CEMİL TOKPINAR | YORUM
İmandan sonra en büyük hakikat olan namazla ilgili dinimizin emir ve yasakları, teşvik ve tehditleri tam bilinmiyor. Ayet ve hadislerde, öyle ilginç ve etkili bilgiler vardır ki, bunları bilen bir kimsenin namaz kılmaması çok zordur, belki imkânsızdır.
İşte birçok mü’mini sorumluluğa sevk edecek Asr-ı Saadette yaşanmış bir olay:
Abdullah bin Ebî Evfâ (r.a.) anlatıyor:
Resul-i Ekremin (s.a.v.) huzurunda bulunduğumuz bir sırada ona birisi gelerek:
– Yâ Resûlâllah, ölüm döşeğinde yatan bir genç var. Kendisine, ‘Lâilâheillâllah, de’ dendiği halde bunu söyleyemiyor, dedi.
Resul-i Ekrem (s.a.v.):
– Namaz kılar mıydı, diye sordu. Adam:
– Evet, dedi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.) kalktı. Biz de onunla kalktık. Resul-i Ekrem gencin yanına girdi ve ona:
– Lâ ilâhe illâllah, de, buyurdu.
– Söyleyemiyorum. Resul-i Ekrem (s.a.v.):
– Niçin, diye sorunca, gelen adam:
– Annesine âsi idi, dedi.
Resul-i Ekrem, annesinin sağ olduğunu öğrenince onu çağırttı ve aralarında şu konuşma geçti:
– Bak şurada büyük bir ateş (olsa) ve ‘Oğluna şefaat edersen onu bu ateşte yakmayız; fakat şefaat etmezsen bu ateşte yakarız’ deseler ne yapardın? Şefaat eder miydin?
– Onun şefaatçisi ben olurdum.
– O halde ondan râzı olduğuna, Allah-u Teâlâyı ve beni şâhit göster.
– Allah’ım! Seni ve Resul-i Ekremi şâhit tutuyorum. Oğlumdan râzı oldum (hakkımı ona helâl ettim)” dedi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.) hasta gence:
– Lâ ilâhe illâllah vahdehû lâ şerikeleh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resulüh, de, diye buyurdu. Hasta hemen şehâdet getirdi.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.):
– Allah’a hamdolsun ki, benim vasıtamla bu genci Cehennem ateşinden kurtardı, dedi. (Hadisi Taberânî ve özet olarak Ahmed bin Hanbel rivâyet etmiştir.)
Bu müthiş hadisteki ibretli noktalar sizin de dikkatinizi çekmiştir.
Öncelikle, karşımızda hayatının son deminde imansız giderek, sonsuz azaba müstehak olmak üzere olan bir “Müslüman genç” var. Ve bu genç, Asr-ı Saadette yaşayan, o altın çağın mutluluk ortamında yetişen, o atmosferin havasıyla büyüyüp serpilen bir genç. Hadisin başka rivayetlerinden anlıyoruz ki, bu öyle çocuk yaşlarda bir genç değildir; evlenmiş, yuva kurmuş bir gençtir.
Efendimiz’in (sas) ilk sorusu: Namaz kılar mıydı?
İşte iman ve İslâmın zirveleştiği bir dönemde ruhunu Allah’a teslim etmek üzere olan bu genç, imansız gitmek üzere. Üstelik bu bir sahabedir. Çünkü o asırda yaşamış ve Peygamberimizi (s.a.v.) görmüştür. Son anına kadar mü’mindir, inançlıdır. Çünkü “İnanmıyorum” veya “Söylemeyeceğim” demiyor; “Söyleyemiyorum” diyor.
Bu durumdaki bir gencin problemi kendisine iletildiğinde Peygamberimizin ilk sorusuna bakın:
“Namaz kılar mıydı?”
Bu ilk soru, ahirete imanla gitmek, o ebedî davayı kazanmak isteyen bizleri beynimizden vuruyor, ruhumuzu sarsıyor, âdeta titretiyor. Demek, böyle bir problemin ilk sebebi, “namaz kılmamak” olabilir; başka bir şey olamaz ki, Peygamberimizin ilk sorusu bu oluyor.
Şimdi düşünün: Hangimiz bu sonsuz hayatı kaybetmek isteriz? Müslüman olduğunu söyleyen hangi insan, “Ben son nefeste imansız gitsem de olur” diyebilir? Aksine, bütün dualarımızda hüsn-ü hâtime, yani iyi son için, imanla ölmek için dua etmiyor muyuz?
