Menderes örtülü ödeneği nerelere harcamıştı?

YORUM | Dr. YÜKSEL NİZAMOĞLU

Siyasi tarihimizde örtülü ödenekle ilgili ilk tahkikat, İttihat ve Terakki iktidarının düşmesinden sonra yapılan yargılamalar esnasında gerçekleşmişti.

Cumhuriyet döneminde ise örtülü ödenekle ilgili yargılama, 27 Mayıs Darbesi sonrasında Yassıada duruşmalarında yapılmış ve artık “düşük Başvekil” denilen Menderes’in örtülü ödeneği kullandığı yerler bütün detaylarıyla ortaya konulmuştur.

TAHSİSAT-I MESTURE

Osmanlı döneminde “ceyb-i hümayun” adı verilen ve padişahın şahsi tasarrufunda olan, onun özel gelir ve giderlerinin idaresi amacıyla bir hazine oluşturulmuştu. Bu hazine daha çok padişahın şahsi hazinesi olarak bilinir ve cumhuriyet döneminde “örtülü ödenek” adını alacak harcamalar buradan yapılırdı.

Sonradan örtülü ödenek için “hafiye ödeneği” ifadesi kullanılmışsa da İkinci Meşrutiyet devrinde hoş görülmeyen “hafiyelik” kavramı çıkarılarak “tahsisat-ı mesture” denilmiştir. Cumhuriyet devrinde de uygulama devam etmiş ve ilk düzenleme 1927’de yapılmıştır. 1944 yılında kabul edilen değişiklikle “… Devletin emniyeti, dâhili veya beynelmilel siyasi menfaatleri icabı açıklanamayan bir takım sarfiyatın karşılanması maksadıyla ihdas olunmuştur” şekline dönüştürülmüştür.

Örtülü ödenek diğer harcama kalemleri gibi bütçelerde açıkça gösterilmediğinden amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını anlamak çok zordur. Tarihimizde örtülü ödenekle ilgili ilk sorgulama Mütareke Dönemi’nde İttihatçılar ilgili olarak ortaya çıkan yolsuzluk iddialarını araştırmak amacıyla Padişah Vahdettin’in onayıyla Sadrazam Tevfik Paşa Hükümeti tarafından “Tetkik-i Hesabat ve Seyyiat Komisyonu” kurulmasıyla yapılmıştır. Komisyonun amacı Enver Paşa’nın Başkumandanlık Vekili ve Harbiye Nazırı olarak görev yaptığı döneme ait suistimalleri tespit etmekti. 

Komisyon özellikle örtülü ödenek harcamalarına yoğunlaşmış ve çalışmaları İttihat ve Terakki muhalifi basın tarafından da “han-ı yağma” denilerek haber yapılarak desteklenmiştir. Örtülü ödenekten aktarılan parayla Ömer Seyfettin, Fuat Köprülü, Yahya Kemal, Refik Halid, Ağaoğlu Ahmet ve Ahmet Refik gibi dönemin önemli yazarlarının yazdığı ve Talat Bey’in (Küçük Talat-Muşkara) sahibi olduğu Yeni Mecmua yayınlanmaya başlamış ve sonrasında da destek devam etmiştir.

Örtülü ödenekten desteklenen yazarlar arasında Ahmet Rasim ve Tercüman-ı Hakikat gazetesi yer aldığı gibi Serbesti gazetesi sahibi Mevlanzade Rıfat da yer almaktadır. İttihat ve Terakki muhalifi olmasına rağmen Mevlanzade’nin desteklenmesi ilginç bir durumdur. Yine Ermenice yayın yapan Hayrenak gazetesi sahibi Artin Efendi’ye de para aktarıldığı görülmektedir.

Ayrıca bazı matbaalar doğrudan desteklenmiştir. Bunlar arasında Hilal, Tanin, Ahmet İhsan Bey matbaaları yer almaktadır. Örtülü ödenekten para verilen diğer yazarlar ise Kazım Nami, Hamdullah Suphi, Celal Nuri, “Türk şairi Mehmet Emin Bey” ve “şair-i azam” kabul edilen Abdülhak Hamit’tir. En çok para verilenler içerisinde ilk sırada Abdülhak Hamit, ikinci sırada Mehmet Emin Bey yer almıştır. 

ÖRTÜLÜ ÖDENEK DAVASI 

Örtülü ödenek meselesi yıllar sonra 27 Mayıs Darbesi’nin akabinde Yassıada yargılamalarında gündeme gelmiştir. Bunun için sabık Başbakan Adnan Menderes 14 Mayıs 1950-27 Mayıs 1960 dönemine ait örtülü ödenek harcamaları hususunda yargılanmıştır.

