‘Meseleyi’ mi anlamadılar yoksa ‘plana’ mı sadık kalıyorlar?

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Temel kuraldır. Bir sorunun teşhisini doğru yapamazsanız gerekli ve sonuç getirici tedaviyi de başaramazsınız. Gündem malum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan siyaseten yenemeyeceğini gördüğü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu yargı darbesiyle saf dışı bıraktı. Önce üniversite diplomasını iptal ettirdi, hemen ardından da ‘yolsuzluk’ ve ‘terör’ suçlamasıyla operasyon yaptırdı. Sonuçta 16 milyon İstanbullunun oyunu alan Ekrem İmamoğlu Silivri zindanlarına kondu.

Siyasi konjonktür değişmezse uzun süre orada kalacak. Tıpkı Selahattin Demirtaş gibi.

Bugün itibariyle hem meydanlar hareketli hem de muhalif kesimler. Daha doğrusu CHP’yi de aşan toplumsal muhalefet başta Özgür Özel olmak üzere muhalif siyasileri inisiyatif almaya zorladı.

ERDOĞAN  DARBESİ 

Fakat gerek Saraçhane gerekse de Çağlayan konuşmalarına ve ekranlara yansıyan yorumlara bakılırsa, ne Özgür Özel ne de diğer muhalif figürler içinden geçtiğimiz süreci ve nereye doğru gittiğimizi anlayabilmiş değiller.

Gerçi ben uzun zamandır Özgür Özel’in bilinçli olarak Saray’a yarayacak söylem ve eylemlerde bulunduğuna dikkat çekiyorum. Bu açıdan Özel’in toplumsal muhalefeti eritmek için stratejik hamlelerde bulunması sürpriz değil.

Mesela toplumsal muhalefetin Saray’a yönelmesine izin vermiyor. Sürekli ‘fütü fütü’ söylemleriyle Saray’ın söylemlerini tekrar ediyor, Mansur Yavaş üzerinden Kürt tabanı kaçıracak hamleler yapıyor.

Kötü tecrübeleri ve travmaları olan dindar kesimleri öteleyici dilini ısrarla sürdürüyor. Sosyal medya da gördüğüm ve hedefi onikiden vuran “Özgür Özel üniformasız Hulusi Akardır!” yorumunu hatırlatıp esas meseleye geçelim.

SİZ HALA ANLAMAMIŞSINIZ 

Maalesef ekranlara çıkma imkanı bulan az sayıdaki muhalif kanaat önderi de sorunu ve süreci yanlış okuyor. Bu kesimlere göre ‘Erdoğan çok sıkıştığı için İmamoğlu’na darbe yapmış, oluşan tepkiden dolayı pişman olmuş’ filan…

Öncelikle modası geçmiş siyaset klişesi bu ifadeler. Muhalifler ne Erdoğan’ı tanıyabildiler ne de devletin geçirdiği dönüşümü kavradılar.

Detaylara geçmeden şu notu düşeyim; İmamoğlu’nun Kent Uzlaşısı’ndan tutuklanmaması ve İBB’ye kayyım atanmamasından kaynaklı iyimserlik de anlaşılır gibi değil. İmamoğlu’nu ‘terörden’ tutuklamadılar çünkü gaz almaya ihtiyaçları var. ‘Kayyım atanmadı’ diye avunan muhalifler dağılsın, protestolar sönümlensin ve en önemlisi İmralı ile yürütülen süreç sekteye uğramasın derdindeler. Kısacası Saray rejimi bütün bu nüansları hesaplayarak oyun kuruyor.

TÜRKİYE’DE REJİM  DEĞİŞTİ  

Gelelim sorunun doğru teşhisi meselesine. Muhaliflerin anlamadığı ya da anlamamazlıktan geldiği konu şu; Türkiye’de rejim değişti. İster ‘ikinci Cumhuriyet’ deyin ister ‘yeni Türkiye’, Erdoğan ve müttefikleri yeni bir devlet kurdu. Üstelik bunu da bugün meydanlarda, ekranlarda muhalifimsilik oynayan çevrelerle birlikte yaptılar.

En önemlisi CHP’nin yargının siyasallaşması ve Perinçek’in tabiriyle ‘siyasetin köpeği’ haline gelmesinden şikayet etme hakkı yok. Çünkü bu yol da Erdoğan’a en büyük desteği kendileri verdi.

Gelin hafızalarını biraz tazeleyelim;

17 -25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu Türkiye tarihinin kırılma anlarındandır. Suçüstü yakalanan Erdoğan ve kabine üyeleri ‘çıkış stratejisi’ olarak anayasaya darbe yapmayı tercih etti. Ancak bunu tek başına yapması mümkün değildi. Sonuçta her iktidar bir koalisyonlar bütünüdür ve Erdoğan da yeni müttefikler aramaya girişti.

En kritik alan ise yargı ve güvenlik bürokrasisiydi. Erdoğan CHP, MHP ve Vatan Partisi çevreleri ile pazarlığa oturdu. Varılan mutabakat sonrası ‘Yargıda Birlik Platformu’ denilen ve bugün yaşanan çöküşte çok büyük katkısı olan yapı oluşturuldu.

HERKES ORADAYDI 

‘Devrik Başbakan’ Ahmet Davutoğlu’nun kameralar önünde itiraf ettiği şekliyle, “kendi kontrolleri dışında olan yargı mensuplarını  sistem dışına itmek için” için çalışmaya başladılar. AKP’li,MHP’li, CHP’li ve Perinçekçi kadrolar ‘kendilerinden olmayan yargı ve güvenlik bürokratlarını’  fişlemeye başladılar.

