HABER YORUM | HASAN CÜCÜK
Avrupa futbolunun en önemli aktörlerinden İspanya, Raul ve Fernando Torres’ten bu yana forvet yetiştirememenin sıkıntısını yaşıyor. Ümit bağlanan genç isimlerden biri Alvaro Morata’ydı. Real Madrid’in alt yapısından yetişen Morata, beklentilerin çok altında kaldı. Son dönemde kulüpten kulübe üstelik hatırı sayılır miktarlara gezen Morata’nın son durağı Juventus. Ancak bu İtalyan ekibine ilk gelişi değil.
İSPANYOLLAR FORVET YETİŞTİRMEDE BAŞARISIZ
Barcelona, Real Madrid ve Atletico Madrid gibi 3 dünya markasının mücadele ettiği İspanya La Liga’da bir süredir “gol” yabancı oyuncuların tekelinde. Bu 3 takımın da forvet hattı yabancı oyunculardan kurulu. Barcelona’da Messi, Real Madrid’de Ronaldo, Atletico’da ise Diego Costa gol yollarındaki yükü kaldırıyor. Diego Costa elbette İspanyol pasaportu taşıyor ve milli takımda da oynuyor fakat aslen Brezilyalı olduğunu not düşelim. Bu isimlerin yanına Uruguaylı Luis Suarez, Fransız Karim Benzema ve yine Fransız Antoine Griezmann’ı ekleyebiliriz.
Sadece bugün değil geçmişte de Real Madrid ve Barcelona, dünya yıldızlarının buluştuğu takımlardı. Sadece yerelde değil Avrupa kupalarındaki başarıları, bu takımları kendini ispat etmiş futbolcular için bir mıknatısa çeviriyordu. Alfredo di Stéfano, Ferenc Puskas, Mario Kempes, Hugo Sanchez, Romario, Ronaldo (Brezilyalı) ve Samuel Eto’o gibi futbol tarihine damga vuran forvetler Barcelona ya da Real Madrid’de ter döktü. Birçoğu buralarda krallık tacı taktı. Ancak bu forvetlerin arasına İspanyol olarak sadece Quini, Emilio Butragueno ve Raul adını yazdırabildi.
Bugün çok az kişinin adını hatırladığı Quini 1973-82 arasında tam 5 kez gol krallığı sevinci yaşadı. Bu başarının 3’ünü Sporting de Gijon formasıyla gerçekleştirmiş olması, golcülük kumaşının göstergesiydi. Diğer ikisinde Barcelona’daydı.
FORVETSİZ OYNAMANIN YOLUNU BULMUŞLARDI
Peki, forvet yetiştirme sıkıntısı yaşayan İspanyollar buna rağmen Euro 2008, 2010 Dünya Kupası ve Euro 2012’de nasıl kupaya uzandı? Tek kelimeyle: forvetsiz! Bu kadar basit. Euro 2008’de Fernando Torres ve David Villa vardı ancak ikisi de hayli etkisizdi. Torres kupayı getiren golü atabildi sadece. Villa’nın toplamda attığı 4 golün 3’ü Rusya’ya karşıydı zaten. Ancak takımda Xavi, Alonso, Iniesta, David Silva, Busquets ve Pedro gibi oyuncuların varlığı, forvete ihtiyaç bırakmıyordu. Nitekim İspanya 4 yıl sonra Euro 2012’de yeniden şampiyon olurken forvet hattını David Silva ve Iniesta oluşturdu. Yedekler arasında Fernando Torres ve özellikle Fenerbahçe taraftarlarının kötü hatırlayacağı Daniel Güiza vardı.
İspanyollar forvet yetiştiremeyince forvete ihtiyaç duymayacak kaliteli ayaklarla oyunu tutmanın yolunu bulmuştu.
2008-12 arasında 4 yılda kazanılan 3 uluslararası kupanın ardından İspanyol oyun stili miadını doldurdu. Bunu acı bir şekilde 2014 Dünya Kupası’nda yaşadı. Gruptan çıkamadan evine dönen İspanya’nın canını en çok acıtan 4 yıl önce finalde rahat geçtiği Hollanda’ya karşı 5-1’lik mağlubiyet alması olmuştu. İspanya’nın artık Xavi, Iniesta, Puyol, Alonso gibi usta ayakları yok. Geriden gelenler efsanelerin gölgesine bile yaklaşamadı. İşte bu noktada gözler, Alvaro Morata’ya çevrilmişti.
GENÇ YETENEK, REAL MADRİD’DE!
Getafe alt yapısında başladığı futbol hayatında yolu 2008’de henüz 16 yaşındayken Real Madrid ile kesişti. U18’de formasını giymeye başladığı takımda 2010-13 arasında, 3. Lig’de mücadele eden Real Madrid Castilla maçlarında attığı gollerle dikkatleri üzerine çekti. 59 maçta 28 golle A takıma göz kırptı. Bu dönemin sonundaysa muradına erdi.
Ancak takıma geldiğinde rekabet edeceği 3 dev vardı. Cristiano Ronaldo, Karim Benzema, Gareth Bale. Yine de oyuna sonradan girdiğinde attığı gollerle pes etmeyeceğini gösterdi. 2013-14 sezonunda 3’ü ilk 11’de olmak üzere 28 maçta sahaya ayak bastı ve 8 gol attı. Sezon sonu bir karar vermeliydi. Bu çok güçlü forvet hattında yer bulması çok zordu. O da rotasını Juventus’a çevirdi. 2014’te ödenen 20 milyon Euro karşılığında İtalya’ya transfer oldu. Serie A’da iki sezon oynayan Morata bütün kulvarlarda ilk sezonda 15, ikincisinde 12 gol attı. Aslında vasat bir görüntüydü ama Gareth Bale’in sakatlıkları yüzünden sıkıntı yaşayan Real Madrid, daha önce sattığı fiyatın üzerine 10 milyon Euro daha ekleyip Morata’yı takıma çağırdı.
BİR TÜRLÜ VASATI AŞAMADI
Yaşı 24 olmuştu ama futbolu da gelişmişti. Madrid’deki ikinci döneminde gol yollarında daha etkili bir görüntü çizdi. Teknik patron Zidane formayı ona teslim ederek güvendiğini gösterdi. 2016-17 sezonunda çıktığı 26 lig maçında 15 gole ulaştı. Ancak sezon sonunda yine yol görünecekti. Michy Batshuayi ve Oliver Giroud’u forvet hattında yeterli görmeyen Chelsea, 66 milyon Euro ödeyip Morata’yı transfer etti. İspanyol yıldız burada geçirdiği 1,5 sezonda vasatın üstüne çıkamadı. Toplam 47 maçta 16 gol bulabildi.
Ocak 2019’da valizini toplayıp yeniden Madrid’e döndü. Bu kez takımın adı Atletico’ydu. Satın alma opsiyonlu kiralık olarak buraya gelen Morata yarım sezonda sadece 6 gol atabildi. Sezon sonunda satın alma opsiyonunu kullanan Atletico, 56 milyon Euro ödeyip onu takıma kazandırdı.
Griezmann’ı Barcelona’ya satan Atletico Madrid doğan boşluğu Morata ile doldurmayı planlıyordu ama umduğunu bulamadı. Geçen sezon 34 lig maçında forma bulmasına karşılık sadece 12 kez fileleri havalandırdı. Sezon bitinde Morata bir kez daha toparlanıp kiralık olarak Juventus’a yollandı. Tıpkı Real Madrid’de olduğu gibi Juve’ye de ikinci kez gelmiş oldu. Kiralık ücreti ise 10 milyon Euro.
Bugüne kadar toplamda bonservis ve kiralık ücreti için 189 milyon Euro ödenen Morata, o paranın hakkını bir türlü veremedi.