu aşamada ele güne karşı bile herhangi bir göstermelik gerekçe bile ortaya koyma ihtiyacı duymuyor. Bu kadar açık bir şekilde hukuku bir kenara atıyor. Sadece hukuku da değil, başka çevreleri ikna etmeyi sağlayacak argümanları bile kullanmıyor, onlara bile ihtiyaç duymuyor. Çünkü o günden bugüne, yani 6-8 Ekim 2014’ten bugüne tozlanmış raflarda duran dosyaların yeniden ortaya sürülmesi ve bu kadar kapsamlı bir operasyonun gerekçesi yapılması için bir açıklama, bir izahat ortaya koymak mümkün değildir. Hukuki ve inandırıcı bir siyasal gerekçe ortaya koyamazlar. Buna rağmen bu operasyona başvurdular. Bunun da derin bir anlamı var elbette, buna da kısaca değineyim.
‘İSLAMCI-İTTİHATÇI KOALİSYON YENİ REJİM İNŞA EDİYOR’
Bu iktidar yeni bir rejim inşa ediyor. Biz bunu uzun süredir söylüyoruz. Aslında yeni rejim inşasının ilk işaretleri 7 Haziran 2015’te, o seçim yenilgisinin ardından ortaya çıkmıştı. Sonrasında 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını geçersiz kılan kapsamlı bir plan ortaya koydular ve bunu uyguladılar. Kaos ortamı yaratıldı ve bu ortamda 1 Kasım’a gidildi. 1 Kasım 2015 seçimlerinde de çoğunluğu elde ettiler ve artık yeni bir koalisyon oluştu o tarihlerde; AKP-MHP-Ergenekon ve benzeri grupların ittifakı. Geçen söyleşimizde de söylemiştim, bu bir tür İslamcı-İttihatçı koalisyon ve bu koalisyon yeni bir rejim inşa etmeye niyetlenmişti. Asıl büyük fırsat, başarısız 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ortaya çıktı -ki zaten iktidar da bunu “Allah’ın lütfu” saydığını açıkça söylemişti.
‘6-8 EKİM’LE YENİ BİR HAFIZA KURGULANIYOR’
Yeni rejim inşa edilirken birçok şey ortaya konur. Bunlardan biri rejime kurucu bir efsane uydurmaktır. Yeni rejim kurgusuna bir efsane gerekiyor; sembolizmler gerekiyor, şanlı hikayeler gerekiyor, destanlar gerekiyor, belli tarihlerin sabitlenmesi ve belli olayların hafızada yeniden kurgulanması gerekiyor. 6-8 Ekim Kobani olayları diye adlandırdığımız süreç de şimdi bu şekilde kurgulanıyor. Yeni bir hafıza kurgulanıyor. Bu hafıza kurgulanırken de seçtikleri şey HDP üzerinden düşman algısını iyice yerleştirmek ve kendilerinin o dönemde yaptıklarını unutturmak. Yani bir yandan gerçekleri unutturmak, bir yandan yalanlar üzerine yeni bir algı yaratmak gibi bir hedefleri var. Bu uzun vadeli bir hedeftir, daha doğrusu orta vadede etkisini hissedeceklerini düşündükleri, sonucunu alabileceklerini sandıkları bir hesaptır.
‘AYHAN BİLGEN’İN MESAJINDAN YÖNETİMİN HABERİ YOK’
Ayhan Bilgen ve kayyım atamaları…
Ayhan Bilgen bu açıklamayı yapmadan önce bize bilgi vermedi, yönetimin bundan haberi yoktu, o nedenle geniş bir değerlendirme yapamadık. Kendi aramızda elbette tartıştık, dün MYK vardı. Bunu aramızda değerlendirdik. Ama gerekçelerini, amacını Ayhan Bilgen’le yüz yüze ilk görüşmede daha ayrıntılı öğreniriz ve öğrendikten sonra da biz de daha detaylı bir açıklamayı kamuoyuyla paylaşırız.
Şu anda kayyım atandı, bu hem demokrasiye darbedir hem de Kürt halkının iradesine vahşice bir saldırıdır. Elimizde şu an 65’ten 5 belediye kaldı. Bunların 51’i kayyımla 6’sı KHK ile alınmıştı. Arada iktidar baskısıyla istifa eden belediyeler var. 31 Mart seçimlerinden sonra kazandığımız 65 belediyeden sadece 5 tanesi elimizde bulunuyor. Bu da Türkiye’de demokrasinin en temel ilkelerine büyük bir darbedir. Bunu herkes görsün. İkincisi de Kürt halkının iradesine çok ağır, vahşice bir saldırıdır. Kürt halkı bunun farkındadır ve bunun mutlaka gereğini ilk seçimlerde yeniden yapacaktır. Sadece onda da değil, seçim dönemini beklemeden partisine daha çok sahip çıkarak, iradesini her yerde sahiplendiğini göstererek, her türlüm desteği vererek ortaya koyacaktır.
‘HDP’Yİ KİLİTLEMEK İKTİDARIN DAHA ÇOK İŞİNE GELİYOR’
Bu sürecin sonunda HDP kapatılabilir mi?
Bu tartışmayı çok anlamlı bulmuyorum. HDP’yi kapatmak o kadar zor bir şey değil iktidar için. Yani hukuki süreçleri başlatmak zor değil, ek gerekçelere, bahanelere ihtiyacı yok. İsterse Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını harekete geçirir. Yargının iktidarın kontrolünde olduğunu herhalde söylememe gerek yok, bağımsız yargı diye bir şey yok ortada artık. Eğer iktidar karar verirse yargıyı harekete geçirir. Bu dosyayı gerekçe göstermek zorunda değil, bahane bulmak da kendisi için zor değil. İhtiyacına ve avantajlarına bakarak kapatma davasını her zaman açtırabilir veya eğer işine gelmiyorsa hukuken kapatmak yerine fiilen kilitlemek yolunu devam ettirebilir. Yani hukuken kapatmak yerine fiilen HDP’yi kilitlemek onların daha çok işine gelir belki. O nedenle bir süre de böyle gidebilir. Her ihtimale göre biz hazırlığımızı yapıyoruz. Halkımız bu konuda en ufak bir karamsarlığa düşmesin, kesinlikle her türlü mücadele için ve her türlü saldırıya karşı biz hazırlıklarımızı yapıyoruz. Gücümüzü halkımızdan alıyoruz, halkımızın desteği devam ettikçe de hiçbir konuda HDP’ye baş eğdirilmesi, diz çöktürülmesi mümkün olmayacaktır.