YORUM | Prof. Dr. MUHİTTİN AKGÜL
Bereketli Ramazan Ayı’na has bir yardımlaşma çeşidi vardır ki, halk arasında fitre olarak meşhur olan “sadak-i fıtır” ibadetidir. İslam Dini, aynı zamanda bir yardımlaşma dinidir. Mü’min, güvenen ve güvenilen insan demektir. Bulunduğu yere güven, emniyet ve esenlik verir. Bu anlamda o, kendi başına yaşamaz, yaşayamaz. Yakın-uzak çevresindeki, yaşadığı mahalle, kasaba, şehir, ülke hatta dünyadaki insanlarla yakınlaşmanın arayışı peşinde olur. Bu yakınlaşmalar, herhangi şahsi bir çıkar ve faydacılık sebebine dayanmaz. Aksine, yakınlaşmalardaki temel sebep, “acaba yakınlaştığım kimselerden bana ihtiyacı olan var mıdır?” inancıdır.
İnsanlar arasındaki yakınlaşmanın en kestirme yollarından birisi de, muhtaç olduklarında onların ellerinden tutmak, maddi-manevi sıkıntıları varsa onları gidermek ve hepsinden de öte onlarla paylaşmaktır. Acıyı paylaşmak, sevinci paylaşmak, dertleri paylaşmak ve kazandığı helal parayı paylaşmaktır.
Ramazan Ayı, açlık ve susuzlukla karşı karşıya getirmek suretiyle bizlere, muhtaçların durumunu daha iyi empati yapma vesilesi sunar. İslam, müntesiplerine emrettiği zekat ve öşür gibi ibadetlerin yanında, bir de sadaka-i fıtır gibi bir ibadeti emretmekle, bu ayın bereketine ayrı bir bereket daha katar.
Bu yazıda fıtır sadakasının fıkhî ahkâmından ziyade, sosyal ve psikolojik yönüne dikkat çekmek istiyorum. Fıtır sadakası, adından da anlaşıldığı üzere, mü’minin insan olarak yaratılışına küçük bir şükür olması düşüncesiyle verdiği bir sadakadır. Aslında bu açıdan ona, bir hayat sigortası olarak bakmak da mümkündür. Bu haliyle o, hem bir teşekkür, hem de gelecek yılın muhtemel belalarına karşı, kendimiz, evlat ve torunlarımız, yakınlarımız ve dünyamız açısından da bir güvenlik ve esenlik vesilesidir.
Yüce Yaratıcı, insanı hiçbir karşılık almadan yaratmış, her türlü değer ve kıymet açısından varlığın zirvesine yerleştirmiş, varlığı da emrine âmâde kılmıştır. Düşünen bir akıl, görüp duyan ve bunları değerlendiren paha biçilmez organlar ve hayatını en konforlu bir şekilde devam ettireceği bir ortam bahşetmiştir. İşte fıtır sadakası, böylesine mükemmel bir dünyayı ve bu dünyada, zevk ve lezzet alacağımız organları bize bahşeden Yüce Mevla’ya küçük bir teşekkür mukabelesidir.
Bizler için her açıdan ideal bir örnek olan Allah Resûlü (s.a.s.), Ramazan Ayı ile buluştuğunda, yardım ve infakta, insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert bir hale gelirdi. Mekke döneminde sınırsız verilen infak ibadeti, Medine döneminde belli sınırlara çekilerek, fıtır sadakası da bunlardan birisi haline gelmiş oldu. Medine Döneminin ikinci yılında Ramazan orucuyla beraber uygulamaya konulmuş, fikhî ölçüleri ise Resûlullah (s.a.s.) tarafından belirlenmiştir.
Fıtır sadakasının hikmetiyle ilgili olarak İbn Abbas (r.a.)’ın şu değerlendirmesi oldukça önemlidir. “Allah Resûlü fıtır sadakasını, oruç tutanı anlamsız ve çirkin davranışlardan temizlesin, fakirlere de yiyecek bir lokma olsun diye emretmiştir.” Buna göre, bu sembolik sadaka, insan olma gereği yaptığımız günahları temizleyen bir ibadet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Küçük de olsa böylesine bir hediye ile, darda kalmış, Ramazan ve Bayramın neşesini gereği gibi hissedemeyecek yetim ve yoksul kardeşlerimizi de kucaklamış ve bu güzel sevince onları da ortak etmiş oluruz.
Sadaka-i fıtırla, darda kalan kardeşlerimizi rahatlatmakla, başımıza gelmesi muhtemel bela ve musibetlere karşı bir önlem almış ve aynı zamanda mahşerdeki sıkıntılarda da elimizden tutacak bir eli kazanmış oluruz. Nitekim Allah Resûlü, fıtır ve benzeri sadakaların semerisini anlattığı sözlerinden birinde şöyle buyurmaktadır:
“Allah, bir lokma ekmek, bir avuç hurma ve yoksulun faydalanacağı benzeri basit bir şey vesilesiyle, üç kişiyi Cennet’ine koyar: Sadakanın verilmesini emreden ev reisini, verilecek şeyi hazırlayan evin hanımını ve sadakayı yoksulun eline veren hizmetçiyi.”
Melekleşme ufkunu yakaladığımız, günahlardan arınarak nispeten masumlaştığımız, mağfiret ve affın mevsimini yaşadığımız şu kutlu zaman dilimlerinde, fıtır sadakasını ihmal etmemeli, özellikle de babasız ve annesiz mağdur ve masumların ellerinden tutmalı, başlarını okşamalı, gönüllerini almalı ve onurlarını da zedelemeden ceplerine bu sembolik sadakayı koymayı ihmal etmemeliyiz.
Rabbim, sadakalarınızı makbul, dualarınızı müstecâb ve günahlarınızı da mağfur ederek, gerçek Bayramlara ulaştırması dileklerimle.