YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Yusuf Pekmezci de tıpkı bir hafta önce bu zalim dünyadan göç eden Nusret Muğla gibi hastanenin mahkum koğuşunda, başında jandarmalar beklerken hayata gözlerini yumdu. 82 yaşında bilinci kapalı bir hasta, kendine Müslüman diyen bir iktidar zamanında tahliye edilmeyerek jandarma gözetiminde öldürüldü.
80’li yıllarda yolu İzmir’den geçmiş neredeyse her öğrencinin teşrik-i mesaide bulunduğu bir isimdi Yusuf Pekmezci. Her daim ciddi, her zaman vakur ve hep dertli bir insandı. Kemeraltı’nın kalburüstü esnaflarından biriydi ve her zaman ekonomik gücünün iki üç katıyla hizmete omuz verirdi. Onu hep telaşlı görürdünüz. Hep bir yerlere yetişmesi, her zaman halletmesi gereken bir işi vardı. En son 2013 yılının Nisan ayında telefonla konuşmuştum. Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in İzmir hakkında ettiği laflar üzerine İzmir’i ve İzmir’in Müslümanlığını anlatan bir yazı yazmıştım. Onun üzerine aramış uzunca konuşmuştuk. Aslında onun öyle uzun uzun sohbet edecek vakti olmazdı. Bu kadar uzun süre konuşmasına da hayret etmiştim.
Yusuf Abi genç yaşta Konya’dan İzmir’e yerleşmişti ve İzmir, Hizmet Hareketi’nin ilk neşet ettiği şehirdi. Fethullah Gülen Hocaefendi yıllarca bu şehirde yaşamış, vaazlar vermiş ve bugün yeryüzünün her tarafına yayılmış hareketin tohumlarını burada atmıştı.
Bu şehrin özgürlükçü yapısı, yaşadığımız dünyanın problemlerine en akılcı çözümler üreten, modern dünya ile yüzleşebilecek, onun getirdiği problemlere cevap verebilecek bir İslami anlayışın gelişmesine de beşiklik etmişti. Belki de başka bir şehir böylesine ufku geniş yorumlara müsaade etmez, daha doğmadan kökünü kazımaya teşebbüs edebilirdi. Öyle ya bundan 40 yıl önce, hangi şehrin dindarları, kolej açmak gerektiğini söyleyen, kendisini dinleyen öğrencilere yabancı dil öğrenmesini tavsiye eden bir insana inanırdı, arkasında dururdu.
Yıllarca Anadolu’nun dindar bilinen şehirlerinden gelen öğrenciler Müslümanlığı İzmir’de öğrenmişti. İslamcı yobazların “gavur” diye anmaktan büyük mutluluk duyduğu bu kent, on binlerce gence hayatın ve mümin olmanın anlamını öğretmişti. Bugün yeryüzünün her tarafına dağılmış yüz binlerce gencin ilk gidenleri bu şehirden yola çıkmıştı. Yusuf Pekmezci işte o hareketin ilklerinden, öncülerindendi ve kendisi de İzmir’i bırakıp Kazakistan’a hicret etmişti.
Hizmet’in temel düsturu olan sınırsız ve hesapsız iyilik yapmayı öğreten en önemli şahsiyetlerden biriydi. Arkadan gelenler sınırsız iyilik yapmayı onlardan öğrendi.
Şimdi bir fırsat olsa 80’li yıllara dönebilsek ve Yusuf Abi’ye kendisini bekleyen hayatı ve akıbetini göstermek mümkün olsaydı, ne derdi? Allah yoluna adanmış bir hayat sürdükten sonra zulüm altında emanetin teslim edilmesi. Değil pişmanlık duymak sanıyorum duyar duymaz şükür secdesine kapanırdı. Yusuf abi seksen küsur yıllık hayatını muhteşem bir final ile tamamladı. Zalime hiç eyvallah etmeden ruhunu teslim etti.
Yalancı dünyayı sonsuz bir cennet zanneden, onu kaybetmemek için zulmün her türlüsüne tevessül eden bahtsız bedeviler, başlarını kuma gömseler de her nefis gibi ölümü tadacaklar. Bu üç günlük dünya için bu kadar alçaklık yapmaya, zalim olmaya değmeyeceğini öğrendiklerinde korkarım iş işten çoktan geçmiş olacak.
ALLAH GANİ GANİ RAHMET ETSİN, Mekani cennet olsun inşallah.
Nusret Muğla ve Bekmezci gibi insanlara zülmeden insanların islah olacağına inanmıyorum. Vicdan kalmamış.
Bunlar tepetaklak ahirete, oradanda cehenneme gitmelerini arzu ediyorum.
Hayatımın hiçbir döneminde hizmetin içinde yer almadığım, alamadığım için sizin kadar merhametli olamıyorum. Bugünkü zalimlerin tümünün ıslah olmadan cehenneme gitmelerini arzuluyorum.
Hani korku sebebi ile herkesin cemaatden uzaklaştığı son yıllarda,
sizlerin
Muhteşem
Harika
ve
Hayranlik uyandıran İMANİ YÜRÜYÜŞÜNÜZÜ
izleyip seyrederken asla ve asla korku duymadan ve çekinmeden hizmete girmeye canı gönülden razıyım.
Allah sürecin tüm dik duran ve böylece şehit olan insanlarına sonsuz merhamet etsin inşallah.