İşte o müthiş imtihanın ilk sorusu iman, ikincisi namazdır. Hadisten, ana baba hakkının, hüsn-ü hâtime üzerinde ne derece etkili olduğunu da anlıyoruz.
Hiç şüphesiz bu hadisten, namaz kılmayan veya anne babasına isyan eden herkesin mutlaka imansız gideceği anlamını çıkaramayız. Çünkü son nefeste kimin nasıl gideceğini ancak Allah bilir. Fakat bu hadis, önemli bir ipucu veriyor, çok ciddi bir biçimde bizi uyanık ve tetikte olmaya çağırıyor.
Mü’minin hesaba çekileceği ilk amel
Namaz, aynı zamanda mü’minin hesaba çekileceği ilk amelidir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kulun ilk hesaba çekileceği ameli namazdır.” Yine demiş ki, “Kabir âhiret duraklarından bir duraktır. Kim orada hesabını kolay verirse, diğerleri de kolay olur.”
Namaz kılmazsak, kabirde ilk başımıza gelecek azap ondan olacak. Orası zor olursa, mahşer de, Sırat da zor olacak. Güneşin tepemize bir mil kadar yaklaştığı, herkesin kendi derdine düşüp annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçtığı haşir meydanında hâlimiz nice olur?
Gelmesi kesin olan “o gün” henüz gelmeden önce tedbirimizi alalım. Ahiretteki pişmanlık fayda vermez. O gün ömürlerini boşa tükettiklerini apaçık gören bazı insanlar, “Ne olur, bizi tekrar dünyaya gönder de hayırlı işler işleyelim” diye Rabbimize yalvaracaklar. Ama bu imkân verilmeyecek. Çünkü dünya imtihanının tekrarı yoktur.
Namaz kılmamak, cehennemi yok saymak demektir!
Namazı hiçbir mazeret olmadan kazaya bırakmanın cezası çok büyüktür. Namazı kılmamak, cehennem azabını hiçe saymak demektir. Bir kibriti yaksak, sadece çöp sönünceye kadar elimizi ateşine tutmaya kalksak, acısına dayanamıyoruz. Yüz derecede kaynayan suya elimizi sokamıyoruz.
Allah’ın azabına karşı umursamaz olabilir miyiz? Namaz kılmamanın karşılığını öğrenmek için ilk fırsatta Müddessir Sûresinin açıklamasını okuyun. Biz sadece birkaç ayetin mealini verelim:
“Herkes kendi kazandığının karşılığını görür. Ancak defteri sağından verilenler müstesnadır; onlar kazandıklarından kat kat fazlasıyla mükâfatlandırılır. Onlar Cennettedirler. Suçlulara, ‘Sizi Sakar Cehennemine sokan nedir?’ diye sorarlar. Onlar da, ‘Biz namaz kılanlardan değildik’ derler.” (Müddessir: 38-43)
Şu ayet meali ise, Allah’ın azabına karşı kendini güvende hissetmenin büyük bir hata olduğunu gösteriyor:
“Yoksa onlar, nimetler içinde yüzerken Allah’ın azabının ansızın gelmeyeceğinden mi emin oldular? Hüsrana düşmüş bir topluluktan başkası ise Allah’ın azabından emin olmaz.” (A’raf Suresi: 99)
Hiç kimse, Allah’ın azabına karşı korkusuz ve ilgisiz olamaz. Üstelik namaz gibi bir ibadet söz konusu olduğunda, kendimizi rahat hissedemeyiz. Bazı kimseler:
– Ben yanmayacağım, ruhum yanacak, üstelik yandıktan sonra Cennete gireceğiz, gibi gerçekle ilgisiz sözler sarf ediyorlar.
Cehennem azabı, bedene ve ruha uygulanacaktır. Hem ruha bile uygulansa, ruh bizim değil mi? Ayrıca Cehenneme hiç uğramadan Cennete gidip sonsuza dek mutlu olmak varken, niye azabı isteyelim?
Eğer namaz kılmıyorsak, hemen bugünden başlayalım. Kılıyorsak daha çok önem verip hiç kazaya bırakmayalım. Ayrıca çevremize tavsiye edip onları da kurtaralım.
Rabbim hepimizi namazı ikame edenlerden eylesin.
Allah razı olsun Cemil Hocam!