HABER-İNCELEME | EBUBEKİR IŞIK
‘Annegret Kramp-Karrenbauer’ ismi geçtiğimiz hafta yalnızca Almanya kamuoyunda değil, hemen hemen bütün bir Avrupa kamuoyunda en çok konuşulan isim oldu.
Annegret Kramp-Karrenbauer geçtiğimiz hafta cuma günü Hamburg’da yapılan seçimde yüzde 51,8 lik son derece başa baş bir oy oranı ile kendisine en yakın aday olan ve parti içerisinde Merkel’in en büyük düşmanı olarak bilinen Friedrich Merz’i geride bırakarak Merkel’in varisi olmayı başardı. Almanya Hristiyan Demokrat Partisi’nin (CDU) başına geçmeyi başaran 56 yaşındaki üç çocuk annesi Kramp-Karrenbauer, CDU’yu Merkel sonrası seçimlerde temsil edecek olmasından ötürü Almanya şansölyesi olması ihtimali son derece yüksek.
Kim bu Almanların ismi ile dalga geçtiği kadın?
Almanların sürekli ismi ile dalga geçtiği ve isminin uzunluğundan dolayı hemen hemen bütün arkadaşlarının kendisini isminin baş harflerinden oluşan ‘AKK’ diye çağırdığı Annegret Kramp-Karrenbauer, Almanya’nın en küçük eyaleti olarak Bilinen Saarland’da doğmuş ve Katolik bir ailenin çocuğu olarak büyümüş biri. Kramp-Karrenbauer 1981 yılında henüz 19 yaşında bir öğrenci iken CDU’ya katılmış ve o günden bugüne gerek CDU içerisinde gerekse de farklı devlet kademelerinde vazife yapmış biri. Kramp-Karrenbauer 2000 yılında Almanya’nın ilk kadın içişleri bakanı olmakla yetinmeyip, 2011 yılında Saarland eyaletinin de ilk kadın başbakanı olarak adını bu anlamda Almanya siyaset tarihine çoktan yazdırmış biri.
Merkel’in bir daha CDU genel başkanlığı için aday olmayacağını açıklamasının ardından AKK’ı, partinin genel sekreterliği için aday göstermesi ve sonrasında yapılan seçimlerde delegelerin yüzde 98,9’nun desteğini alarak Kramp-Karrenbauer’ın partinin genel sekreterliğine seçilmesi, Merkel’in bu süreçte ne kadar etkin olduğunu alenen göstermekte.
Hala Saarland eyaletinde küçük bir kasaba olan Püttlingen’de eşi ve üç çocuğu ile yaşayan AKK, gerek yaşadığı bu küçük kasabada gerekse de Saarland da son derece sevilen bir isim. Bu nedenle 2017 yılında Saarland’da yapılan seçimlerde Kramp-Karrenbauer liderliğinde ki CDU çok büyük bir başarıya imza attı.
Annegret Kramp-Karrenbauer nasıl bir siyasetçi?
Parti içi yapılan tüm eleştirilere rağmen Merkel’in mülteci siyasetini destekleyen, kadın konusu ve asgari ücret konusunda son derece liberal görüşleri ile tanınan AKK, zaman zaman farklı konularda son derece muhafazakâr fikirler beyan etmekten de geri durmayan bir siyasetçi.
Dini pratiklerini yerine getiren Katolik bir siyasetçi olan Kramp-Karrenbauer, özellikle eşcinsel evlilik konusunda çekincelerini hemen her platformda dile getiriyor. Zorunlu askerliğin en az 12 ay olmasını savunuyor ve özellikle Almanyalı Türklerin çifte vatandaş olmalarına karşı çıkması ile tanınıyor.
AKK, mini Merkel mi?
CDU içinde ve dışında birçok kişinin ‘Mini-Merkel’ yakıştırmalarına maruz kalan Kramp-Karrenbauer, bu yakıştırmaları doğrulayacak bir eda ile hemen her konuşmasında Merkel’e olan desteğini ve saygısını defaatle vurgulamaktan çekinmeyen bir siyasetçi. Hatta, geçtiğimiz haftalarda katıldığı bir televizyon programında Kramp-Karrenbauer: ‘iyi bir lider ancak ve ancak selefinin omuzlarına yaslanarak iyi işler yapabilir’ ifadelerini kullanarak, Merkel’e olan bağlılığını bir kez daha tekrarlamış oldu. Aynı televizyon programında, parti içinde büyük bir kırılmaya ve kamplaşmaya sebep olan Merkel’in mülteci politikasının yanlış anlaşıldığını söyleyen AKK, bu konuyu tekrar tartışmaya açmak istediğini ifade etti. AKK, kendisine ‘neden bu meseleyi tekrar tartışmaya açmak istiyorsunuz?’ sorusuna karşılık, ‘Merkel’in mirasını korumak istediğini ve CDU’nun bu mirasa sahip çıkacağına inandığını’ ifade etti.
Avrupa Birliği Annegret Kramp-Karrenbauer’ın galibiyetini nasıl okudu?
En başından belirtmek gerekir ki Avrupa Birliği mahfilleri AKK’ın CDU genel başkanlığına seçilmesini son derece memnuniyetle karşıladı. Merkel’in varisi olmak için seçim kampanyası döneminde üç aday yarışsa da, asıl mücadele Kramp-Karrenbauer ve Merkel’e aşırı muhalefeti ile bilinen Friedrich Merz arasında geçti. Avrupa Birliği yanlısı Almanların ve Brüksel’in en büyük kaygılarından birisi hiç şüphe yok ki, Merz’in CDU genel başkanlığına seçilmesi durumunda Merkel’in görev süresinin bitmesini beklemeden, CDU’nun mevcut birçok siyasi pozisyonunu değiştirmeye yelteneceği ve bu durumun yalnızca CDU ailesinde değil, ayrıca Almanya siyaseti ve Avrupa Birliği ile alakalı birçok hususta ciddi kırılmalara ve sorunlara yol açacağı endişesiydi. Fakat, korkulan bu ihtimal hayatiyet bulamadı ve Merkel kendisine en yakın ismi veliahtı olarak Alman siyasetinin en tepe noktasına yerleştirmeyi başardı.