HABER ANALİZ | M. AHMET KARABAY
DEVA Partisi kurucusu, emekli asker Metin Gürcan’ın gözaltına alınması ile Türkiye’de yeni bir dönemin başladı. Türk Lirasını döviz karşısında pula çevirenler, ülkeyi getirdikleri noktayı perdelemek için demokrasiye dönme yoluna gitmeyecekler, tersine daha da sertleşecekler.
İktidar silindiri, gelinen her aşamayı sindire sindire yol alıyor. Her adımda bir kesimi daha sessizliğe gömüyor. Bu adımlar, hedef kesim üzerinde ne kadar etkili oluyor? Bu ayrı tartışma ama önemli ölçüde kesin sonuç aldıkları tartışılmaz.
Dövizde 22 Kasım’da başlayan 23 Kasım’ı “Kara Salı” yapan gelişme olmasaydı büyük bir ihtimalle Osman Kavala 26 Kasım’daki duruşmada tahliye edilecekti. Yaşanan döviz krizi ve ardından konunun Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) ele alınması işin rengini değiştirdi.
25 Kasım’daki MGK toplantısında, iktidarın beceriksiz ekonomi yönetiminin değerlendirilmesi yerine “Ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaşılan tehditlerin değerlendirildiği” ifadelerine yer verilerek, ekonomi yönetimine yönelik eleştiriler milli güvenlik tehdidi olarak sayılacağına vurgu yapıldı.
GÜRCAN’IN KULLANIM SÜRESİ DOLDU, KALEMİ KIRILMAK İSTENDİ
Özel kuvvetlerde görevli iken 2015 yılında kendi isteğiyle emekli olan Metin Gürcan, 15 Temmuz darbesi sonrasında iktidarın en hızlı yol göstericiliğine soyundu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) daha çok askerin atılması için çırpındı.
O dönemde sosyal medyadan paylaştıkları ve t24.com’da yazdıkları hâlâ duruyor. 15 Temmuz’un birinci yılında bir dizi yazı yazdı. 5 Temmuz 2017’deki “‘Sivil-asker boşlukları’ nasıl yönetilmeli?” başlıklı yazıda, elinde Mayıs-Ağustos 2015 yılına ait 39 bin 845 subayın çeşitli konulardaki kanaat ve görüşlerini ölçmeyi hedefleyen bir bilgi setinin mevcut olduğunu söylüyor.
12 Temmuz 2017’deki “TSK’daki FETÖ radikalleşmesi- 1” yazısında ise kimlerin TSK’dan atılması gerektiğini teker teker sıralıyor. Onun kelimeleri ile paylaşmak istiyorum:
“- Bylock kullanıcısı ise,
– Bir şekilde eşi, kardeşi, çocuğu KPSS (özellikle 2009-2010) soruşturmalarında adı geçiyorsa,
– Bank Asya’da yoğun finansal aktivitesi varsa,
– Çocuğu FETÖ bağlantılı okullarda okuyorsa,
– Özellikle 2013 sonrası tayin ve görev yaptığı yerlerde hayatın normal akışına aykırı ‘lehte’ bir durum varsa…”
Eski bir TSK mensubu olan Metin Gürcan, bu kriterleri sıraladıktan sonra da hükmünü veriyor. Bu kişilerin TSK ile bağlantılarının niçin ve nasıl kesilmesi gerektiğine ilişkin detayları açıklıyor.
“Türk subayının kafasındaki işletim sisteminin terörizme hizmet etmedeki ideolojik motivasyonun akademik olarak yeterince aydınlatılmadığını” belirterek iktidarın yaktığı ateşe odun taşımaya çalıştı.
HER ŞEY DEVA PARTİSİ’NE GEÇİP MUHALEFET ETMESİ İLE BAŞLADI
DEVA Metin Gürcan / FOTO
İktidar cenahındakiler, Metin Gürcan’ın siyasete girmesini en az bir dönem daha düşünmüyorlardı. Birden Ali Babacan’ın liderliğinde kurulan DEVA Partisi kurucuları arasında yer alınca işin rengi değişti. Aslında DEVA’nın çekirdek kadrosunun Gürcan’ı saflarına almalarındaki bir sebep de, onu bir tür “F.TÖsavar paratöner” gibi görmeleri idi.
Camiaya karşı bu kadar sert tavır takınan Metin Gürcan gibi biri kadrolarına katılıyorsa, hem de kurucu ekipte yer alıyorsa, o partiyi kimse DÖRT harfli kelime ile itham edemez diye düşünülüyordu.
Ancak DEVA Partisi, KHK ile hukuksuz bir şekilde işlerinden edilenlerle ilgili cesur çıkışlar yaptı. Genel Başkan Babacan ve Mustafa Yeneroğlu’nun bu konuda yaptığı cesur çıkışlar, iktidarı fena halde rahatsız etti.
Gürcan, özellikle son haftalarda katıldığı TV programlarında iktidar mensuplarını zorda bırakacak fena çıkışlar yaptı. İktidar tarafından kullanım süresinin bitmesine az kalan Cihat Yaycı’yı fena halde eleştirdi.
Beştepe’nin “Ekonomik Kurtuluş Savaş” adını verdiği dönemde bir umut olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nin Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’e gösterilen olağanüstü ilgili ve yapıldığı söylenen anlaşmaların gerçek olmadığını dile getirdi.
Gürcan bununla da kalmadı, iktidar medyasının “müjde” diye sunduğu 10 milyar dolarlık anlaşmanın çoğunun iyi niyet temennisinden ibaret olduğunu ortaya koydu.
“ABD ile restleşip S 400 aldık, F-35 projesinde kapı önüne konduk. Şimdi F-16’lar için Rusya’nın karşısına dikiliyoruz” çıkışı çok rahatsız etti.
Gürcan, iktidarın ayağına dolaşmaya başlayınca yaptığı akademik çalışmalar mercek altına alındı. ABD’den burs almak suç hanesine eklendi. En büyük suçu ise Rand Corparation raporunda, yaptığı akademik çalışmadan 39 kez alıntı yapması sayıldı.
İktidar, bir kişinin ipini çekmek istiyorsa, organize bir hareket başlatılıyor. Savcılık, MİT ve havuz medyası kolkola giriyor.
Bu hazırlık çalışmaları yapıldıktan sonra düğmeye basıldı ve Metin Gürcan, siyasi casusluk yapma suçlaması ile gözaltına alındı.
Sonrasında yaşananlar da gözaltına alınması kadar acı. Gürcan’a yapılan tamamen siyasi bir hamle. Babacan’ın gözaltı olayından sonra yaptığı açıklama hayli talihsizdi. Babacan, “Eğer bu işin arkasında siyasi bir niyet varsa, siyasi motivasyonla yapılan bir işse…” cümlesi kurabiliyorsa, bunca yıl birlikte çalıştığı kişiyi yeterince tanımamış demektir.
İktidar bugüne kadar CHP ve İYİ Parti ile uğraşıyordu, şimdi buna yeni bir parti daha katıldı. Bir takım isimler üzerinden DEVA partisi kuşatılıp Babacan ve ekibi cendereye alınacak. Doğru adımlar atarsa Babacan rüzgarı arkasına alabilir, değilse ezilmeye mahkum olur.
Gürcan ABD ajanı diye tutuklanırsa, Babacan’ı da yarın İngiliz ajanı diye almayacaklarının garantisi yok.
Ekonomi için MGK’yı kullanıma sunan yönetim, muhalefeti seçime kadar kaba güçle sınanmaya devam edeceğine şüpheniz olmasın.