Meğer Putin, Erdoğan’ı bunun için çağırmış

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin arasında yapılan Soçi görüşmeleri, karşılamada söylenen sözlerden hayli farklı geçtiği anlaşılıyor. Putin’in bir tür hesap sormaya dönüştürdüğü görüşme, girişteki iltifatlı sözlerin aksine soğuk bir havada geçti.

Erdoğan ile Putin’in, Tahran buluşmasından üç haftadan daha kısa bir süre sonra yeniden bir araya gelmeleri ve görüşmenin 4 saat sürmüş olması toplantının çok önemli olduğuna delil sayılmıştı.

Ancak görüşme sonrasında ortak basın toplantısı ya da ortak açıklama yapılmaması kafaları karıştırdı. Putin’in girişte gazetecilere söylediği sözler, “Avrupalıların Rus doğalgazı için Türkiye’ye minnettar olması gerek” yolundaki iltifatkâr sözlerin, biraz sonra yapılacak konuşmayı hazmetmesi için verilen bir mide yatıştırıcısı niteliğindeymiş.

MARC LEONARD’IN TANIMLADIĞI DÜNYA

Görüşmelerin içeriğine ilişkin ayrıntıları paylaşmadan önce bir iki noktanın altını çizmem gerekiyor. Bir kez Erdoğan-Putin görüşmeleri esas itibariyle önemli. Dünyada on yıllardır süren sistemi kökünden değiştirecek gelişmeler yaşanıyor.

II. Dünya Savaşı sonrasında Şubat 1945’te Yalta Konferansı ile oluşan yapıların tamamı temelden sarsılıyor. Adına Soğuk Savaş denilen yıllarda kurulan siyasi, toplumsal ve ekonomik yapılar artık işlevsiz duruma düştü.

Birleşmiş Milletler’den, Uluslararası Para Fonu’na (IMF), Dünya Bankası’ndan Dünya Sağlık Teşkilatı’na (WHO) kadar hiçbirinin sorun çözme kabiliyeti kalmamış durumda.

İki kutupludan ABD’nin egemen olduğu tek kutuplu dünyaya geçildiği sanılırken ortaya çok farklı bir tablo çıkmakta. 2000’li yılların başında herkesin tek kutuplu dünyadan söz ettiği dönemde İngiliz uluslararası siyaset uzmanı Marc Leonard, dört kutuplu bir dünyayı tanımlamıştı.

  • Kanada ve Güney Amerika’yı içine alan bir alan,
  • Balkanların tamamını ve Kafkasya’nın bir kısmını etkisi altına alan Avrupa Birliği,
  • Rusya ve Çin’in etkisi altına aldığı Asya ülkeleri,
  • Mezopotamya, Körfez ülkeleri, Kuzey Afrika ve Sahra Altı Siyah Afrika ülkeleri.

Leonard, bu dört bölümlü dünyanın ilk ikisini seküler, üçüncüsünü baskıcı ve hoşgörüsüz dikta, dördüncüsünü de inanç temeline dayalı demokrasisiz ülkeler olarak nitelemişti.

Marc Leonard’ın o dönemde geleceğin kamplaşması diye nitelendirdiği bu dünya bloklaşmasına zamanında kimse iltifat etmemişti. Bugün bakıldığında yabana atılmayacak bir öngörü olarak önümüzde duruyor.

PUTİN-ERDOĞAN İLİŞKİLERİ BUNUN İÇİN ÖNEMLİ

Eğer dünya dört kutuplu bir yapıya evriliyorsa, Putin ile Erdoğan’ın sürdürdüğü ilişkiler daha bir önem kazanıyor. Avrupa Birliği’nden uzaklaşan Türkiye, kendisine üçüncü blokta mı, yoksa dördüncü blokta mı yer bulacağının altyapısını hazırlıyor.

Putin’in Erdoğan üzerinden Türkiye’yi, dördüncü bloktan üçüncü bloğa taşımaya çalıştığı görülüyor. Erdoğan’ın bütün zaaflarını bilen ve bir anlamda onun bütün ilişkilerinin röntgenini elinde bulunduran Rus liderin, Erdoğan’a bir anlamda, “Benim çizdiğim istikamette yürüyeceksin” diye eline yol haritası tutuşturduğu anlaşılıyor.

İki liderin Soçi randevusuna geçmeden bir noktanın daha altını çizmem gerekiyor. Putin, ekonomik konularda son derece akılcı çizgide yürüyor. Nitekim, geçen yılın sonunda politika faiz oranını yüzde 9,5’ten yüzde 20’ye yükseltti.

İş dünyasından sert tepki sesleri yükselmesi üzerine Putin, yılın ilk önemli basın toplantısında eleştirilere cevap verdi. Putin, Faiz artırmasaydık Türkiye gibi olurduk yapılan hamleyi sözleriyle savunmuştu.

Kendisinin bilmediğini düşündüğü ekonomi alanında ekonomistlerle çalışan Putin, iyi bildiği siyasette ise kimseyi dinlemiyor. Ekonomide akılcı davranan Putin, kendini yeni Rus Çarı olarak görüp, ülkesini Ukrayna bataklığına sürükleyebiliyor.

PUTİN’DEN ERDOĞAN’I HESABA ÇEKME GÖRÜŞMESİ

ABD ve Avrupa’nın uyguladığı ambargolar, Batının kendi ayağına kurşun sıkması olsa da aynı silahın Rusya’nın daha can alıcı noktalarına ateş ettiği anlaşılıyor. Rusya’nın, Batıya karşı nükleer kart dışında kullanabileceği tek silahı var. O da enerji. Özellikle de doğalgaz.

Batı, Rus doğalgazına alternatif arayışını sürdürüyor. ABD’de geçtiğimiz yıllarda bulunan ve dünyaya on yıllarca yeteceği belirtilen kaya gazını ulaştırmayı bir çözüm olarak göz önünde tutuyor. Devre dışı bırakılan nükleer santrallerin kullanıma alınması, dahası kışı soğukta geçirme dahil her seçeneğe hazır gibi.

Buna karşılık ekonomisi dünyaya enerji satma üzerine kurulu bulunan Rusya ise bu adımlar karşısında giderek daha zor durumda kalacak. Ekonomisinin çökeceğine Batılı iktisatçılar iman derecesinde inanıyorlar.

Putin-Erdoğan görüşmesi, bütün bu muhtemel farklı gelişmelerin ortasında yapıldı. İki liderin görüşmesi, Erdoğan’ın “Ben sana yaptırımların etrafından dolanmana ortam hazırlayayım, sen de beni mali açısından seçime kadar finanse et” yaklaşımı çerçevesinde cereyan ettiği sanılıyordu.

Ancak kazın ayağının hiç de öyle olmadığı anlaşıldı. Önce, Türkiye’de yandaşların, “Erdoğan Putin’den bekletmenin intikamını aldı” diye sunduğu görüntülerle başlayalım. 7 Ağustos tarihli yazımda bu görüntülerin Ruslar tarafından servis edildiğini hatırlatmıştım.

Putin’in ekibinin, bu görüntüleri nasıl kullanacaklarını test etmek amacıyla bir şekilde Türk tarafına sunduğu anlaşılıyor. Putin, daha ilk başta, “Bekletmenin intikamını mı aldın” diyerek Erdoğan’a gönderme yapıyor.

Rus lider, Türkiye’nin Suriye’de operasyona kalkmaması gerektiği, yapılacaksa bunun da Şam yönetimiyle koordineli yapması gerektiğinin altını çiziyor. İktidar medyasındaysa Esadlı günlerin hazırlığı yapılıyor.

Sabah Gazetesi yazarı Okan Müderrisoğlu, “Suriye’de değişen koşullar” başlıklı yazısında SGD güçlerine karşı Şam rejimiyle koordineli operasyon yapılmasının ortamının hazırlandığının detaylarını paylaştı.

Suriye’de konut yapılmasına da karşı çıkan Rus lider, Erdoğan’a bütün dünyanın niyetinin ne olduğunu bildiğini hatırlatıyor. Hatırlattığı bir şey daha var: “Biden ile ne konuştuklarını da bilmediğimizi sanma” diye ekliyor.

Akkuyu Nükleer Santralinden Türk şirketinin tasfiye edilmesi konusu gündeme geldiğinde, Putin,  Erdoğan’ın ısrarlı tavırlarına rağmen geri adım atmıyor. “Santral için gönderilen paraları senin adamların çarçur ediyor” diyen Putin, “Bizim çalışmak istediğimiz firmalara sen izin vermedin, verdiklerin de bizi dolandırmaya kalktı. Biz de Türk şirketlerle çalışmama kararı aldık” diye konuyu kapatıyor.

Tabloyu kendileri açısından böyle ortaya koyan Putin, bunun kabul edilmemesi halinde çekileceklerini ve tazminat isteyeceklerini söylüyor.

Erdoğan, doğalgaz fiyatlarında indirim isteyince Putin gülerek karşılık vermiş. Türk tarafına alınan doğalgazı Ruble ile ödeyebileceği belirtilince, “Güncel kurdan olacak” diye vurgu yapıyor.

ESAS SIKINTILI KONU

Putin, Türkiye’nin doğalgazı Rus para birimiyle alabileceğini söyleyince, muhatabının o kadar Rubleyi nereden bulacağını sorması üzerine iş en kritik noktaya geliyor. Bir kısmını Rus turistlerden temin edeceğini söyleyen Putin, kalanı için de adres veriyor:

“Rus kredi kartlarını bankacılık sisteminize sokacaksınız. Kamu bankaları Rus kredi kartlarını tanıyacak.”

MİR benzeri kredi kartlarının tanınması ve Rus bankacılık sistemine dahil edilmesi, Türkiye’nin Batının yaptırımlarıyla karşı karşıya kalması anlamına geliyor. Soçi öncesi Ankara’ya gelen ABD Hazine Bakan Yardımcısı Adeyemo’nun uyarıları çok netti.

Bu konuda ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Bloomberg HT’den Ali Çınar’a konuyla ilgili yaptığı açıklama hayli dikkat çekici. Açıklamada, “Türkiye, Rus varlıkları veya işlemleri için güvenli bir liman haline gelmemeli” denildi.

Bütün bu diyalogların sonunda Erdoğan, “Bölgede benden daha iyi dostun yok” deyince de, Putin “Benim bölgede çok güvenilir dostlarım var. Sen merak etme” karşılığını alıyor.

Erdoğan’ın her türlü zaaflarını bilen Putin, muhatabının kendisine bir koltuk borçlu olduğunu bildiğinden özgüveniyle hareket ediyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin