YORUM | Av. MEHMET YILDIZ
Her ne kadar havuz medyası konuyu gargaraya getirip neler olup bittiğinden haberdar olmanızı engelliyor olsa da alternatif medyadan öğrendiklerimiz, Reza Zarrab’ın Amerikan Mahkemesi huzurunda bülbül gibi şakıdığını gösteriyor. Erdoğan ve medyasının ‘düzmeceydi, montajdı, sahteydi’ dediği ne varsa, Reza hepsinin doğruluğunu birer birer anlatıyor. Üstelik bir devlet bankası olan Halkbank’ın parasını ödediği Hakan Atilla’nın avukatları da alınan rüşvetleri mahkeme huzurunda kabul etti. Şimdi şunu sormak hakkımız değil mi: Madem bugüne kadar ‘düzmece, montaj, sahte’ dediğiniz her şey doğru çıktı, bunları yazdığı, konuştuğu, haberleştirdiği için tutuklanan onlarca gazeteciler, bu rüşvet ve yolsuzluğu ortaya çıkaranlar neden hala cezaevinde?
17 Aralık 2013, Reza Zarrab ve bazı bakanlar bakan çocuklarının adının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun tarihiydi. Bu tarihten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Erdoğan’ın hükümete yapılmış bir darbe olarak kamuoyuna sunduğu bu yolsuzluk ve rüşvet operasyonu akabinde o günlerin Başbakanlık Müsteşarı, sonradan içişleri bakanı olacak Efkan Ala ve 17 Aralık’tan kısa süre sonra Adalet Bakanlığı koltuğunu oturan Bekir Bozdağ’ın üstün gayretleriyle hukuk devleti yerle bir edildi. Emniyet ve yargı teşkilatı darmadağın edildi. Ancak Anayasa ve yürürlükteki yasalar yapılan operasyonu haklı gösterdiği için kısa sürede bazı değişiklikler yapılması gerekiyordu. Bu düzenlemeler hızla yapıldı. En önemli değişiklik bütün hakimleri iktidar tarafından özenle seçilen ve Erdoğan’ın asıl vurucu timleri olacak olan Sulh Ceza Hakimliklerinin ihdası oldu.
17 Aralık’tan yaklaşık 7 ay sonra 22 Temmuz 2014 tarihinde ilk operasyon polislere yapıldı. Reza Zarrab’la bazı hükümet üyesi bakanlar ve çocuklarına operasyon yapan polisler bir sahur vaktinde seçilmiş hükümete darbe yapmak suçlamasıyla gözaltına alındılar.
Son 3 yılda Hizmet Hareketi’yle ilgili hazırlanan iddianamelerin içinde kim tarafından kaleme alındığı belli olmayan ama savcıların mutlaka iddianamenin içine koyduğu olmazsa olmaz bir bölüm var. İddianamenin başında yer alan davacı, müştekiler ve şüpheliler bölümünden hemen sonra Gülen Hareketi hakkında genişçe bir bölüm yer alıyor. Ardından bu hareketin işlediği suçlar (!) detaylıca anlatılıyor.
- 17 – 25 Aralık soruşturmaları
- Selam Tevhid Kudüs Ordusu Soruşturması
- MİT Tırlarının durdurulması operasyonu
İktidara göre bu soruşturmalar aslında hiçbir günahı olmayan masum insanları suçlu gibi göstermeye yönelikmiş. Sözgelimi 17 Aralık’ta ortaya dökülen ses kayıtları, tapeler, içi para dolu ayakkabı kutuları, para kasaları hepsi düzmece, Reza Zarrab, Süleyman Aslan da hayırsever bir iş adamıymış!.. O paraları ve para kasalarını oraya paralel polisler koymuşmuş!.. Sonradan Saray savcıları eliyle soruşturma kapatıldıktan sonra el konulan paraları faiziyle birlikte geri almış olmaları da bu inancı sarsmadı.
Bu yazıda son dönemde hazırlanan iddianamelerde 17 Aralık ve Reza Zarrab’ın nasıl yer aldığını ele alacağız.
ZAMAN GAZETESİ’NE KAYYIM GEREKÇESİ
4 Mart 2016 tarihinde Zaman Gazetesi’ne kayyım atanması için talepte bulunan dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcılarından Fuzuli Aydoğdu, gerekçe olarak yazdığı delillerden en önemlileri Zaman’ın 17 Aralık manşetleriydi.
Savcı Aydoğdu’ya göre, Zaman Gazetesi’nin FETÖ/PDY mensuplarının işledikleri suçları meşru gösteren ve öven yazılarına ait bazı örnekler aşağıda çıkartılmıştır:
17 – 25 Aralık Darbe Girişimi İle İlgili Manşetler…
18/12/2013 tarihli Zaman Gazetesinin ilk sayfasındaki “TÜRKİYE’Yİ SARSAN RÜŞVET VE YOLSUZLUK OPERASYONU” manşeti,
19/12/2013 tarihli Zaman Gazetesinin ilk sayfasındaki “Ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar, evde yedi çelik kasa” manşeti,
22/12/2013 tarihli Zaman Gazetesinin ilk sayfasındaki “Rüşvet ve örgütten tutuklandılar.” manşeti,
02/02/2014 tarihli Zaman Gazetesinin ilk sayfasındaki “17 ARALIK, DARBE DEĞİL YOLSUZLUK OPERASYONU” manşeti,
12/02/2014 tarihli Zaman Gazetesinin ilk sayfasında “YOLSUZLUK DELİLLERİ MECLİS’TE” manşeti,
20/01/2016 tarihli örgüte ait Zaman Gazetesi’nde “17-25 Aralık soruşturmasını başlatan savcı ve hakimlerin meslekten ihraç edilmesine AB tepki gösterdi” başlıklı yazıda 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde ki hükumete yönelik darbe girişimlerini yapanları yolsuzlukla mücadele eden kişiler olarak övdüğü,
CAN DÜNDAR VE MİT TIRLARI İDDİANAMESİ
Bugün İstanbul Başsavcılığı makamında oturan İrfan Fidan tarafından hazırlanan 25 Ocak 2016 tarihli MİT Tırları haberlerini yapan Can Dündar ve Erdem Gül iddianamesinde 17 Aralık ve Reza Zarrab’a genişçe yer ayrılmış. İddianameden anlıyoruz ki, Can Dündar’ın MİT Tırları haberlerini yayınlamaktan daha büyük günahı 17 Aralık’ın savcısı Celal Kara ile röportaj yaparak hükümet ve havuz medyasının tezlerine aykırı yayın yapmakmış. Bu konuya ilişkin yazdıkları bütün yazıları iddianameye alan Savcı Fidan, Reza’nın asla yolsuzluk ve rüşvetle ilgisi olmayan hayırsever bir iş adamı olduğu ön kabulüyle hareket etmiş.
ZAMAN YAZARLARI VE YÖNETİCİLERİ İDDİANAMESİ
15 Temmuz’dan sonra gözaltına alınan Zaman yazarları ve yöneticilerine üç defa ağırlaştırılmış müebbet hapis talep eden Savcı İsmet Bozkurt’un 10 Nisan 2017 tarihli iddianamesinde de Zaman’ın 17 Aralık manşetleri genişçe bir yer tutuyor. Savcı Bozkurt’a göre Zaman gazetesi “Rüşvet ve örgütten tutuklandılar” manşetleri ile yargı sürecinin ilk günlerinden itibaren soruşturmaya müdahale etmeye ve davayı yönlendirmeye çalışmıştır.
17 Aralık 2013 tarihinde FETÖ-PDY’nin kamudaki uzantılarının başlattıkları sözde “yolsuzluk operasyonu” bilhassa örgüt medyasında yürütülen kapsamlı bir algı operasyonu ile devam etmiştir. Bu bağlamda 18 Aralık 2013 tarihli Zaman gazetesi “Türkiye’yi Sarsan Rüşvet Ve Yolsuzluk Operasyonu”; Taraf gazetesi “Büyük Operasyon”; Bugün gazetesi “Şoke Eden Operasyon”; Habertürk gazetesi “3’lü Operasyon Yemekhanede Başladı” manşetleri ile çıkmış, birbirine benzer içerikli haberlerle, gerçekleştirilen kurgu ve kumpas, bir “yolsuzluk ve rüşvet operasyonuymuş” gibi kamuoyuna takdim edilerek bu yönde algı oluşturulmaya çalışılmıştır. 18 Aralık 2013 tarihli Zaman gazetesi “Ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar, evde yedi çelik kasa”; 22 Aralık 2013 tarihli Zaman gazetesi “Rüşvet ve örgütten tutuklandılar” manşetleri ile yargı sürecinin ilk günlerinden itibaren soruşturmaya müdahale etmeye ve davayı yönlendirmeye çalışmıştır.