Yüksek Adalet Divanı’nın 1960/21 esas numaralı tutanakları üç yüz on sayfadan oluşmakta ve “Başbakanlık Örtülü Ödeneğinin Özel İhtiyaçların Karşılanması Suretiyle Zimmete Geçirilmesi ve Kanunun Tayin Ettiği Maksat Dışında Sarfı İle Vazifenin Suistimali Fiilleri Duruşması” adını taşımaktadır.

Hâkim makamında Salim Başol’un, savcı makamında Ömer Altay Egesel’in bulunduğu duruşmalar 25 Kasım 1960’tan 2 Şubat 1961’e kadar devam etmiş, Menderes’le birlikte örtülü ödenekten sorumlu olan Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur yargılanmıştır.

İddia makamı örtülü ödeneğin maksadı dışında kullanıldığını ve suistimal olduğunu iddia etmiştir. Suçlamalar arasında Menderes’in şahsına, ailesine, ikametgahına,  cumhurbaşkanlığına, TBMM ile dönemin MİT’i olan MAH’a usulsüz bir şekilde örtülü ödenekten para harcandığı yer almaktadır. Mahkemede bilirkişi olarak da sonraki yıllarda Merkez Bankası başkanlığı ve bakanlık da yapacak olan Cafer Tayyar Sadıklar bulunmuş ve birçok konuda kendisine söz hakkı verilmiştir. 

Hazırlanan kararname ve mütalaanameye göre Menderes’in, on yıllık başbakanlık süresi boyunca örtülü ödeneğin bir kısmını şahsı ve ailesine harcamak suretiyle zimmetine geçirmek ve bir kısmını da kanunun “maksat ve mevzuu dışında” sarfetmek suçlarından muhakeme edilmesi istenmişti. Korur da benzer şekilde örtülü ödeneğin bir kısmını şahsı ve ailesine harcamak, bazı harcamaları göstermemek ve mevzuu dışında ödemede bulunmakla suçlanmaktaydı (BCA; 160-489-1, 1960/21).

Yargılamanın başında Korur, Menderes’in kendisini örtülü ödeneğin yönetiminden ve İş Bankası’na yatırılan paranın çekilmesinden sorumlu olarak tayin ettiğini belirtmiş, çek ya da nakit olarak paranın sarf edildiğini belirtmiştir.

Menderes öncelikle evine yaptığı şahsi harcamalar hususunda yargılanmıştır. Başbakan olduğunda kendi evinde oturduğunu ancak yetersiz hale gelince de genişlettiğini ve örtülü ödenekten ikamet masrafları adı altında harcamalar yapıldığını ifade etmiştir.

Sabık başbakanın sorgulandığı hususlardan birisi de İstanbul’a geldiğinde kaldığı Park Otel için yapılan harcamalardır. Diğer harcama kalemleri içinde çocukları Yüksel, Mutlu ve Aydın’ın okul ücretleri, seyahat masrafları ve eşi Berin Hanım’a yapılan ödemeler ve Menderes ailesinin sahip olduğu evlerin vergisi yer almaktadır. Şahit olarak dinlenen Menderes’in eşi Berin Hanım ödemelerin örtülü ödenekten yapıldığını bilmediğini söylemiştir. 

Sabık başbakan da bu harcamaların örtülü ödenekten yapıldığını bilmediğini, normalde kendi hesabından yapıldığını bildiğini, uygulamanın “talimatı ve malumatı haricinde” olduğunu söylemiştir. Menderes’in avukatı Burhan Apaydın da anılarında Korur’un Menderes’in ailesinin çiftliğinden gelen paraları örtülü ödenekte tutmasından dolayı bu harcamaların 27 Mayıs darbecilerince “bir hileyle” örtülü ödenekten yapılmış gibi gösterildiğini yazmıştır. 

Menderes’in diğer savunması ise kanunda belirtilen hükme rağmen paranın başka yerlere de sarfının geçmişten gelen bir alışkanlık olduğunu şeklindedir. Gerçekten de dönemin iktidar partisi Demokrat Parti’ye parti faaliyetleri için buradan ödeme yapılmıştır. Örneğin Eskişehir DP teşkilatına cip alınması için para verilmiş, bazı DP’lilerin otel ve taksi paraları ödenmiştir.

Ayrıca Meclis Başkanı Refik Koraltan’ın hastane masraflarına takviye yapılmış, Paris Büyükelçisi Numan Menemencioğlu’nun “devletin haysiyetini korumak için” iki defa kumar borcu ödenmiştir. Savcı Egesel bunu “kumar ve safahat borcu” olarak adlandıracaktır. Menemencioğlu 1957’de DP’den İstanbul milletvekili seçilmiştir. 

Örtülü ödenekten harcama yapılan bir yer de Cumhurbaşkanlığı Köşkü olmuş ve Bayar bunu “öteden beri teamül” olarak açıklamıştır. Menderes de cumhurbaşkanlığı bütçesi yeterli olmadığından bu şekilde bir karar alındığını ve ödeme yapıldığını belirtmiştir. 

Müsteşar Salih Korur’un kendi kızına da örtülü ödenekten ödeme yapıldığı görülmektedir. Ayrıca DP döneminde İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Ankara valiliği ve Emniyet Genel Müdürlüğü görevlerinde bulunan Kemal Aygün’e de çeşitli gerekçelerle örtülü ödenekten para aktarılmıştır. Gizli Komünist Partisi’ne karşı MAH’la birlikte yapılacak faaliyetler için düzenli olarak ödeme yapıldığı gibi ev kirası gibi şahsi masraflar için de para verilmiştir. 

BASIN DESTEKLERİ

Menderes’in bu davada sorgulandığı harcamalardan birisi de gazete, gazeteci ve yazarlara yapılan ödemelerdir. Özellikle Necip Fazıl’ın adının çeşitli defalar gündeme geldiği görülmektedir. Hâkim Başol Kısakürek’e yapılan 147.500 lira tutarındaki ödemenin fazla olup olmadığını sorunca Menderes, bunun zamana yayılmış bir ödeme olduğunu söylemiştir.

Necip Fazıl’a ayrıca yukarıda bahsettiğimiz Kemal Aygün tarafından Ahmet Emin Yalman suikastı sonrasında hapishanede olduğu dönemde para verilmiştir. Aygün Ankara Valisi olduğu dönemde de Başvekil Menderes’e sürekli mektup yazıp sıkıntıda olduğundan dolayı para isteyen Kısakürek’e Korur tarafından verilen parayı teslim ettiğini ve “onu Ankara’dan gönderdiğini” anlatmıştır.

Necip Fazıl da Yassıada’da şahit olarak dinlenmiş ve örtülü ödenekten aldığı paralarla ilgili açıklamalar yapmıştır. Kısakürek mahkemede sorulan “ne iş yapıyorsunuz?” sorusuna “hiçbir iş yapmıyorum” şeklinde cevap vermiştir. Başol, “size muazzam yardım yapılmış” şeklinde sorunca da Kısakürek, para aldığını söylemiştir.

Savunmasını önceden hazırladığı anlaşılan Kısakürek her zamanki üstün belagat örneği olan cümleleriyle gerekçelerini izah etmiştir. Ona göre bu para, “… taştan taşa vurulan, zindandan zindana süründürülen, mukaddesatçı, milliyetçi, Anadolucu, ahlakçı bir idealin himayesi uğrunda…” alınmıştır. Ayrıca paraların hangi dönemlerde, ne amaçla alındığını açıklamıştır. Tevfik İleri de bu paraların bir kısmının ödenmesinde aracılık yaptığını belirtmiştir. 

Mahkemede tanık olarak dinlenenler içerisinde Necip Fazıl’ın eşi Neslihan Kısakürek de vardır. Neslihan Kısakürek de eşinin hapiste olduğu 1957 yılında kendisine Menderes tarafından para gönderildiğini ifade etmiş ancak bunun örtülü ödenekten olduğunu bilmediğini söylemiştir. 

Menderes bunun da bir geleneğe dönüştüğünü, birçok gazete ve gazetecilere yardım edildiğini ve bu uygulamanın örtülü ödeneğin maksadına uygun olduğunu savunmuştur. Örtülü ödenekten para alanlar içerisinde Demokrat Parti’nin yayın organı olarak bilinen Zafer başyazarı Burhan Belge, 6-7 Eylül Olaylarındaki rolüyle öne çıkan İstanbul Ekspres gazetesi sahibi Mithat Perin, Havadis gazetesi ortakları, Son Telgraf gazetesi,  Kazım Nami Duru, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon yer almaktadır.

Ayrıca Peyami Safa da “Türk Düşüncesi” adlı mecmua için para almıştır. Safa mahkemede derginin “yüksek aydın sınıfa yönelik ve memleket hayrına olduğunu” söyleyecektir. Mahalli basına dağıtılmak üzere de para verildiği görülmektedir. 

KEYFİLİK Mİ VAR?

 Yassıada’da görülen Örtülü Ödenek Davası’nda Menderes’in bütün harcamaları incelenmiş ve kendisinin bile haberdar olamayacağı tahmin edilen hususlar ortaya dökülmüştür. Menderes mahkemede “ben bilerek ayakkabımı, bilmem neyimi bu masraflardan ödetecek adam değilim” diyecektir.

On yıllık süre içerisinde yaklaşık yirmi dört milyon beş yüz bin lira olan harcamaların iki yüz on dokuz bin lirası Menderes ve ailesinin şahsi masraflarına harcanmış gözükmektedir. Başkan Salim Başol örtülü ödeneğin 9/10’unun DP için harcandığını söylemişse de DP teşkilatlarına ve DP’yi destekleyen gazete ve gazetecilere yapılan ödeme de iki milyon civarındadır.

Sabık başbakanın İstanbul’a geldiğinde ikamet ettiği Park Otel’e yapılan ödeme ise sekiz yüz iki bin yetmiş beş lira olarak belirlenmiştir. Savcı Egesel, bütün bu harcamalarla Menemencioğlu’nun “kumar borcu” olarak ödenen paralar dahil olmak üzere üç milyonu geçen bu meblağı, Menderes’in “zimmet suçu” olarak değerlendirilmiş, on milyon üzerinde bir harcamanın da kanunun maksadı haricinde yapıldığını belirtmiştir. 

Egesel’in suçlamalarda bulunurken dönemin konjonktürüne uygun bir şekilde Menderes’i Atatürk konusunda samimiyetsizlikle suçlaması ve buna delil olarak da “Atatürk düşmanı” dediği Necip Fazıl’ı örtülü ödenekle desteklemesini örnek göstermesi dikkat çekmektedir. Mahkeme, “görevini kötüye kullanmak” suçundan Menderes’e on beş yıl iki ay hapis ve para, Korur’a da iki yıl onbir ay hapis cezası vermiştir.

Rasih Nuri İleri’nin anlatımına göre Menderes, idamının istendiği bir ortamda bile “ben idamdan korkmuyorum… Ancak en korktuğum şey, tarihe “hırsız başbakan” olarak geçmektir” demiştir.  

AKP iktidarının ilk yıllarında 10 Aralık 2003 tarihinde kabul edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 24. Maddesinde “Örtülü ödenek; kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, Devletin millî güvenliği ve yüksek menfaatleri ile Devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili Devlet ve Hükümet icapları için kullanılmak üzere Cumhurbaşkanlığı bütçesine konulan ödenektir” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu geniş kapsamlı harcama kalemi için kanunda bazı sınırlamalar da yapılmıştır. Buna göre örtülü ödeneğin “cumhurbaşkanının ve ailesinin kişisel giderleri için ve siyasi partilerin idare, seçim ve propagandaları için” kullanılamayacağı belirtilmiştir.

İttihat ve Terakki ile Menderes örneklerinde görüldüğü gibi örtülü ödeneğin kullanımında büyük bir keyfiliğin olduğu açıktır. Atatürk ve İnönü dönemlerine ait bir sorgulama olmadığından herhangi bir bilgiye sahip olmasak da Yassıada Yargılamaları keyfiliği ve düzensizliği bütün gerçekliğiyle ortaya koymuştur. 

1995’te Selçuk Parsadan’ın dönemin başbakanı Tansu Çiller’in onayıyla “Kemalistler Derneği” adına örtülü ödenekten para almayı başarması da kötü bir örnek olarak ortada duruyor. Başbakanlığı döneminde örtülü ödenek harcamalarıyla rekor kıran Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle bütün zamanların rekorlarını alt üst ettiğini tahmin edebiliriz. Ancak bu harcamaların detaylarını öğrenmemiz belki de hiçbir zaman mümkün olmayacak. 

Kaynakça: Yüksek Adalet Divanı Tutanakları (1960/21); Özdurgun, Y (2020),  “Yassıada’da Örtülü Ödenek Davası: Basın ve Resmî Kurumlara Yapılan Harcamalar”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, S. 40, s. 251-278; Demokrat Parti İktidarı Hakkındaki Mali Yolsuzluk İddialarının Yassıada Yargılamalarına ve Dönemin Siyasetine Yansımaları (2022), YYÜ SBE Doktora tezi,  Van; Çoruk, A. Ş (2018), “İttihat ve Terakki Tarafından Birinci Dünya Savaşı Sırasında Basın ve Edebiyat Dünyasına Yapılan Örtülü Ödenek Harcamaları”, Türk Dili ve Edebiyat Dergisi, C. 58, S. 1, s. 75-97.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin