Milyon takipçili hesabın takip ettiği dördüncü kişi…

YORUM | TARIK TOROS

 

Eskiden şöyle bir kabul vardı:

Vatandaş, kendi dürüst olmasa da dürüst lider ister.

Seçmen, kendi dindar olmasa da dindar başbakana oy verir.

Halk, çok dikkatli yaşamasa da dikkatli yaşayan politikacıyı sever.

Bir de şu:

Millet, hesabına kitabına dikkat etmeyebilir.

Ama başındaki hırsız olmayacak, çalıp çırpmayacak!

 

***

Eskidendi diyorum.

Çünkü artık buna inanmıyorum.

Kurallar bir bütündür, herkes uyacak.

Uymayan bedelini ödeyecek.

Hele hele kamu parası söz konusuysa asla müsamaha edilmeyecek!

 

***

Türkiye ve Türkiye halkıyla ilgili mevcut tezlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

Özellikle şu “milli” nasihatler ışığında:

-Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.

-Herkes kendini kurtarır, olan sana olur.

-Senin yüzünden konu komşunun yüzüne bakamaz olduk.

-Önce can, sonra canan.

-Ar dünyası değil kâr dünyası.

-Tasası sana mı düştü.

-Arı bal alacağı çiçeği bilir.

-Otur oturduğun yerde.

-Bedava sirke baldan tatlıdır.

-Can cümleden azizdir.

-Gemisini kurtaran kaptan, vs.

***

Geriye doğru yakın tarihe bakınca daha iyi anlaşılıyor.

Türkiye hiçbir zaman demokrat bir ülke olmadı.

Hukuk devleti de olmadı, bilakis “güçlülerin hukuku” egemen oldu.

Uğur Mumcu’nun meşhur sözüdür:

“Hukuk, tarihin her döneminde egemen güçlerin aracı olmuştur.”

Tarihe bakıp bunu teyit etmek haddimi aşar.

Lakin Türkiye tarihi için cümle yüzde yüz doğrudur.

Türkiye’de hiçbir zaman fikir hürriyeti de olmadı.

Yaklaştığı dönemler olmuştur, o kadar.

 

***

Bizde istifa geleneği yoktur.

Çünkü halk talep etmez bunu, medya üzerinde durmaz.

Yeni, “Paradise Papers” (Cennet Belgeleri) yayımlandı.

Birtakım zenginlerin ve siyasetçilerin off-shore sırları ortaya döküldü.

Paranızı, off-shore yöntemi ile yani “kıyı bankacılığı” ile korumaya alıyor… Okyanusun ortasındaki küçücük adalarda fonluyorsunuz, böylelikle ülkenizdeki yüksek vergilerden kurtuluyorsunuz.

 

***

Bu defa belgelerde, İngiltere Kraliçesi de var, ABD Ticaret Bakanı, Türkiye Başbakanı da.

Müzik efsanesi Bono bile listede.

Kısa adı ICIJ olan Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu, belgeleri titiz bir incelemeden geçiriyor.

Burada dünyanın saygın medya kuruluşlarının temsilcileri var.

BBC’nin de bir ekibi konsorsiyumun içinde ve İngiliz yayın kuruluşu ilk andan itibaren ulaştığı bilgileri paylaşmaktan sakınmadı.

Olay, ertesi gün İngiltere gazetelerinin hemen tamamının manşetinde veya birinci sayfasındaydı, Kraliçe’nin fotoğrafları eşliğinde.

 

***

Türk basını ise her zamanki gibi başını kuma gömdü.

Başı kumda ama bir gözü açık 🙂

Hürriyet mesela, haberi Kraliçe’nin fotoğrafı ile verdi, belgelerde adı geçen Türkiye Başbakanı’nın oğullarını sansürledi.

Sonra da… Okurları “Bizden kimse yok mu” diye sormasın diye, dünya liderlerini çıkardı.

Halbuki rahat olmalıydı.

Türkiye’yi yönetenlerin neleri çıktı da başlarına bir şey gelmedi.

Zira halkta bir karşılığı yok bunların.

Başbakan’ın oğullarının gemicilik şirketleri ile ilgili Hollanda’dan Malta’ya kadar onca haber çıktı, kamuoyu “helal olsun” dedi.

17 şirketi, 28 gemisi, 2 süper yatı olduğu iddia ediliyor.

Meclis’te soru önergesi oldu, arkası gelmedi.

Merak edip Başbakan’ın resmi twitter hesabına dikkat eden de yok.

@TC_Basbakan onaylı twitter hesabı, 1 milyon 70 bin takipçisine rağmen sadece 4 kişiyi takip ediyor:

-TC Cumhurbaşkanlığı

-AK Parti

-Recep Tayyip Erdoğan

ve

-Malta Başkanı.

 

***

Gerçek bir öyküyle bitirelim:

Bakanın canı çikolata çeker.

Dükkâna girip Toblerone çikolatalarından bir büyük paket alır.

Ücretini kredi kartıyla öder.

Ne geldiyse başına da bu yüzden gelir.

Ödeme yaptığı kart, özel kredi kartı değil bakanlığın verdiği karttır.

Vergi dairesi inceleme başlatır, medya olayın üzerine gider.

Bakan istifa ederek mahkemeye başvurur.

Bütün hesapları, mal varlığı vesaire didik didik incelenir.

Bakan savunmasını verir, tüm delillere bakılır, kamuoyu yakından takip eder.

Sonunda bakan haklı çıkar.

Dalgınlıkla yanlış kredi kartını kullanmıştır.

Aklanır.

Olay İsveç’te yaşanır.

Bakan Mona Sahlin isimli bir kadın siyasetçidir.

Aynı zamanda ülkenin büyük partisi Sosyal Demokrat Parti’nin genel başkanlığını yapmıştır.

Dava, siyasi literatüre “Toblerone Davası” olarak geçti.

 

***

Benzeri çok hadise işittim, işitmişsinizdir.

Fakat Toblerone Davası, tartışmasız asrın siyasi ahlak olayıdır.

Kabul ederim, bize fersah fersah uzaktır.

Ancak tutmamız gereken nokta burasıdır.

Küçük büyük demeden, kamunun her kuruşunu takip etmeden…

Dalgınlıkla bile harcanmış olsa hesabını sormadan…

Aydınlanmayı tamamlayamazsınız.

“Çalıyor ama çalışıyor” diyenlere inat, çıkış bundadır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Başına ne geldiyse çikolatadan mı gelmiş şimdi bu İsveç Bakanının?

    Ah bu çikolata yok mu bu çikolata insanların başına ne işler açıyor.Benimde bir çikolata anım var lakin bakanın ki kadar hazin değil.

    İnternetin daha bu kadar gözde olmadığı ve sanki sadece oyun ve chat aracı gibi düşünüldüğü zamanlar.Tabii bu tanımlama Türkiye açısından .Halkın bakış açısı o seviyelerdeydi.Üniversite ve profesyonel iş hayatı noktasında internet tabii ki gerçek tanımlamasını hak eder şekilde ilgi görüyordu .Neyse yani internetin Türkideki emekleme devri diyelim.

    Buhranlı dönemlerimden bir dönem .Buhranlı olmayan, derdin eksik olduğu bir dönem var mıdır insan hayatında bilemiyorum.?Velhasıl çalıştığım iş yerinde çok can sıkıcı insanlar mevcut,ailem toplumun yıkılan ahlak değerleri ile geçmişten gelen ahlak değerleri arasında yaşam mücadelesi verirken benim ve kardeşimin yaşam şeklini şekillendirme noktasında anne ve baba olarak benim görüşlerimden farklı görüşlere sahipler.

    İşte benim açımdan buhranın manası bu.İleride her durumun para ile istenen şekle çevrilebileceği mevhumu o devirlerde insanlara nakşedilmeye başlanmıştı.Aile ve toplum küçük kummm taneleri gibi etrafa savrulurken bugün olduğu gibi dün de aynı halk aynı hareketleri yapmaktaydı.

    Davranış bilimlerinde bazı varsayımlar vardır yeri gelmişken paylaşayım,

    * İnsanlar farklı şekillerde güdülenir ve harekete geçerler
    *İnsanlar her zaman akılcı davranmazlar
    *İnsanlar birbirine bağlıdır.Bu bakımdan ,bireysel davranışların genellikle sergiledikleri çevredeki sosyal şartlarla açıklanması gerekir.

    Peki ,görüş hayatımı farklı yapan neydi de ben başka bir çizgide durmaktaydım? Zannediyorum durup seyretmek.Olanları seyrederken tezatlıkları aksaklıkları ayırtedebilmek.Böyle bir fıtri yapınız varsa oldukça sıkıntı çekersiniz.Halk yaşamak için birbirini yerken birisinin onları koskocaman iri gözlerle seyretmeye dalmasını kabullenemiyor.İçlerinden bazıları, aralarından kopup gelip o keşmekeşin içine kargaşanın içine seni çekmeye çalışmayı iyilik zannediyor.Sakin gözlerle onları seyrederken onların arasına girip bir çok insanı parçalayışımı görmek ve ne kadar potansiyelim olduğunu anlamak için beni zorlamasını kabul etmeyişimin bedelini de beni işsiz bırakarak ödetiyor.

    İşte o zamanımda bir markete girip çikolata raflarını dolaşırken eve götüreceğim yemeği almayı tercih ederek çikolatayı çok sevmeme rağmen almadığım günlerimi hatırladım.Şunu ilave edeyim damak tadım oldukça yüksek olduğu için tercih ettiğim çikolata sıradan bir çikolata değildi…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin