Menzil’e de kayyım atanırsa şaşırmayın!

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

İktidarın tarikat ve cemaatleri yok etme planı yeni değil. Bu dün de değişmedi bugün de. Yakın gelecekte değişeceğine ilişkin herhangi bir işaret de bulunmuyor. Gülen Cemaati’ne yönelik yapılanları ve yapılmakta olanları gördük ve şahit olmaya devam ediyoruz. Şimdilerde sıranın Menzil Cemaati’ne geldiği anlaşılıyor.

Bugün Türkiye’deki en büyük cemaat olarak gösterilen Menzil Cemaati, Nakşibendi tarikatının Halidiye kolunun Türkiye’deki oluşumlarından. Gelin önce Menzil Cemaati nasıl doğdu ve bugünlere geldi; önce çok kısa ona bakalım…

1902’de doğan Abdulhakim Erol, anlatıldığına göre bölgede Kürtçülük hareketlerinin yükselişe geçmesi üzerine Siirt’teki Bilvanis köyünden ayrıldı ve 1971’de Adıyaman Kahta’da bir köy satın alarak buraya yerleşti. Medreselerini inşa ettiği köy Menzil (Durak) olarak anılır oldu.

Abdülhakim Erol’un bir yıl sonra vefat etmesi üzerine şeyhlik makamına Muhammet Raşit Erol geçti. Tarikatın adını duyurmaya başlaması M. Raşit Erol dönemine rastlar. 1970’li yılların ikinci yarısında Türkiye’deki sağ-sol kavgalarının tırmandığı dönemde, Menzil Ülkücü kesimin adresi olmaya başladı.

MUHSİN YAZICIOĞLU, ÜLKÜCÜLERİ MENZİL’E YÖNLENDİRDİ

Bir dönem Ülkü Ocakları başkanlığı da yapan Muhsin Yazıcıoğlu, dernek mensuplarının dini motivasyonlarının yükseltilmesi amacıyla Menzil’e gidilmesini teşvik ettiği bilinir. 12 Eylül 1980 darbesi ile askeri yönetimin ideolojilerin üzerinden silindir gibi geçtiği dönemde Menzil daha bir ilgi odağı oldu. Türkiye’nin her yerinden otobüs, minibüs, özel araç, hatta kamyonlara doluşan insanlar, içki, kumar ve sigara iptilasından kurtulmak umuduyla buraya akmaya başladı. O dönem gazetelerde sık sık gündem olması askeri yönetimin de dikkatini çekti.

1983 yılında M. Raşit Erol, köye gelen askerler tarafından alındı ve herhangi bir sorgulama veya gözaltı yapılmadan Çanakkale Gökçeada’da ikamete tabi tutuldu. 16 ay süren bu zorunlu ikamet, Başbakan Turgut Özal’ın, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’den ricacı olması üzerine sona erdirildi.

M. Raşit Erol, Menzil’e dönüp irşada kaldığı yerden devam ettiği sırada 1991 yılında elini öpmek isteyen bir gencin şırıngalı suikast girişimine maruz kaldı. 1993’te ölümünün ardından yerine kardeşi Abdülbaki Erol geçti. Bu dönemde de “tövbe seansları” bütün hızıyla devam etti. 2000’li yıllara gelindiğinde Menzil Cemaati ikiye bölündü. Buhara olarak anılan Muhammed Raşid’in oğullarından Fevzettin Erol, Eskişehir Sivrihisar’a gidip Buhara köyünde dergâh açtı. Ancak Menzil ana kol olarak ağırlığını korudu.

ALT ORTA SINIFTAN, ORTA SINIF ÜSTÜNE

AK Parti iktidarında Recep Akdağ’ın Sağlık Bakanlığı döneminde, “bakanlık kadrolarını Menzilcilere açtığı, ihalelerin onlara verildiği” yolunda medyada sık sık haberler yer aldı. Aradan geçen yıllar içinde, bir zamanlar alt gelir grubundan insanlara çorba kaynatılıp ikram edilen Menzil, şimdilerle lüks ve şatafatla adı anılır hale geldi.

Kürtçülüğün ve terörün tırmandığı bir dönemde insanları bu yola sapmalarından koruduğu gerekçesiyle el altından desteklenen Menzil Cemaati, bugün gelinen noktada, artık belli merkezler için endişe kaynağına dönüşmeye başladı.

Cemaatin lideri Abdülbaki Erol’un 12 Temmuz 2023’te hayatını kaybetmesiyle birlikte cemaat içinde ciddi huzursuzluk yaşanır oldu. Oğullarından sadece üçüne halifelik veren baba Abdülbaki Erol’un bunlardan hangisinin kendi yerine geçeceğine işaret etmeden gitmiş olması, üçünün de ayrı ayrı şeyhlik iddia etmesine yol açtı.

Cemaatin önemli bölümü ilk başta büyük evlat Saki Erol’a biat etti. Menzil’in kabuğunu kırmasında büyük rol oynayan Semerkand Medya Grubu ise Muhammet Mübarek Erol’da kaldı. Buna karşılık Saki Erol, “Serhendî” adı altında yeni bir vakıf kurdu.

SOFİLERİN TAŞLI SOPALI KAVGASI

Oğullar arasındaki çekişme ve gerginlik, 7 aydan bu yana azalmayıp artarak devam etti. Aralarındaki sorunu çözmek amacıyla geçtiğimiz Ekim ayında Menzil Vakfı’nın lideri M. Mübarek Erol ve Muhammed Fettah Erol ile Serhendi Vakfı’nı kuran Muhammed Saki Erol kardeşler, cemaatin ileri gelenleri önünde bir hesaplaşmaya girişti.

M. Saki Erol, kardeşlerini “ümmetin malına çökmekle” ve babalarının odasına gizlice girerek kasayı boşaltmakla suçladı; 17 milyar TL’nin 10 milyarının kayıp olduğunu öne sürdü.

Dün Menzil’deki mescidin yanında yeni bir inşaata girişilmesi, cemaatin iki grubu arasında gerginliğe dönüştü. 50 metrekarelik bir alan yüzünden cemaat mensupları birbirlerine girdi. Şeytan taşlar gibi birbirini taşa tutan cemaat mensuplarının kavgasını, olay yerine çağrılan jandarma ekipleri ayırmaya çalıştı.

Menzil’e gelenlerin bağışlarıyla biriken servet, evlatların miras kavgasına konu olması ayrı bir tarafı. Mensuplarına “bir lokma bir hırka” yaklaşımını benimsetme peşinde olanlar, 50 metrekarelik bir alan için insanların birbirine girmesine zemin hazırladı. Müritlerine öteki dünyayı satanlar, kendileri dünya malı için cemaati birbirine kırdırmaya kalkıştı

CEMAATLER DEVLETE SIZMAYA ÇALIŞIRKEN, ASIL SIZAN DEVLET OLUR

Menzil’i, geniş kitleler nazarında meşhur eden “bitmeyen çorba” idi. Öyle anlaşılıyor ki artık bitmeyen çorba, ‘kanlı çorba’ olarak anılmaya başlanacak.

  • “Mülk Allah’ındır” diye insanlara nasihat verenler, miras yüzünden birbirine düşman olmuş durumda.
  • Topluma İslam’ın kardeşlik olduğu telkininde bulunanlar, kendi kardeşlerinin gözünü oyma gayreti içindeler.
  • Kendilerinin 34’üncü kuşaktan peygamber torunu olduğunu öne sürenler, 13 milyonluk arabaya binip 17 milyarlık serveti bölüşme kavgasına girmiş durumdalar.

Menzil Cemaati’nin devlet içinde kadrolaşmasını önünün açıldığı bilinen bir gerçek.  Cemaatler büyüdükçe yetiştirdikleri kadrolar da devlet kademelerinde daha görünür hale gelirler ancak bu arada devlet cemaatin içine yerleşir. Zamanı geldiğinde kritik noktalara yerleşen ‘devlet kadroları’ da cemaatin hangi yola sürüklenmesi gerektiği konusunda onu yönlendirir. Menzil Cemaatinin zayıf noktalarının neler olduğuna, birilerinin iyi çalıştığı anlaşılıyor. Yakın gelecekte içerideki kavgalar biraz daha şiddetlenirse, Cemaat içinden birilerinin çıkıp devleti göreve çağırmaları sürpriz olmaz.

Yazıyı, din ticareti konusu ile ilgili 1950’li yıllarda Meclis’te yaşanan bir sahne ile bitireyim. Osman Bölükbaşı adını duymuşsunuzdur. Hani şu konuşmalarıyla Menderes’in sinirlerini zıplatan siyasetçi. Bölükbaşı, bir gün Meclis kürsüsünde konuşurken, Menderes’e dönerek, “Dünyadaki tüm ticari faaliyetleri araştırıp inceledim. Din ticaretinden daha karlı bir sektör görmedim. Bunu en iyi yapanlardan birisi de sensin.” demişti.

Yapılanların çoğu ticaret, din de bunların PR çalışmalarından ibaret.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin