Mavi kanlılar

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

AİHM’in kanunda yazmayan şeylerden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağını bir kere daha ilan ettiğinin ertesi gün Yargıtay, Osman Kavala ve Gezi Protestolarına katılan Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater Utku’ya yerel mahkemenin verdiği cezaları onadı. Türkiye’de sadece Osman Kavala ve arkadaşlarına hukuksuzluk yapıldığına inanan çevreler bir kere daha ülke nereye gidiyor, yargı siyasallaştı mı diye ayağa kalktı. 

Osman Kavala gibi iyi bir adama reva görülen diye başlayan cümleler, bu meseleye sahip çıkmayan uzak duranlara sitem ettikleri gibi Türkiye’de hukukun askıya alındığından falan bahsettiler. Osman Kavala ve Gezi eylemlerine katılan 8 kişi hukuksuz bir şekilde hapsedilmese Türkiye’de bir sorun olduğunun asla farkında olmayacaklar, hukukun siyasallaşmasına dikkat çeken cümleler kurdu. Onlar anlamakta hala bir hayli zorlanıyorlar, Osman Kavala gibi kendilerine göre iyi, üstelik de ‘’mavi kanlı’’ biri nasıl tutuklanır? 

Onlara göre -yüksek sesle dillendirmeseler de- Dokunulmazlık mavi kanlılar için söz konusu olabilecek bir şeydi ‘’ötekilerin’’ ise başına gelen her şeyi hak etmişlerdi ya da çok da önemli değildi. Her gün Akdeniz’in sularında batan mülteci gemileri için kafa yoruyorlar mıydı? Orada denizde boğulup giden insanların kim olduklarının önemi var mıydı? Mülteci dolu tekne battı 280 kişi boğuldu diye haber okurken 280 sadece ve sadece bir sayıdan ibaretti. Onları kahve keyfinden edecek kadar bile kıymetleri yoktu. 

Akdeniz’in sularında boğulan binlerce mültecinin çocuk mu, yaşlı mı, kadın mı erkek mi, canlı mı, olduğunun ne kadar önemi varsa, Türkiye’nin ötekilerinin maruz kaldıklarının da o kadar önemi vardı? Zaten onlar ‘hadlerini bilmeyerek’, kendilerine konulan sınırları aşarak, başlarına gelenleri hak etmişlerdi.  

Türkiye’de kendilerinden olmayan bütün tutuklamalar, işten atmalar, mallarına el konmalar sadece bir istatistikten, rakamdan ibaretti. Hukuksuzluğun olmadığını iddia etmek Osmana dokundukları zaman gündeme gelebilecek kadar değerli bir şeydi. 

Oysa hepsi o meşhur hikayeyi, süslü kitaplarında okumuşlardı. ‘’Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.’’  Şimdi afili bir yerde konuşmaları gerektiğinde kitapta okudukları bu hikayeyi ağzını yaya yaya anlatacaklar, demokrasiden, özgürlükten hatta insan haklarından falan da bahsedeceklerdi. Ama gerçek hayatta hukukun koruması altına alınmak ancak bazı insanların sahip olabileceği, ismi konmamış bir ayrıcalıktı. 

Ayrıca, Antalya Film festivalinde yarışma dışı bırakılan sonra tekrar kabul edilen kısa filmde, yanlış anlaşılmasın solcu iki öğretmenin sıkıntıları anlatıyordu, KHK deyince herkes başka bir şey sandı. Hayır hayır o bütün kıymeti istatistik rakamından ibaret olan insanlarla karşılaştırılmasındı. Bunlar bizden, bunlar hukuku hak eden mavi kanlılardandı. 

Görünmez, dile getirilmez ama hal ve tavırlarıyla iliklerine kadar hissettirilen bir ırkçılık yaşıyoruz Türkiye’de. Kendilerinin ayrıcalıklı ve dokunulmaz olduğuna, gerisinin her türlü muameleyi hak ettiğine sessiz bir iman ediş var. 

Sorsan solcu, sosyal demokrat, hümanist falan ama Hitlerden daha ırkçı olduklarına yemin edebilirim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Sayın yazarımız hep hislerime tercüman oluyor, ama okudukça da içim kararıyor. Garip bir ikilemdeyim. Yine de doğruları görüp düşünüp ona göre yaşamak, hayaller kurup gerçekleri görmezden gelmekten daha iyidir sanırım.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin