Merkez Bankası’nın faiz indiriminin ardından, BDDK kredi piyasasını sıkılaştıracak yeni bir makro ihtiyati önlem aldı. Kredi kullanabilecek şirketler için daha önce 15 milyon TL olan yabancı para pozisyonu sınırı 10 milyon TL’ye indirildi. Ayrıca daha önce ‘nakit pozisyonu aktif toplamı ya da 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanı yüzde 10’unu geçen’ şirketlere uygulanan kredi sınırlaması ise yüzde 5 olarak güncellendi.
Ekonomistlere göre MB faiz indirim kararıyla BBDK’nın kredilerde ‘sıkılaştırma’ kararı birbiriyle çelişiyor. Bir taraftan politika faizini düşürerek ‘sözde’ kredinin maliyeti düşürülürken, diğer yandan kredi koşullarını giderek sıkılaştırılıyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) aldığı yeni kararla, daha önce yabancı para nakdi varlıklar için kullanılan 15 milyon TL sınırı, 10 milyon TL’ye indirildi. Daha önceki uygulamada nakit pozisyonu, ‘finansal tablolarına göre aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanı yüzde 10’nunu geçen’ şirketler olarak uygulanan kısıtlama ise yüzde 5 olarak güncellendi. Böylelikle, kredi kullanabilecek işletmeler için kapsam daha da daraltılmış oldu.
Merkez Bankası’nın faiz indirimi sonrası makro ihtiyati adımlar çerçevesinde atılan bu adımla ‘nakdi ya da Dövizi bulunan şirketlere kredi aktarımının sınırlanması’ yönündeki irade belirginleşmiş oldu. Uygulama 31 Ekim tarihine kadar eski haliyle devam edecek. Yeni kısıtlamalar, 1 Kasım 2022 tarihinden itibaren geçerli olacak.
SELVA DEMİRALP: HER YENİ ÖNLEM MALİYETLERİ KATLIYOR
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, MB ve BDDK’nın adımları arasındaki çelişkiyi, “Eğer merkez bankası bir gün önce ekonomiyi desteklemek için faiz indiriyorsa, BDDK neden ertesi gün kredileri sıkılaştırıcı önlem alıyor? Faizleri düşük tutabilmek giderek daha fazla ilave kısıtlama gerektiriyor ve her yeni önlem maliyet yaratıyor.” sözleriyle anlatıyor.
BELLİKİ KAFALAR KARIŞIK!
Ekonomi profesörü İbrahim M. Turhan ise şunları yazdı:
Merkez Bankası politika faizini neden indiriyor? CB Erdoğan Türkiye ekonomi modelinin hedefini, düşük faizli kredi ile yatırım ve istihdam olarak açıkladığına göre firmalar düşük faizli kredi alsın diye olmalı. Ama belli ki kafalar karışık. Politikalarda çelişki var.
Bir yandan kredinin fiyatını düşürürken aynı zamanda kredi koşullarını giderek sıkılaştıran kararlar alınıyor. Üreticinin kredi alması giderek zorlaştırılıyor. Bankalar için kredinin maliyeti de artırılıyor. Bir karar verseler; kredi alınsın istiyorlar mı istemiyorlar mı?
ABSÜRT BİR FORMÜL
Aslında durum çok karmaşık değil. Saplantı haline gelmiş anlamsız ve yanlış bir kabul yüzünden faizin ‘görünüşte’ düşürülmesi gerekiyor. Kuru tutabilmek için ise parasal genişlemeyi önlemek şart. Bu durumda bulunan çözüm; “faizi düşür ama kredi verdirme” gibi absürt bir formül.
Merkez, TL’yi olması gereken ile alakasız bir düzeyden verdiği için bankalara zorla düşük faizli devlet tahvili aldırıyorlar. Para dönüp Hazine fonlamasına gidiyor. Maliye politikası da dağılmış durumda. Yapılanda ne akıl-mantık ne tutarlılık var. Bindik bir alamete, gidiyoruz…