Mesele kaset değil yeğen!

M. NEDİM HAZAR | YORUM

“Sosyal medya hesapları veya kimi köşe yazarları üzerinden başlatılan tartışmalarda, birilerinin şahsımın adına adeta racon kestiği anlaşılıyor. Eğer racon kesilecekse, bu raconu bizzat kendim keserim.”  Tayyip Erdoğan (20.08.2017)

Kitap çalışmalarına fena halde daldığım için buraları ihmal ettiğimin farkındayım. Hani “Buralardayım!” nevinden bir çorbalık tuz olsun babından yazıyorum bu satırları.

Bugün size Kıbrıs meselesini anlatacağım, meseleyi anlayacaksınız. Ortalık kaset tartışmalarından geçilmiyor.  Bir kere modası geçmiş bir başlık, artık kaset mi kaldı ayol!

“5 kayıp kaset”miş…

Kaset değil, beş tane değil, en önemlisi kayıp filan değil…

Ama isterseniz bir film ile başlayayım. İsmi “Kraven: The Hunter (Avcı)” Gladyatör’ün ünlü oyuncusu Russel Crowe oynuyor ama fena halde şişmanlamış ve yaşlanmış olduğu için yardımcı rolde oynuyor. Filmin başrol oyuncusu Aaron Taylor-Johnson. Bu yazı film ile ilgili olmadığı için, konusundan filan bahsetmeyeceğim ama sıkı bir aksiyon filmi izleyen pişman olmaz sanırım.

Russell Crowe, Kraven the Hunter filminde, oğlu Sergei Kravinoff’u (Kraven) dünyanın en büyük avcısı yapmak için sert ve acımasız bir şekilde eğiten, suç lordu ve uyuşturucu kaçakçısı Nikolai Kravinoff karakterini canlandırıyor.

Nikolai’nin baskıcı eğitim yöntemleri, Sergei’nin avcılık yeteneklerini geliştirirken, baba-oğul ilişkisini karmaşık ve çatışmalı hale getiriyor. Crowe’un etkileyici performansı, karakterin karanlık doğasını yansıtarak, filmdeki baba-oğul ilişkisinin dramatik yönlerini ortaya koyuyor ve Nikolai’yi oğlunun kaderini belirleyen merkezi bir figür olarak ön plana çıkarıyor.

Filmin başlarında bizim Russel’in iki oğlundan birini kaçıyor en az kendisi kadar kötü adamlar, fidye istiyorlar. “Asla ödemem” diyor suç lordu, oysa kendisi için basit bir para, talep edilen. “mesele para değil” diyor, “Bir suç lordu böylesi hamlelere pabuç bırakmaz!”

Racon kesilecekse ben keserim, demeye getiriyor Nikolai…

Önceki gün Cevheri Güven bir video yayınladı. Yıllarca Erdoğan ailesinin topladığı paralar için paravan olarak kullandığı TÜRGEV’in eski yöneticilerinden birinin hikayesini anlatıyor.

Ne hikaye ama!

Adam, yıllar boyu bu vakfa başkanlık yapmış ama kendi cebini de inanılmaz doldurmuş. Milyonlarca dolarlık servet sahibi olmuş. Eşini boşamış, daha gencini almış filan…

Ülke yaklaşık çeyrek asırdır eşi benzeri görülmemiş bir yağma yaşadığı için, pastanın her geçen gün küçülmesi ‘baş racon kesiciyi’ bazı konularda daha hassaslaştırıyor elbette.

Suç örgütlerinde iç hiyerarşi vardır bilir misiniz?

Nereden bileceksiniz, yazayım hemen. Aslında bu konunun başlığını yazıya da koyabilirdik: Hırsızdan çalmak!

Suç örgütlerinde sıklıkla görülen bir dinamik, lider konumundaki hırsızların kendi ekipleri tarafından soyulmasıdır. Büyük çaplı suç organizasyonlarında, elebaşları genellikle operasyonlar sonucunda elde edilen ganimetlerin bir kısmının kaybolduğunu fark ederler. Bu durum, örgütün en tepe noktasındaki kişiyi çileden çıkarır; zira kariyeri boyunca kanun güçlerinden kaçmayı başarmış olmasına rağmen, kendi güvendiği ekip üyelerinin ihanetine uğramıştır. Polis teşkilatının takibinden daha çok, kendi içindeki bu sadakatsizlik, lider hırsızı derinden sarsar.

Suç örgütlerinin iç dinamikleri, dışarıdan göründüğünden çok daha karmaşıktır. Büyük hırsızlık çetelerinde, lider figürün etrafında toplanan ekip üyeleri, genellikle patronlarının koyduğu katı kurallar ve oransız gelir dağılımı nedeniyle zamanla isyan etme eğilimi gösterirler.

Örgütün başındaki hırsız, ekibine sunduğu güvenlik ve organizasyon karşılığında aslan payını kendine ayırırken, alt kademedeki hırsızlar genellikle riski en çok üstlenen taraf olur. Bu dengesizlik, ekip üyelerini “hırsızdan çalmak” olarak tanımlanabilecek bir davranışa iter – kendilerine ait olduğunu düşündükleri payı gizlice alma girişimi.

Tarihteki en ünlü banka soygunlarının ve mücevher hırsızlıklarının perde arkasında, çoğu zaman tam olarak bilinmeyen kayıp miktarlar ve ekip içi hesaplaşmalar yatar. Lider hırsız, ekibine karşı sürekli bir şüphe ve paranoya içinde yaşar; çünkü bir soygunun planlanması ve uygulanması, operasyonda birçok değişkenin kontrol edilmesini gerektirir ve bu değişkenlerin en tehlikelisi, insan faktörüdür. Güven, suç dünyasında en değerli ve aynı zamanda en kırılgan varlıktır. Bir elebaşının en büyük korkusu, dış tehditlerin yanı sıra, içeriden gelen ihanetlerdir.

Kriminoloji araştırmaları, organize suç gruplarında yaşanan bu iç hırsızlık olaylarının, örgütün dağılmasında önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Baş hırsızlar, kendilerinden çalan ekip üyelerine karşı genellikle sert yaptırımlar uygularlar. Bu cezalandırmalar hem kaybedilen değerleri geri almak hem de diğer üyelere gözdağı vermek amacını taşır. Suç dünyasında, bir elebaşının saygınlığı, maddi varlıklarından daha değerlidir ve kendi ekibi tarafından soyulan bir lider, itibarını kaybeder. Bu nedenle, ekip içi hırsızlık, suç örgütlerinde en ağır şekilde cezalandırılan ihlallerden biri olarak kabul edilir.

Üstelik sadece hırsızlar için geçerli değildir bu, uyuşturucu baronları bu konuda daha acımasızdır mesela. Patronun malından tırtıklarsan sonun hazin olur, bunu tüm torbacılar bile bilir!

İşte bahsini ettiğimiz TÜRGEV’in başkanı şahıs, patrondan çalmanın bedelini ağır ödüyor. Tüm malını mülkünü elinden alıyorlar. Yetmiyor eski karısı ve çocuklarını düşman ediyorlar! Yetmiyor tımarhaneye kapatıyorlar, karısı ve büyük kızını tutukluyorlar. Yine yetmiyor küçük kızını da çocuk esirgeme kurumuna koyuyorlar.

Nasılmış patrondan çalmak, görsün cümle alem!

Raconsa biz keseriz, çalınacaksa biz…

Yok efendim kasetmiş, Fidan’ın oğlunun görüntüleri varmış, bir diğerinin kumar, ötekinin alem görüntüsü varmış da, MİT kaset peşine düşmüşte filan…

Bunların hiç birinin bu ülkede bir anlamı yok, gazetecilerin bunu anlamamasına gerçekten şaşırıyorum.

“Tayyip Erdoğan anamın üstünde yakalansa o…luk anamdadır!” diyen adamı hatırlıyor musunuz? Şimdi kemik kitlesinin böyle olduğunu bilen Erdoğan umursar mı sizce kaseti filan?

O yüzden mesele kaset değil.

Mesele artır tırtıklamayı da aşan paraya çökme. Patrondan çalma yani…

Halil Falyalı ölmeden önce Kıbrıs’taki yasadışı gelirlerin yüzde 35’i Türkiye’ye akıyormuş. Öldükten sonra bu oran yüzde 75’e çıkmış. Bunu ben değil Falyalı’nın eşi ve muhasebecisi söylüyor.

Ve sonra nasıl oluyorsa, bu oluk oluk kirli para akan kanallar bir süre sonra azalmaya başlıyor. Hani 10 yıl önce olsa patron çok fark etmeyecekti belki ama şimdi öyle değil pasta küçüldü, çok küçüldü.

Bir yandan çökülecek yeni şirket bulacaksın, diğer yandan CHP’li belediyeleri geri almanın planını yapacaksın.

Zor işleri, çok zor..

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de senin elemanların senden çalacak. Hırsız patrondan çalmanın psikolojisini bilir misiniz?

Nereden bileceksiniz, onu da ben anlatayım…

“Bu kadar çok çalıyoruz, bizi hiçbir şey koklatılmıyor. Zaten para patronun değil ki o da çalıyor!” düşüncesiyle kendinize fetva veriyorsunuz. Aslında şahane bir yöntem ama tek bir sorun var. Hatırlıyor musunuz eski Sağlık Bakanı’nın korona virüsünü anlatırken söylediklerini, “Corona’dan kurtulmanın çaresi basit!” demişti: “Yakalanmayacaksınız!”

Patrondan çalıyorsanız asla yakalanmamalısınız! Yoksa sonunuz her türlü felaket olur.

Üstelik sadece size hasar vermezler, çoluk çocuğunuz hatta yedi sülalenizin hayatı kayar. Bakın Saray ve çevresine, yok öyle “Yükümü tutayım yol alırım” açık gözlülüğü.

Çıkarken sizi tepetaklak eder, cebinizdeki çeyrek kuruşu bile almadan bırakmazlar.

Sonra siz sağ patron selamet!

Süleyman Soylu’sundan Fuat Oktay’ına, Binali’sinden Doğan’ına hepsinin hikayesinin özü ve özeti budur.  Daha ayrıntısını merak ediyorsanız T24’te İlnur Çevik röportajını okuyun.

Kıbrıs’ta yaşananlar da tam olarak budur, anlaşıldı mı yeğen!

2 YORUMLAR

  1. Tebrikler kıymetli Hazar. Sizin gibi üretken bir yazarı takip etmek ayrı bir keyif veriyor. Bir taraftan Kur’an-ı Kerim üzerine çalışma yapıyorsunuz. Diğer taraftan MC TV’de belgeseller hazırlayıp ufkumuzu açıyorsunuz. Hele bunca meşguliyet içinde aktüel yazılar yazıp Erdoğan’a da muhalefet edebilmeniz de her türlü takdiri hakediyor. Başarılarınızın devamını diliyor, sağlık ve afiyetler temenni ediyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin