Yorum | Alper Ender Fırat
Batı toplumları, Şark toplumlarına göre geçmişte yaşanan kötü olaylardan ders almayı çok daha iyi beceriyor.
Geçmiş kötü olaylardan ders çıkarabildiği için de yenilenmeyi, gelişmeyi, kötü olanı terk etmeyi, iyiye doğru ilerlemeyi, doğuya göre çok daha başarılı yapıyor. Bu yüzdendir ki Şark yüzyıllardır aynı fasit dairede dönüp dururken, Batı ilerliyor.
Evet; Batı geçmişte ırkçılık konusunda büyük hatalar yaptı, Avrupa kentleri milyonlarca insanın hayatına mal olan travmalara sahne oldu. Ama hepsinden ders çıkararak insan hakları ve hukuk konusunda çok büyük ilerleme kaydettiler. Aynı acıların bir daha yaşanmaması için yaptıkları hatalarla cesaretle yüzleşip dersler çıkardılar ve çıkarmaya da devam ediyorlar.
Bütün bunlara rağmen Avrupa’da ırkçılık ve insan hakları konusunda hala yanlış tutumlar, yanlış anlayışlar varlığını sürdürebiliyor. Ama yanlış giden işlerle ilgili aklı başında eleştirilere kulak veren, itibar eden ve yanlışlardan geri dönebilen büyük kitleler varlığını sürdürüyor ve yönetimlere sonuç alıcı baskılar kurabiliyor.
Mesut Özil’in anlattığı şeyleri bizzat kendisinin yaşamış olması ve bu yaşadıklarının içinde büyük yaralar oluşturması elbette mümkün. Bir toplumsal rahatsızlığı dile getirirken, bunu son yılların en kötü imajını arkasına alarak yapması çok büyük bir hata. Bir Alman futbolcunun arkasına Hitler’in fotoğrafını alarak söylediği herhangi bir meselede haklı olabilme ihtimali var mıdır? Mussolini’ye sempati beslediğini söyleyen bir İtalyan futbolcusunun toplumla ilgili söyleyeceği sözün kıymeti olabilir mi? Kimse ne söylüyor diye dönüp bakmaz bile. Mesut Özil’in konuşurken önünde durduğu görüntünün, onu Batı kamuoyunda mutlak haksız konuma sokması kaçınılmaz.
Türkiye’de toplumu en az iki parçaya bölmüş, kendinden olmayan herkesi dışlamakla, yok saymakla kalmamış, Hizmet hareketi ve Kürtler’e karşı tam anlamıyla soykırım uygulayan Recep T. Erdoğan’ı arkana alarak ırkçılıktan söz edersen; aklı başında herkes sana güler. Yakın tarihin en büyük faşistini, en ırkçı figürünü arkasına alarak konuşmak haklı eleştiri ve yakınmaları çöpe atıyor.
Bunu bilerek yapıyorsa, Batı’da Türklerin maruz kaldığı bir problemi çözmek, bu konuda toplumsal duyarlılığı artırmak değil tribünlere oynayıp başka bir faşist yönetimin eline koz vermekten başka bir gayesi yok demektir. Bu da Avrupa’da yaşayan milyonlarca Türk’ün problemlerini daha da çözümsüz hale getirecektir.
Eğer Mesut Özil bu açıklamaları kamuoyunda imajı Hitler’e yakın bir ismin gölgesinde yapmasaydı, böylesine dünya çapında bir oyuncunun söyleyecekleri bir problemi çözmek için toplumsal duyarlılığı artıracak ve kendisinden sonra geleceklerin yolunu aydınlatacaktı.
Ama öyle yapmadı, yarayı iyileştirme, onu tedavi etme yerine, benzin döküp ateşe vermeyi tercih etti. Şüphesiz bu sadece burada kalmayacak gelecekte her tartışmada olumsuz bir örnek olarak referans olacaktır.
Mesut Özil’in başarıları Almanya’da Türklere duyulan sempatiyi arttıran en önemli işlerden birisiydi. Türklerin, Müslümanların da Almanya da, Avrupa’da ‘değer’ üretebildiğini gösteriyordu. Onun Türklerin imajına yaptığı katkıya paha biçilmezdi. Ama müflis bir siyasetçinin minnacık bir imaj çalışmasına heba etti her şeyi.
Yazık çok ama çok yazık!
Gercekten de cok yazik!
“Bu hadiseler niye oluyor” diye insan sormadan edemiyor.
Fitne ve zulum bir bunyede mayalaninca boylesi fasit bir donguye sebep oluyor herhal…
Cirkeften girdabi biraz kaba, saba oluyor ve onca iyiligi, guzelligi yikiyor da yikiyor…