Mir ve Myr

YORUM | YÜKSEL DURGUT 

Rusça ‘mир’ (mir) ve Ukraynaca ‘myr’ kelimeleri ‘barış’ anlamına geliyor. Bu dünyanın son zamanlarda en çok ihtiyaç duyduğu kelime. Savaşın sonuçlarının korkunç olacağını tüm dünya biliyor ve bu yüzden hükümetler diken üstünde.

Bir tarafta saldırgan Rusya ve diğer tarafta kurbanı Ukrayna. Bu iki ülke de ‘barış’ için birbirine benzer iki kelime kullanıyorlar: ‘Mir’ ve ‘Myr’. Her iki ülkeye uzaktan baktığınızda aslında hem akraba ve hem de birer komşu olarak görürsünüz. Ancak bundan daha fazlası var elbette. Doğu Ortodoks Hristiyanları olan Rusya ve Ukrayna ayrı birer ülke olmalarına rağmen günün sonunda her alanda Rusya’nın etkisi altında kalmış Ukrayna gerçeği var. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Ukrayna 1991 yılında diğer ülkelerin yanı sıra nükleer silahlarından vazgeçerek bağımsızlığını ilan etti.

Rusya 2008’den itibaren, Ukrayna’nın tarafsız, ittifaksız, askerden arındırılmış ve Rusya’nın etki alanı ile Avrupa ve ABD’nin arasında tampon bir ülke olarak kalmaması gerektiğini -ki bu tür “bloklar” hala var- önce olduğundan çok daha açık bir şekilde vurguladı. Rusya’nın bu talebi, 2008’deki NATO Bükreş Zirvesi’nde dile getirildi. Ukrayna’nın NATO üyesi veya yakın bir ortak olmaktan çıkarılması gerektiği, Ukrayna anayasasında da açıkça belirtilmişti.

Ukrayna gelecekte, belki de AB’ye üye olabilir, ancak çoğu ticareti Rusya ve komşularıyla sürdürmeye devam edecektir. Dünyanın 80 ülkesinde 800 askeri üssü bulunan ABD’nin uluslararası konumunu ve yurtdışındaki işbirliği ve varlığının büyük bir kısmının diğer ülkeleri Amerika’ya her alanda yakınlaştırmanın yolu olduğu gerçeğini unutmamalıyız.

Ne yazık ki, Rusya’nın 28 gün önce Ukrayna’yı işgalinden sonra, bahsedilen meselelerin barışçıl bir şekilde çözülmesine ilişkin müzakereler şimdilik askıya alındı. Rusya, Ukrayna, diğer komşular ve Batı’nın tümü müzakerelerden ve ateşkesten büyük bir yarar sağlayacak olsa da barış ortamı henüz gerçekleşmedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky, birkaç ay önce, Moskova’da bir rejim değişikliği olmadığı sürece Kırım’ın (2014’te Rusya tarafından ilhak edildi) Ukrayna’ya geri dönme olasılığının düşük olduğunu düşündüğünü söyledi. Ancak 2014 yılında Rusya zaten oradaydı ve Ukrayna’dan deniz üssü kiraladığı için gerçekleştirilen operasyonu gerçek manada bir işgal olarak adlandırmak da doğru olmaz.

Rusya’nın komşusu Ukrayna’ya, kardeşlerine, yeğenlerine, kuzenlerine ve arkadaşlarına karşı askeri güç kullanması kesinlikle kabul edilemez olduğunun altını çizmek gerekir. Ama aynı zamanda, masa başında çözülmesi gereken ‘barış’ çabalarının önemini ve bunun nedenlerini anlamaya çalışmalıyız.

Rusya, Belarus’ta uyguladığı değişimin benzerlerini komşu ülkelerde de uygulamak için adımlar atabilir. Bu adımlar konusunda da artık pek zorlanmayacaktır. Belarus’un batı kanadına kayma gibi bir seçeneği asla olamaz. Batı’nın bu talebine karşı Belarus Başkanı Alexander Lukashenko’nun tavrı zaten açık. Bunu da Putin’in yanında boy göstererek ortaya koymuş durumda.

Belarus, Rus nüfuzunun egemen olduğu bir kara parçası. Batı kanadında bir tampon, belki de tarafsız bir devlet olarak tanımlanan veya imparatorluk hayallerine dönüş yolunda Rusya’ya entegre olmasını ilerde istenmesi halinde de şaşırmamak gerekir.

Gürcistan ve Çeçenya zaten Rus saflarına girmeye zorlandı. Moldova küçük bir ülke, ancak Rusya, ‘Ukrayna sorunu’ az çok kendi çıkarları doğrultusunda çözüldükten sonra o ülkenin taleplerine uymasını isteyebilir.

NATO ve ABD şimdiki ödevine iyi çalışırsa, son yılların aksine, Rusya ve Ukrayna’yla ve ayrılıkçı gruplarla çözümsüzlük alanında değil de hedef odaklı görüşmelere yüzünü çevirmelidir. Her ne kadar Ukrayna’da devam eden trajediyi Batı’nın körükleyip tetiklemediği gözler görünür bir durum olmasa da askeri işgalin ve savaşın sorumluluğu Rusya’nın omuzlarına ve sorumluluğuna kalıyor. Günün sonunda hayatını kaybeden insanların yanı sıra, Ukrayna halkı ve ayrıca Rusya için büyük bir trajedi ortaya çıktı.

Savaşlar her zaman hep acımasız olmuştur. Artık bu acımasızlığın resmini hepimiz ekranlardan görebiliyoruz. Ayrıca 24 Ekim 1945’ten beri yürürlükte olan Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne göre tüm savaşlar yanlıştır ve karşılıklı müzakereler asla sonlandırılmamalıdır.

Gelecekte yeniden silahlanma ve yıkım fabrikaları değil, barış ve demokrasiyi ayakta tutabilmek için mümkün olan zorluklara katlanmalıyız. Barışın yeni uygulayıcıları için yeni bir BM ve yeni örgütler kurmamız gerekebilir. Belki de Ukrayna’da yaşanan bu acımasız savaş bu yeni literatürleri kazanmamıza yardımcı olabilir.

‘Esselamu aleyküm ve Rahmetullahi ve berekatühü’ kelime anlamı ile büyük bir mana yüklenmiştir. ‘Allah’ın rahmeti, bereketi ve selameti sizin üzerinize olsun’ denilir. Sonunda biz Allah’ın kullarıyız, kardeşiz denilerek barış içinde yaşamamız istenmiştir.

Böylece birbirimizi gerçekten ‘Barış sizinle olsun’, Mir, Myr, Selamünaleyküm, Salama, Shalom sözleriyle selamlayabiliriz. Selamünaleyküm, Salama ve Shalom bilinen selamlardır. İlk kelime Arapçadır, tüm Müslüman dünyasını kapsar. Diğeri ‘Salama’, Doğu ve Güney Afrika’daki halklar tarafından kullanılan Kiswahili dilindedir. ‘Şalom’ ise Hristiyanlığın da doğduğu topraklarda İsrail’de kullanılan Yahudi selamlamasıdır. Şimdi ise lügatimize ihtiyacımız olan iki yeni kelimeyi Rusça ve Ukraynaca’dan ekleyelim ‘Myr’ ve ‘Mir’.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Teşekkürler, özü ve tezi güzel bir yazı. Elinize sağlık. Fakat yazının genelinde bir ‘bağlam’ problemi var. Yani bir şeyi diğerine sebep sonuç ilişkisi içinde bağlarken kullanılan ifadeler ve özellikle bağlaçlar (kelimeye eklenmiş veya ayrı olan) anlamayı zorlaştırıyor.

    Mesela ‘NATO ve ABD dersini iyi çalışırsa’ diye başlayan paragraf. Bir kere paragraf, şart cümlesiyle başlamaz. Şart cümlesi malumunuz, hipotezin tekemmül etmeye başladığı yerde, paragraf ve yazı sonlarında kullanılır, ekseriyetle. Ve devamında o cümlenin ne ifade ettiği anlaşılmıyor. İki tane negatif ifadeyi ağdalı anlatımla dolaylandırmaktansa, iki tane net ve sade cümleyi arka arkaya yazmak, okumayı ve daha önemlisi anlamayı kolaylaştırır kanaatindeyim.

    Bir diğer önemli dikkat çeken hata, altıncı paragrafta. Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesiyle ilgili. “Ancak 2014 yılında Rusya zaten oradaydı ve Ukrayna’dan deniz üssü kiraladığı için gerçekleştirilen operasyonu gerçek manada bir işgal olarak adlandırmak da doğru olmaz.” Bu tam olarak ne demek? Yani Ukrayna Rusya’yı oraya kendi mi davet etti? Ukrayna’dan kim deniz üssü kiraladı? Rusya kiraladı ise onu kiralamış olduğu için Kırım’ı ilhak etmesi niçin normal olsun? Veya yazarın deyimiyle ‘işgal ‘ sayılmasın?

    Ustalar, yazdıklarınızı en az birkaç kere ‘mırıl mırıl ‘ okuyun ve mümkünse başkasına okutun derlerdi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin