Matbaanın Hristiyanlığa yaptığını internet İslâm’a yapıyor

YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY

6 yaşındaki bir oyun çocuğunun evlendirilmesi üzerinden başlayan tartışmalar, toplumun her kesiminin gündemi olmaya devam ediyor. Dünyayı büyüklerinden çok daha iyi takip eden gençlerse konuya bambaşka açıdan bakıyor. Bugün çevremdeki gençlerin bu konudaki yaklaşımlarını yansıtmaya çalışacağım.

Son aylarda karayoluyla uzun süreli ve uzun yolculuklar yaptım. Farklı bölgelerde, 10’dan fazla şehirde toplumun her kesimiyle temaslarım oldu. Bu “farklı” kavramının içinde hem yaş farklılığı, hem statü farklılığı, hem de eğitim farklılığı ve dahası siyasi görüş farklılıkları yer alıyor.

Gittiğim yerlerde yüzlerce değil, binlerce kişiyle görüştüm. Konuşmaktan çok dinlemeyi seviyorum. Dinlerken insanlara küçük sorular soruyorum.  Böylece insanların farklı konulardaki düşüncelerini öğrenme fırsatı buluyorum. 

Hemen her yerde siyaset ve ekonomi insanların ortak gündem maddesi. Bir de insanlar kendilerini güvende hissettiklerinde ayrı ortak gündem maddeleri su yüzüne çıkıyor. Bu konu, kimi zaman ötekilerin bile önüne geçiyor. Dahası, bilgi açlığı ve öğrenme isteği çok daha öne çıkıyor.

Bu en popüler konu hemen her zaman dini konular oluyor. 6 yaşındaki çocuğun ebeveyni tarafından 29 yaşındaki biriyle evlendirilmesi, bu konuyu yeniden açık ara çok öne çıkardı. Şu sıralar hangi ortama girsem tek gündem maddesi bu evlilik konusu…

Yazılarımı takip edenler bilir. Toplumun her kesimiyle iyi diyaloglarım var. Bunları da sürdürmeye özen gösteriyorum. Yazılarımda kimi zaman da görüşleri sizlerle paylaşıyorum.

Bu evliliği lanetleyenler olduğu gibi onaylamamakla birlikte olabileceğini savunanlar var. 

GENÇLER EN ÇOK İSLÂM’DA EVLİLİĞİ SORGULUYOR

Yıllarca İslâm’da birden fazla evlilik ve “Boş ol” sözüyle boşanma tartışıldı durdu. Medyanın sürekli pazarlamaya çalıştığı Ahmet Mahmut Ünlü, nam-ı diğer Cübbeli Ahmet’in sözleri en üst perdeden aktarıldı.

Buna verilen cevapların insanları ne kadar tatmin ettiği derunlarında saklı. Boşanma konusundaki yaklaşım, özellikle kadın hukukunu savunanların hep tepkisini çekti. Kimi zaman da toplumun büyük kesiminin lincine maruz kalmamak için buna açık tavır takınmama yolunu seçtiler.

Tartışma konusu çoğu zaman günümüzde yaygın olmasa bile geçmişte yaşanan uygulamalara bakılarak değerlendirildi. Kölelik ve miras konusu bunlardan bazıları. 

Şu sıra en çok tartışılansa evlilik yaşı. İsmailağa Cemaati bünyesindeki Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kendi kızını evlendirmesiyle İslâm’da evlilik yaşı tartışması, bütün konuların önüne geçti. 

İnsanlar birbirleriyle sosyal medyada evlenme yaşıyla ilgili “din adamı” ya da “hoca” sıfatı taşıyanların ne dediklerini paylaşıyorlar. Muhtemelen en revaçta olanı Nurettin Yıldız’ın söyledikleri olsa gerek.

 

Evlilik yaşında sınır olmadığını söyleyenler, bir not düşüyor: “Evlilik yaşı yok ama cinsel ilişkiye girme yaşı var. Buradaki kriter de regl olması şartı.” 

Bu yorumları okuyanlar, ya da bu videoları izleyen gençler, atıfta bulunulan ayet ve hadislere başvuruyorlar. Kaynaklara ulaşmak gençler için zor değil. İnsanlar, arama motoru Google’ı her soruyu bilen bir kaynak olarak görüyor.

Farklı kişilerin yaptığı Kur’an tercümelerinde nelerin yer aldığı şu sıralarda en çok merak edilen konu. Birinden duyduğu bir sözü, arama motoruna yazıp aradığı isimden tercümesine ulaşabiliyor, Besmele dahil istediği ayeti bulabiliyor. 

EBEVEYNLER ESKİDEN ‘SOKAK TERBİYESİNDEN’ ŞİKAYET EDERLERDİ

Gençler, neyi merak ediyorlarsa o bilgiye ulaşmanın heyecanını yaşıyor. Kimi zaman anne babalarıyla dini bir konu üzerine sohbet açıldığında, onlardan daha fazla bilgiye sahip olduklarını fark ediyorlar. Dindar anne babalar çoğu zaman neyin daha sevap olduğuyla meşgul olurken, çocuklarının her şeyi sorgulayan yaklaşımlarıyla temel konularda daha fazla bilgiye sahip olduğunu görünce şaşırıp kalıyor. 

Daha çok biliyorlar, üstelik daha çok sorguluyorlar. Kimi zaman da ebeveynler için “tehlikeli” adreslerden bilgiye ulaşıyorlar. Bu kez internetin ne kadar tehlikeli olduğundan yakınmaya başlıyorlar. 

Sohbet ettiğim ebeveynlerin genel yakınması, “Eskiden çocuğumuz sokak terbiyesiyle mi büyüyecek diye endişe ederdik. Şimdiyse terbiyeyi internet veriyor. Biz hiçbir şey yapamıyoruz” diyorlar.

Gençlerle bir araya geldiğimizdeyse, sorularına anne babalarının cevap veremediğini, bundan dolayı da internetten bulmak zorunda kaldıklarını söylüyorlar.

Bu gençler, hayatlarındaki her şeyi sorguluyor. Ebeveynlerinin “temel değer” olarak gördükleri pek çok konu, onlar için bir anlam ifade etmeyebiliyor. 

Lüks içinde yaşayıp dindar bir hayat sürdürenlerin çocukları, daha büyük çelişki yaşıyor. Hz. Muhammed’in hayatında olan tek odayı, çadırı, deveyi, tek çeşit yemeği “döneminin şartları” diye yorumlayan zengin Müslümanların, söz konusu birden çok evlilik, ya da nefsinin hoşuna gideceği konular olunca hemen “sünnet” aklına geliyor.

Böyle ailelerin çocuklarıyla sohbet ettiğimde çok daha büyük çelişki içinde olduklarını görüyorum. Tek oda yerine lüks rezidanslarda yaşarken, son model pahalı otomobillere binerken “dönemin şartları” yorumunu yapanlar, konu cariye ve çok evlilik konusu olunca nedense İslâm’ın çağlar üstü olduğunu hatırlıyor. 

1970’Lİ YILLARDA AVRUPA’YA GİDENLERİN ANLATTIĞI

Avrupa’nın matbaanın icadıyla başlayan değişim ve dönüşümü Türkiye yeni yeni yaşamaya başladı. Çok abarttığımı sananlar, birkaç yıl sonra bugün dediklerimin ne kadar doğru olduğunu bizzat yaşayarak görmüş olacaklar.

Avrupa, matbaanın icadıyla bilgiye daha kolay ulaşmaya başladı. Rönesans sonrası gençliği, kilise adına konuştuğunu söyleyenlerin toplumu tatmin etmediğini ve çoğu zaman gerçekleri kendilerinden gizlediklerini gördü. 

Papazların toplumdaki yerinin yıllar içerisinde giderek aşağı yönlü bir grafik çizdiğini tarih bize gösteriyor. Buna karşılık sorgulayanların, işin gerçeğini öğrenmeye çalışanların her alanda öne geçtiği bir Avrupa gördük. Bunun sonucu kiliseler boşaldı.

İnternetin hayatın her alanına girmesinden sonra Türkiye toplumunda da benzeri bir dönüşüm yaşamaya başladı. 

Diyanet’e 7 bakanlığın bütçesinden daha büyük kaynak aktarmak, bu gidişatı değiştirmeye yetmeyecek. Bu toplumun daha çok dine ihtiyacı olduğunu sananlar çok yanıldıklarını anlayacaklar. 

Toplumun ya da dünyanın daha çok insanlığa ihtiyacı var. İnsan olduktan sonra isterseniz onun üzerine İslâm’ı inşa edebilirsiniz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. “İnsan olduktan sonra isterseniz onun üzerine İslâm’ı inşa edebilirsiniz.”
    Bu nasıl cümledir..
    Bu ne yaman bir sözdür!
    İslam zaten insanı, insan (insan-ı kâmil) yapmak için gelmedi mi?

    • İslam, kamil insanı ortaya çıkarmak için geldi de, peki nerede bunlar?
      İşin asli şu ki, bugün İslam cinselliğe, özellikle de kadının cinselliğini kontrol anlayışına dönüşmüş bir inanç haline gelmiştir. Bugün Müslümanları başörtüsü kadar heyecanlandıran başka bir konu var mı? Cinselliği kontrol derken orada da iş traji-komik bir noktaya gitmiş durumda. Bugün başörtüsü ile yatıp kalkan birçok Müslüman 6 yasındaki bir çocukla evlenmeyi ve onunla yatağa girmeyi din sanıyor, sineye çekebiliyor. Bu mu insanlığın kurtuluşu için ihtiyaç duyduğu din?
      Bu haliyle Müslümanlık Müslümanların geleceği için bir tehdit, insanlık için de bir yüktür. Müslümanlar körü körüne inandığı, aklını kullanmayı öğrenmediği sürece de buradan bir çıkış gözükmüyor. Peki nereden başlamalı? Belki de mevcut din anlayışının savunucusu din adamlarına saygıyı azaltarak başlamalı. Bunlar değil mi her şeye karışan, ama insanları da onu düşünme günah, bunu düşünme dindan çıkarsın diyerek kötü niyetli din adamları sınıfının elinde oyuncak haline getiren? Bu sınıf insanları beyinsiz sürü haline getiriyor, İslam dinini de kendi nefislerinin dayanağı yapıyor.
      Bir kadının saçının bir telinin görünmesi günah, ama sapık birtakım tarikat insanlarının 6 yasındaki bir çocukla yatması caiz, öyle mi?
      Dine bundan daha büyük kötülük yapılabilir mi?

  2. Belki eski dönemlerde matba kimin elinde ise, kitap basmaya ve dağıtmaya kimin maddi gücü yetiyor idiyse onun tezleri ve düşünceleri daha kolay yayılmış olabilir.

    Bugün internetin etkisi aynı değil. Eline bir akıllı telefon alan sosyal mecralarda fikrini yayabiliyor. Dolayısıyla eskiden karşıt fikirlerdeki kitaplara ulaşmak sorun iken bugün her tür fikir ve düşünce internette cirit atıyor.

    Bir genç Nurettin Yıldız’ın linki verilen videosunu görse eğer dine pozitif yaklaşıyor ise karşıt görüşleri ve videoda bahsedilen ayetin mealini araştırıp işin aslını öğrenir, ya da zaten dine soğuk ise peşin fikri keskinleşir. Burada internetin rolü sadece süreci hızlandırmaktır.

    İnternetin dini düşünceyi aşındıracağı fikrine katılmıyorum. Yazı şöyle bir mantıkla yazılmış:

    Şimdiye kadar dinin aslı çocuklardan saklanıyordu. Çocuklar internetten dinin aslını okuyunca dinden uzaklaşmaya başladılar.

    Doğrusu internet vasıtası ile Ayhan Tekineş ve Hamdullah Öztürk gibi hocaları tanımış ve kafamı kurcalayan bir çok konuya cevap bulmuş oldum. Şahsen diyebilirim ki internet imanımı güçlendirebilecek kaynaklara erişmemi sağlıyor.

    Türkiye gençliğinin dinden uzaklaşması herhalde internetten değil, dindarım diye ortalıkta dolaşanların yaptıkları haksızlık ve ahlaksızlıktır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin