BÜLENT KORUCU | YORUM
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, tecrübesiz ve beceriksiz bir lider midir? Seçim yenilgisinin ardından dağılma sürecine giren partisinde krizi yönetemediğini varsayarsanız bu sorunun cevabı ‘evet’ olacaktır. Masayı devirip çıktığı 3 Mart toplantısından itibaren filmi geriye sardığınızda ise ‘beceriksizlik’ deyip geçiştiremeyeceğimiz bir fotoğraf ortaya çıkıyor. Aylarca her haliyle ‘ben adayım’ diyen dönemin CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ismini ilk defa o gün duymuş gibi yapması, bütün köprüleri atacak kadar sert tepki vereceği bir konuyla ilgili öncesinden önleyici tedbirler almaması cevap bekleyen sorular. Ama asıl yenilgiden sonra yaptıkları daha doğrusu yerel seçimler arefesindeki tutumu kafaları karıştırıyor.
İYİ Parti, Cumhur İttifakı’nı yenecek, Erdoğan yönetimine son verecek bütün formüllerin kilidi konumundaydı. Hem AKP’den hem MHP’den oy alabilen, merkez sağdaki kararsız seçmenin adresi olabilecek neredeyse tek alternatifti. Ali Babacan iyi bir ikinci adam, Ahmet Davutoğlu ise kötü bir birinci adam; partileriyse AKP’den ancak küçük parçalar koparma potansiyeline sahipti. Elbette o küçük parçalar da önemliydi fakat İYİ Parti’nin sağlayacağı büyük kopuşlar olması kaydıyla. İşte Akşener, o kilittaşını çekerek muhalefet bloğunun yıkılışına imza atıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve onun tek adam diktasına ‘hayat öpücüğü’ vermek üzere yazacağınız en iyi senaryo Akşener’in yaptıklarını sıralamak olacaktır. Bir intihar bombacısı gibi üzerine sardığı bombayı muhalefetin merkezinde patlattı. Kendini ve partisini yok etmek pahasına yerel seçimlerde muhalefetin elindeki belediyeleri Erdoğan’a altın tepside sunacak adımları atıyor. Cumhurbaşkanı olmaya layık bulduğu Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı belediye başkanı olarak dahi görmek istemeyen bir tavır sergiliyor. Seçimlere ittifaksız girmeyi savunurken dile getirdiği, “Birilerine kazandırmak ya da kaybettirmek zorunda değiliz.” cümlesinin önemli vurgusu kaybettirmek.
İstanbul ve Ankara’da seçimi kazanabilecek oy oranına sahip olmadığını hepimiz biliyoruz. Muhalefetten koparacağı oyların sınırlı kalacağı ve tabanın talimatla hareket etmek yerine, Erdoğan karşısındaki bloku destekleyeceği tahmin ediliyor. Fakat sandığa giden yolda sürdüreceği yıkıcı eleştiriler mütereddit/kararsız seçmenin oy verme motivasyonunu etkileyecektir.
Liderlik kriz anlarında ortaya çıkar ve doğruları yapmak zordur ancak bütün yanlışları sırasıyla yapmak daha zordur. Eskiler “Bu kadar cehalet tedrisatla olur.” derlerdi. Akşener’in eylemlerini görünce “Bu kadar hata ancak bir kasıtla olur!” demekten kendimi alamıyorum. İttifakı dağıtma konusunda öylesine gözünü karartmış ki aksini söyleyeni partiden kovmaktan çekinmiyor. Böylece partisini de bitirmeye çabalıyor görüntüsü veriyor.
Krizin ilk günlerinde “Ben Teoman Koman’ın talebesiyim.” diye başlayan konuşmasını hatırlıyor musunuz? O gün asıl önemli cümleleri şuydu: “Bir konu daha var; eski İçişleri Bakanı olarak özellikle takip ediyorum. Oteli olan polis müdürleri var. O otellerde, fuhşun ötesi, öksüz kızlar çalıştırılıyor. Bunlara karşı olduğumuz için bunlara göz yummadığımız için İYİ Parti’ye psikolojik harp uygulanıyor.”
Açıkça parti içi muhalefeti fuhuş çetelerinin maşası olmakla suçluyordu. Söz konusu ilişkiyi delillendirip suç duyurusu yapması gerekirdi, yapmadı. Daha önemlisi yurt kızlarını fuhuşa sürükleyen emniyet müdürlerini ismen açıklamadı ya da suç duyurusunda bulunmadı.
Akşener, hem kendini hem partisini hem de ittifakı dağıtma konusunda başarılı bir proje uyguluyor. 28 Şubat’taki dik duruşuyla biriktirdiği krediyi bitirdi. Kemal Kılıçdaroğlu ile ilk defa muhalefetin birlikte olabileceğini göstererek oluşturduğu sempatiyi ortadan kaldırdı. Bir daha kimsenin işbirliğine cesaret edemeyeceği şekilde tabutu çiviliyor.
İntihar bombacısı olmaya nasıl ikna edildi, onu çözmekte zorlanıyorum.