Listeler Adalet Bakanlığı ve MİT’te toplandı. “Erdoğan’ı anlıyoruz ama koalisyonun diğer bileşenlerinin kazancı neydi, neden böyle bir örgütün parçası oldular?” diye soracak olursanız onun da cevabı açık.

Pazarlık masasında herkesin payına düşenler olur. Mesela AKP yolsuzluklardan kurtulurken, Ergenekoncular cezaevinden çıktı, bürokrasi MHP kadrolarına tahsis edildi, CHP kadrolardan kendine düşen payı aldı.

En önemlisi yargı siyasi iktidar ve istihbarat ile koordineli çalışır hale getirildi. ‘Nihai hedefe’ ulaşıncaya kadar da herkes ‘plana sadık’ kalma sözü verdi.

2014’te yapılan HSK seçimleri sonrası Yargıda Birlik Derneği mutabakatın hedefleri doğrultusunda çalışmaya başladı. Tüm başsavcılıklara, sulh ceza hakimliklerine ve adalet komisyonu başkanlıklarına militan üyeler atandı.

Fişlemeler, 15 Temmuz akşamı daha Hulusi Akar’ın nerede olduğu belli bile değilken işleme kondu. Saray’a biat etmeyecek, Yargıda Birlik Derneğinin ‘bizden değil’ dediği her yargı bürokratı tutuklandı.

CHP ise kritik bir rol üstlendi. Hem muhalefet kontenjanından yargı bürokrasisindeki adamlarına yer açtı hem de rejim söylemlerini tekrar ederek Saray’a hizmet etti. CHP’nin aday gösterdiği veya desteklediği üyeler 2014’ten bu  yana HSK’da görev yapıyor. Özgür Özel’in ‘Saray’ın celladı’ dediği Akın Gürlek’in İstanbul’a Başsavcı atanmasına karar veren dairede CHP üyesi var mesela.

CHP’NİN ŞİKAYET ETME HAKKI YOK 

Yani gelinen noktadan CHP’lilerin şikayet etmeye hakkı yok. Hatta şöyle söylemek mümkün; Özgür Özel ve arkadaşlarının beklenen muhalefeti yapmaması iş bilmezlikten değil, ‘plana sadık kalmaktan’ kaynaklanıyor.

Yoksa miting meydanlarında, “Burada ayakkabı kutuları yok, burada sıfırlanamayan milyonlar yok, kısık sesle para sıfırlama yok!” deyip, ardından Saray’ın ‘fetö’ sakızını çiğnemek izah edilebilir bir durum değil.

Bu aşamada bir gözlemimi de not edeyim; Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma sürecinde gördük ki herkes 17-25 Aralık’ın ne olduğunu, 15 Temmuz’un çakma olduğunu biliyormuş. O zaman bizim de şunu sormamız gerekmez mi; madem tüm gerçekleri biliyordunuz da neden sustunuz?  Cilaladığınız iktidar sopası sizi dövmeye başlayınca mı fark ettiniz son 10 yılda yaşananları?

8 YORUMLAR

  1. Özgur Özel ancak ergenekon a hizmet ediyor. Dilek Imamoglu mesela dun Sarachanede toplumun her kesimini icerecek minvalde konustu. Protestolarda ogrenciler de genel bir dil kullanmiyor, yobazlar ve laiklik, üzerinden slogan atarak adamların hirsizlik ve yolsuzlugunu kanunsuzlugu ön plana cikarmiyorlar.
    Birileri bilerek işi bir yere götürüyor belli.

  2. ilk defa özgür hakkında gerçekleri söylediniz. özgürün görevi kalabalıkların gazını almaktır. islamcılar ile derin ittifaka devam edecek. ama kimse bu ittifakı anlamıyor.

  3. açıkçası siyasilerin hiçbirinden ümitli değilim. özgür özel’ in vazifesinin, bağırarak yüksek sesle çığırtkanlık yaparak halkın yanındaymış gibi gösterip halkın gazını almak olduğunu düşünüyorum. Muharrem ince’den, meral Akşener’den bir farkının olduğunu sanmıyorum. Ekrem in de ülkeyi değil sadece kendisini düşündüğüne kuvvetli bir inancım var.

    siyasilerden hiç medet ummuyorum. Türkiye’ye çok üzülüyorum.

    • Üzülmeye değmez zarara kendi rızası ile koşa koşa giden bir millete, acımak veya Üzülmek acıma duygusunu israf etmek demektir!..

  4. “Cumhurbaşkanı Erdoğan siyaseten yenemeyeceğini gördüğü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu yargı darbesiyle saf dışı bıraktı. Önce üniversite diplomasını iptal ettirdi, hemen ardından da ‘yolsuzluk’ ve ‘terör’ suçlamasıyla operasyon yaptırdı. Sonuçta 16 milyon İstanbullunun oyunu alan Ekrem İmamoğlu Silivri zindanlarına kondu.”

    Resmi YSK verilerine göre 4.438.727 ( % 51,21) oy aldığı halde; “16 Milyon İstanbullunun oyunu alan Ekrem İmamoğlu ” yalanını söyleyebilenin diğer tüm söyledikleri de yalan olmaz mı?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin