Mesele ‘genç teğmenler’ değil!

NECİP F. BAHADIR | YORUM

10 gün önce Ahlat’ta komutanların Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinin liderleriyle verdiği fotoğraf tartışmaların odağıydı. Paşalara ‘yaşlı teğmenler’ diyebilir miyiz bilmiyorum? Herhalde doğru olmaz. Teğmenlik subayların ilk rütbesidir. Aralarında teğmenlerin de bulunduğu bazı genç subayların rahatsızlığı, bu ülkede sık sık gazetelere manşet olur.

Genç subayların ‘cunta’ oluşturarak darbe yapmışlığı bile vardır. 27 Mayıs darbesi emir komuta dışında, tamamen genç subayların eseridir. Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun tutuklandı, Yassıada’ya gönderildi, yargılandı ve idam cezası aldı. Cezası daha sonra müebbete çevrildi. Bu yüzden ülke insanının bilinç altında genç subaylara ilişkin olumsuz duygular bulunur.

Yemin ve kılıçlarıyla gündem olan ‘teğmenler meselesine’ gireceğim ama daha Ahlat fotoğrafı hakkında söyleyeceklerim bitmedi. O yaşlı paşaların siyasi liderlerle omuz omuza verdiği görüntünün politik mesajı yok muydu? Rütbesi ne olursa olsun bir subay üniformasıyla siyasetçilerin programına iştirak edebilir mi? Bu davranışları ‘disipline’ uyar mı? Muhalefet itiraz etti, iktidar görmezden geldi. Ve geldi, geçti.

Erdoğan rejimi sürekli kriz üretecek!

Genelkurmay Başkanlarının görev sürelerinin sonunda, siyasi koltuğa yani Milli Savunma Bakanlığı’na atladığı yeni sistemin farkındayım elbette… Zaten yaşanan arızaların kökeninde ‘yeni rejim’ var. Sorun da krizler de ‘yapısal…’. Türkiye daha çok kaoslarla, buhranlarla boğuşacak. Erdoğan rejiminin, ülke gerçeklerine ayak uydurabilmesi mümkün değil. Sürekli çatışacak ve kriz üretecek.

Subayların siyasi mesajları tartışılacaksa önce yaşlı teğmenlerden, pardon komutanlardan başlamalı. Balık baştan kokar! Baş koktuktan sonra kuyruğun ne önemi var? Erdoğan, katıldığı bütün askeri törenlerde ‘cumhurbaşkanı’ sıfatıyla değil, ‘AKP genel başkanı’ şapkasıyla konuştu. Mesajların hemen hepsi politik içerikliydi. Erdoğan için ha Harp Okulu ha İmam Hatip farketmedi, benzer mesajları verdi.

Erdoğan sustu, sustu teğmenler hakkında fermanını İmam Hatip okullarıyla ilgili bir programda duyurdu. Sözcüsü mü desem yoksa yalancısı mı bilemedim, Ömer Çelik ilk gün ‘teğmenlerin yeminini’ sahiplenmişti. O kadar ki, “Biz de Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” demediği kaldı! Fitili ateşleyen ise MHP lideri Devlet Bahçeli oldu. Erdoğan’a pası Bahçeli attı. Bu gerçeği gözardı etmemek lazım.

Hükmünü verdi; “Temizlenecekler!”

Erdoğan ortamın konuşmaya uygun olduğunu görünce, “Siz  o kılıçları kime çekiyorsunuz!” diye meydan okudu ve incelemenin sonucunu beklemeden hükmünü verdi; “30 kişi, 40 kişi… Kaç kişiyse hepsi temizlenecek…”

Ne bu şiddet bu celal… Padişah fermanından farksız. İnceleme veya araştırmanın sonuçları ortaya çıkmadan Erdoğan’ın “Temizlenecekler!” buyurması yeni sistemin gereği.

Ben de niye şaşırıyorum ki…

Yargının da artık böyle işlediğine bütün ülke tanık. Önce Erdoğan konuşur, ferman çıkar, mahkeme kararları arkadan gelir. İstimin arkadan gelmesi gibi… Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’un, “Mahkeme kararlarının yüzde 99’u hükümsüz.” demesi boşuna değil. Sorun birkaç hakimin yanlışı değil çünkü yapısal. Doğrudan sistemin ürünü yani…

Teğmenler ‘kılıç ve yemin’ nümayişinin doğru bulmadığımı söylemeliyim. Bu hareketin siyasi anlamı ve mesajı olduğu muhakkak. Kemalist çevrelerin ‘goooll’ sevinci ve coşkusuyla ‘ayağa kalkması’ bu yüzden. Mesele ‘kimin askeri oldukları’ değil, politik davranmaları… Yarın başka bir grup da ‘Hz. Muhammed’in askerleriyiz’ derse ne olacak? Askerlik siyasi mücadele ve hesaplaşma zemini değil. Osmanlı’dan beri ‘asker’ hep siyasetin içinde… Orduda cuntalar, hizipler hiç eksik olmadı. Sistemin demokrasiye evrilememesinin nedeni bu.

Kemalistler, Erdoğan’a minnettar!

Şimdi sorabiliriz; Erdoğan teğmenlere neden kılıcı çekti? Bir cunta endişesi ve korkusundan mı? Askeri darbe tehlikesi mi sezdi? Kemalizm’le sorunu olduğu için mi? Hayır, hayır… Ne cunta, ne darbe tehlikesi söz konusu… Erdoğan’ın Kemalizm’le de sorunu yok. Teğmenlerin ağabeyi Mehmet Ali Çelebi, AKP milletvekili… Tescilli Kemalist Hulki Cevizoğlu aynı şekilde. Kemalistler de Erdoğan’dan son derece memnun.

Yoksa Bahçeli ve Perinçek hayatları pahasına iktidara payanda olabilir miydi? Erdoğan, Kemalizm’e ‘can suyu’ oldu. Kemalistler Erdoğan’a minnettar. Siz bakmayın Hacı amcaların, Kemalizm karşıtı safların AKP iktidarına ‘dini anlam’ yüklemelerine ve kutsallık atfetmelerine. Erdoğan’ın ne din, ne davayla ilgisi kaldı. Onun tek kutsalı ve vazgeçilmezi ‘koltuğu’. Başka davası yok. Daha önce defalarca ‘katil, darbeci zalim’ dediği Mısır Cumhurbaşkanı Sisi bile ‘kardeşi’ oluverdi. Erdoğan’a göre iktidarını sürdürebilmek için her şey mübah, her yol meşrudur!

Teğmenleri neden hedef aldı?

Teğmenlerin hedef olmasının tek nedeni başta CHP olmak üzere muhalefetin ‘kılıç ve yemin’ gösterisini alkışlamaları… Olaydan Erdoğan ve AKP karşı siyaset devşirmeye çalışmaları… Tabii bir de Bahçeli’nin çıkışı. Yoksa Erdoğan ‘yutkunmaya’ hazırdı. Günlerce suskun kalmasının nedeni bu. Duygularıyla siyaset yapan Erdoğan’ın beklemeye tahammülü olur mu hiç?

Güç gösterisi teğmenlere değil, muhalefete karşı… Olan teğmenlere oldu tabii. Onlar da bunu göze almış olmalı. Nasıl bir sistemde yaşadıklarını farketememişlerse eğer onlara teğmenlik bile fazla.

Erdoğan’ın ‘demokrasi duyarlılığı’ ile harekete geçmesini ve ‘teğmenlerin siyasi mesajlarını’ sorun yapmasını çok isterdim. Demokrasi kim, Erdoğan kim? Bir ‘sivil siyaset’ derdi olsa keşke. Erdoğan’ın demokrasi ve sivil siyasete verdiği zararı askeri darbeler veremedi. Hiçbir darbe yargıyı bu kadar, siyasi amaçları ve çıkarları için kullanmadı.

27 Mayıs hukuku da, 12 Eylül yargısı da, 28 Şubat da Erdoğan’dan daha vicdanlı ve insaflı. Bizzat Hayrünnisa Gül söyledi: “Biz bu sıkıntıları 28 Şubat’ta çekmedik…’”

Darbe dönemlerinin mahkeme kararları ile Erdoğan dönemi kıyaslanırsa çıkacak sonuç budur.

Keşke Erdoğan ve AKP bir özeleştiri yapsa… O teğmenlerin hepsi AKP iktidarının hüküm sürdüğü iklimde dünyaya geldi. Ve AKP’nin eğitim müfredatıyla öğrenim gördü. Harp Okulları, 15 Temmuz’dan sonra tamamen Erdoğan’ın iradesiyle şekillendi. Sonuç bu! AKP’lileri ‘düşünmeye davet etmek’ de beyhude. Slogan ve trol düzeyini aşamayan AKP’den fikir ve düşünce analizi yapması nasıl beklenir? İşitecek kulak olmadığını bilmeme ve her şeye rağmen, “Eyyy Erdoğan! Eyyy AKP’liler işte eseriniz!” diye haykırmak isterdim.

AKP, “Biz nerede hata yaptık!” der mi?

AKP kadroları ve Erdoğan bir avuç genç subayı değil önce kendisini yargılamalı… “Biz nerede hata yaptık!” diye durup düşünmeli. Ve yanlışlarıyla, hatalarıyla yüzleşmeli, hesaplaşmalı. Teğmenlerin yaptığı doğru değil fakat sorunun kaynağı AKP…

Yine kolayı seçecek Erdoğan. Teğmenleri ordudan uzaklaştırarak ‘güç gösterisi’ yapacak, muhalefete gözdağı verecek, beyinleri uyuşmuş hacı amcaları tatmin edecek. Ama kaybeden ülke olacak.

Ben daha önce Türkiye’nin geleceğini Kemalizm ve AKP zihniyetinde görmediğimi söylemiştim. Her ikisi de sınandı ve kaybetti. Talihsiz ülkem bugün, bu iki seçenek arasında sıkışmış durumda… Bir yanda Kemalist fanatikler, diğer yanda AKP’nin sözde mücahit trolleri. İkisinden birini seçmek zorunda değilim. Siz de değilsiniz. Onun için ‘teğmenler tartışmasını’ tarihin penceresinden ibretle izliyorum.

Ve ülkemin bahtsızlığına yanıyorum…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Sayın yazara emeği için teşekkür ederim. KHO Mezuniyet töreni 30 Ağustos günü yapılır. DHO ve HHO mezuniyet törenleri de 29 veya 31 Ağustosta yapılır. Başkomutan sıfatıyla C.başkanı ve diğer protokoldeki zevat da katılır. Dreceye girenlere diplomalarını verirler. Biz mezun olduğumuz yılda şapkaları havaya fırlatma geleneği vardı. Harbiyelerde uygulandığını hiç görmedim. 4.ncü sınıfa geçen Harbiyeliler o yıl teğmen olacakları komutanlarını (Karacı geleneğinde kıdemliysen herkes size komutan der. Havacılar sadece Komutana Komutanım der. Bahriyeliler Efendim derler) Devlet Erkanının ve ailelerin katıldığı törenlerle Harbiyeden uğurlarlar veya mezun ederler. 94 ve 95 yıllarında iki mezuniyet törenine katıldım. Kılıçlı yemin veya şapkaları havaya fırlatma olmadı. Askerin üniforması kefenidir. Asker yeminine bakarsanız şehadet yeminidir aslında. Şapkası, kılıcı, üniforması vesair teçhizatı herdaim pırıl pırıldır. Genç teğmen yeminiyle vatanını her şartta korumaya başlar. Bundan başka anlamlar çıkarmak yok kılıcı kime çekiyorlarmış, yok kılıç çekmeyi doğru bulmamalar herkesin düşüncesi. Teğmenler ha ellerini açmış ha kılıçlarını havaya kaldırmış Allaha şehadet için ant içmektedir. Bu duyguları hayatında en az 2 kez yaşamış biri olarak lütfen politikalarınıza ve yazılarınıza Rabbe şehadet duası için kalkan Teğmenlerin o kutsal kılıcını meze olarak kullanmayın. Dilinizi o kutsal kılıçtan uzak tutun.

  2. bir 15 temmuz vakasi daha…iyi alisti, nuri alco gibi sarhos edip irzina gecmeye.
    bu arada ordu ‘hadim edilmis kulagi kesiklere” dondu….yazik ki ne yazik.

  3. Osmanlı İmparatorluğunun ve Türk Milletinin kaderini tepetaklak eden ilk gelişme 31 Mart olaylarıdır. Siyonizmin ilk temelleri atılmış, siyonist idarecilerin bir asır süren Selanik Hanedanlığı posta kurulmuştur. Ogünden günümüze gelişen her olayların failleri siyonistler, mağdur ve mazlumları ise Türk Milletinin evladı iyalidir. Sistem alabora olup, batmadıkça ülkemize huzur yoktur. HasbinAllah venigmel 🤲🇹🇷

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin