YORUM | HAKAN TANER
Medya dünyası son yıllarda büyük bir devinim ve dönüşüm içinde.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin çoğunda bu değişim ve dönüşüme uygun stratejik yol haritaları çıkarılarak yoluna devam eden medya sektörü Türkiye gibi ülkelerde başka bir değişim ve dönüşüm yaşıyor.
Ülkenin en güçlü medya oyuncusu Aydın Doğan’ın tüm medya vasıtaları ile birlikte kitap, dijital platform vb. ne varsa el değiştirmesiyle birlikte ülkede tam anlamıyla bir tek seslilik sağlanmış oldu.
Doğan medyasının el değiştirmesi sonrası tüm medyanın yönetim karargâhı da aynı merkeze bağlandı ve medya grubu içerisinde çalışan ve iktidara muhalif olan kim varsa iş akitleri feshedildi.
Artık Hürriyet gazetesi, Sabah, CNN Türk, Ahaber oldu.
Medyanın tek sesliliği medyada hükümete olan eleştirilerin sesini kesse de esas olan medyanın zaten az olan itibarı da tamamen yok oldu.
Eleştirel gazeteciler sağda solda internet siteleri ile sosyal medyada şahsi hesaplarından seslerini duyurmaya çalışsa da bu bir yere kadar.
Sosyal medya sonuç olarak herkesin takip ettiği ve ciddiye aldığı bir mecra değil.
Eleştirel internet portallarının gücü de sınırlı. Gücü olsa bile bu mecralar yine hükümet tarafından zapturapt altına alınmış durumda.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⬇️
İTİBARSIZ BİR MEDYA
Son yapılan bir toplumsal araştırmada ülkenin yüzde 74’ü hiç gazete okumadığını söylemiş. Ülkede tv izlenme oranı da yaklaşık 6 saatten yarıya düşmüş.
Gazetelerin şişirilmiş tirajları uzun yıllardır toplam 3-4 milyon olarak gösteriliyor, ancak gerçek hiç de böyle değil.
Şu an ülkenin en çok satılan gazetesi olarak gösterilen Sabah başta Simit Sarayları olmak üzere hastane, postane ve adliyelerde bedava dağıtılıyor.
Ülkede toplam gazete satışı 1 milyonu aşmaz.
Bu satışın önemli bir kısmının resmi daireler tarafından alınanlar olduğunu düşünürsek ülkede en çok satan gazetenin tirajı 30 binler seviyesinde.
Tirajlar yerlerde sürünürken reklam gelirleri de buna paralel bir seyir takip ediyor.
Bedava dağıtılan gazetelerin parası da “reklam” ismi altında belediye ve kamu iktisadi teşebbüslerinden sağlanmakta.
Gazete sayfalarını açtığınızda kamuya ait kurum dışı reklam görmek neredeyse imkânsız.
TV’lerde de durum aynı. Tv kanalları ve yapımcılarını dizi ihracatı ayakta tutuyor. Türk dizileri Amerikan yapımı dizilerden sonra dünyada en çok talep gören yapımlar.
Tüm gazetelerin tirajları 50 bin, 100 bin ve 200 bin barajları çevresinde gösteriliyor. Bu tirajlar Basın İlan Kurumu’ndan (BİK) gerçekte hak ettiğinden daha fazlasını almak için yaptıkları bir kurgu.
Basın İlan Kurumu kıyıda köşede kalmış üç beş eleştirel gazetenin de kaynaklarını kurutarak onları daha çok yokluğa hapsetmek istemekle kalmayıp bunu icra görevi de görüyor.
Son dönemde BİK’in gazabına uğramayan eleştirel gazete yok gibi.
Ülkede her şey olduğu gibi medya da toplumun sırtında bir yük ve külfet.
İktidar yarın bunları kapatsa yokluğunu hiç kimsenin hissetmeyeceği gereksiz bir medya var ülkede.
Bu medyanın yıllardır Erdoğan’a hiçbir katkısı olmadı.
Manşetlerle, vuruşa vuruşa geldik diyenler bugün manşetlere rağmen kitleler söyleyecek söz bulamıyor.
Sonuçta her şey bir gün aslına rücu eder.