YORUM | SAİD EMRE ERENOL
Ey medenî dünya halkları!
Sizlere selam olsun! Yaşanması imkansız hale gelmiş bir ülkeden kaçmak zorunda kalan ve sizlerin ülkesini yurt edinen bireyler olarak geriye dönüp baktığımızda, hem geride bıraktığımız masum insanlar için üzülüyoruz, hem de o kabus gibi ülkeden kurtulmuş olmanın buruk mutluluğunu yaşıyoruz. Sizler ki, bize ev sahipliği yapan ülkeler oldunuz. Böylesine buhranlı bir dönemde bizlere kucak açan sizlere gönülden teşekkürlerimizi sunuyoruz. İslam’ı kendi saltanatlarına meze yapan “Siyasal İslamcı”ların yönettiği onlarca müslüman ülke varken, haklarımızın yenmeyeceğini bildiğimiz, kendimizi güvende hissedeceğimiz, hukuka saygılı sizlerin ülkesine geldik.
Aynı zamanda, ülkemizin yönetimini ele geçirmiş ve züccaciye mağazasına dalan fil sürüsünün her şeyi kırıp döktüğü gibi, iyilik ve güzellik adına ne varsa hepsini yok etmiş, bize, size, doğaya, bölge ve dünya barışına büyük zararlar vermiş mevcut yönetimin icraatlarından dolayı da ülkemiz adına sizlerden özür dilemek istiyoruz.
Bu karanlık ve uğursuz dönem “Erdoğan’lı yıllar” olarak anılacak. Erdoğan, ülkede tüm bu hukuksuzlukları ve zulümleri yaparken ve uluslararası hukuku ilgilendiren suçlar işlerken tek değildi tabi ki… O’nu “ak” dediğinde de, “kara” dediğinde de alkışlayan şuursuz, muhakemesiz, ezik, cahil yığınlar olmasaydı, Erdoğan bu kadar uzun süre iktidarda kalamazdı. O’nun önünde cübbesinde düğme arayan savcılar, yargıçlar olmasaydı, Erdoğan bu kadar pervasızca kanunların ve Anayasa’nın ırzına geçemezdi. O’nu, işledikleri cinayetlerin örtbas edilmesi ve cezaevinden kurtuluş karşılığında destekleyen karanlık odaklar olmasaydı, Erdoğan bu kadar pervasızca suç makinesine dönüşemezdi. Kıymeti kendinden menkul devletlûler olmasaydı, çeteler ve şişirme kabadayılar, vatan fedaisi kılığına giremezdi. Unvanları ve donanımları tartışmalı, bilimsellikten uzak ve olayları kendi mahallelerinin ideolojisine göre yorumlayan sözde aydınlar ve bilim adamları olmasaydı, ülke entelektüel seviyesizlikte bu kadar dip yapmazdı. Erdoğan’ın kanunsuz veya suç teşkil eden emirlerini, korkudan veya menfaat beklentisinden yerine getiren bürokratlar ve işgüzar memurlar olmasaydı, Erdoğan ve şürekası meydanı bu kadar boş bulup istediği gibi at koşturamazdı. Dikta Rejimine muhalefet ediyormuş gibi davranıp, onun her kanunsuz icraatini basit ve cılız söylemlerle geçiştiren, böylece hukuksuzluğu meşrulaştıran basiretsiz muhalefet olmasaydı, Erdoğan bu kadar kolay diktatörleşemezdi. O’nun emellerini cami kürsülerinde siyasete devşiren, sözü başka özü başka din adamı kılıklı taylesanlılar, cübbeli tecavüzcüler, zulme fetva veren şark kurnazları, ya da korku veya menfaat saikiyle dilsiz şeytan kesilen dini zümreler olmasaydı, Erdoğan dini ve camileri bu kadar kolay suistimal edemez, bu kadar münafıklaşamazdı. O’na yakınlığı vesilesiyle kumar borcunu kapatan, oğluna, damadına ihale kapabilmek için yaltaklık yapan sanatçılar(!) olmasaydı, Erdoğan bu kadar kolay estetiğe, müziğe, sinemaya, tiyatroya müdahale edemez, sanatın her türünü yozlaştıramazdı. Bir suç örgütü liderinin ifadesiyle, “Namusu, maaşı kadar olan” satılık kalemler, iftiracı neşriyatçılar olmasaydı, Erdoğan hukuksuzluklarını ve suçlarını bu kadar kolay ve hayırlı bir iş gibi pazarlayamazdı. Devlet imkanlarını talan etmeye doymayan haramzedeler olmasaydı, Erdoğan’da ülkenin tapusunu kendi üzerine geçirip, devleti bir aile şirketi gibi yönetmeye yanaşamazdı.
Böyle bir süreçten geçerek bugünlere geldik. Türkiye’ye ait tüm bu kötü imajların silinmesi kolay olmayacak, ama bir gün, yeni bir sayfa açma zamanı elbette gelecek! O gün geldiğinde, Erdoğan’lı yılların arkada bıraktığı bütün enkazı, yozlaştırdığı tüm ilişkileri ve ülkemize sürdüğü kara lekeyi, lütfen kayıtlardan siliniz. Silmeseniz bile, “Şu tarihe kadar geçerliydi” şerhi koyunuz.
O gün geldiğinde, öncelikle bu uğursuz dönemin icraatlerine yasallık libası giydiren, hukuksuzlukların asli failleri olan hakim ve savcılar yargılanacak ve cezalandırılacak. Tıpkı Nürnberg Mahkemelerinde yargılanan Hitler’in hakim ve savcıları gibi. Hukuksuzluk aparatı olan herkesten; kirli siyasetçilerden, katillerden, işkencecilerden, hırsızlardan, yolsuzlardan, haramzedelerden, çetelerden, siyasetçi kılıklı provokatörlerden, satılık kalemlerden, maaşlı trollerden, karanlık oda çalışanlarından, görevini mevzuata aykırı yapan her bürokrat ve memurdan ve bütün müfterilerden hukuk önünde hesap sorulacak.
Bizler şimdi, bizi misafir eden bu toprakların hakperest insanlarıyla kaynaşmayı, dilini öğrenerek toplumsal entegrasyonu gerçekleştirmeyi, üretken ve faydalı bireyler olmayı arzu ediyor ve bunun için çabalıyoruz. Bir yandan da, zihinsel dönüşümünü tamamlamış, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü içselleştirmiş, şark kurnazlığından kurtulmuş, insanlığın ortak değerleri ekseninde daha âdil, daha özgür, daha refah, daha barışçıl bir Türkiye’ye kavuşmak için çaba gösteriyoruz.
Evrensel insani değerleri ve hukukun üstünlüğünü, politik menfaatlere kurban etmemek de, sizlerden beklentimiz. Dili, dini, milliyeti ne olursa olsun, hep “iyiler”in kazanması dileğiyle…