CEMAATİN MEDYA YAPILANMASI İDDİANAMESİ
15 Temmuz’dan sonra gözaltına alınan 25’i tutuklu 29 gazeteci hakkında düzenlenen iddianamede gazeteciler sözde örgüt adına kamuoyu oluşturmakla suçlanıyor. Cumhuriyet Savcısı Murat Çağlak tarafından kaleme alınan iddianamedeki delillerin önemli bir kısmı 17 Aralık sürecinde bu 29 gazetecinin yazdığı yazılar, yaptığı haberler ve attığı twitter mesajlarından ibaret. İddianamede sayabildiğim kadarıyla 17 ayrı yerde onlarca defa Zarrab’ın adı geçiyor.
Gazetecileri, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Silahlı Terör Örgütü Kurma ve Yönetme” ile suçlayan Savcı Çağlak, 17 Aralık’ı ve baş aktörü Reza Zarrab’ı savunma makamı gibi çalışmış. 17 Aralık soruşturmasının en önemli şüphelisi Reza Zarrab aleyhine atılan tweet’ler savcı tarafından gazetecilerin “terörle irtibatına” delil olarak sunulmuş.
SÜBLİMİNAL MESAJ İDDİANAMESİ
Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ekrem Dumanlı, Kerim Balcı ve Bülent Keneş gibi gazetecilerin de içinde bulunduğu 6’sı tutuklu 17 gazeteci hakkında düzenlenen iddianame İstanbul Cumhuriyet Savcısı Can Tuncay tarafından hazırlanmıştı. Savcı Tuncay da diğer meslektaşları gibi 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını hükümete darbe olarak kabul ediyor. Gazetecileri de yazdıkları ve konuştuklarıyla bu darbeye zemin hazırlamakla, kamuoyu oluşturmakla suçluyor.
Savcı Can Tuncay’a göre iddianamede sanık olarak yer alan gazeteciler doğrudan hükümet görevlilerini hedef alan 17-25 Aralık 2013 tarihli sözde yolsuzluk soruşturmalarında etkin rol oynamış!
***
Başta dedik ya, Cumhuriyet savcılarının son dönemde hizmet hareketiyle ilgili hazırladıkları bütün iddianamelerin içine 17 Aralık, MİT tırları ve Selam Tevhid Kudüs Ordusu soruşturmaları bir şekilde dahil ediliyor, bu yüzden artık sayıları yüzbinleri bulan hizmet gönüllüsü suçlanıyor. Hizmet hareketine bağlılık da şart değil aslında; muhalif olan herkes bu suçlamayla karşı karşıya. Bu durum Sözcü ve Cumhuriyet Gazeteleriyle ilgili iddianamelerde de aynı şekilde yer alıyor. 17 Aralık’ta ‘Reza rüşvet verdi, bakanlar rüşvet aldı’ diyen herkes F..ö suçlamasıyla karşı karşıya…
Şimdi devran döndü. Reza Zarrab, dün Erdoğan ve yandaşlarının ‘düzmece, montaj, sahte’ dediği ne varsa hepsinin doğru olduğunu itiraf edip, belgeleriyle ispat ediyor. 17 Aralık bir darbe değil rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasıymış. Zarrab Erdoğan’ın dediği gibi pek öyle hayırsever değilmiş. Halkbank vb bankalar üzerinden yapılan işlemler Türkiye Cumhuriyeti’nin lehine değil aleyhine imiş. Polisler hakimler ve savcılar sadece işlerini yapmış. O günlerde gerçek gazetecilerin yazdıkları her şey doğruymuş.
Şimdilerde AKP sözcüleri ortaya çıkıp, ‘canı cehenneme’ dedikleri Reza’yı verin biz yargılayalım, bu rüşvetçinin cezasını biz verelim diyorlar. E adam skandal ortaya çıktıktan sonra 2,5 yıl boyunca elinizin altındaydı. Yargılasaydınız, elinizi tutan mı vardı. Aksine damat gazete ve televizyonlarında Reza’yı ‘yerli ve milli’ kahraman ilan edip onu yakalayanlara hayatı zindan eden, bir gecede milyarları sıfırladığınız gibi emniyeti ve adliyeyi sıfırlayan gene sizlerdiniz.
17 Aralık 2013’ü “milat” kabul edip, o tarihten sonra Zaman aboneliğini iptal edenleri AFfettiler, gazete almaya devam edenleri terörist ilan ettiler! Öyle bir milat ki, o tarihten sonra halen çocuğunu cemaatin okullarına yollamak, filan sendikaya üye olmak, falan gazeteleri almak, fülan bankaya para yatırmak suç sayıldı! Lakin bir konuda haklılar, bence de 17 aralık bir milat olmalı, o tarihten sonra hala utanmadan hırsızların safında yer alanlar hırsızlarla suç ortağı sayılmalı!