YORUM | M. NEDİM HAZAR
İnsanoğlunun milyonlarca kilometre yol aşan araçlar yapıp uzayın derinliklerinde su, hayat vs. araması bana çok saçma gelmiştir hep.
Elimizde cennet kadar güzel bir dünya varken, burayı yaşanılmaz cehenneme çevirme meraklısı insanların, sözgelimi denizleri mahvedip gölleri kurutan, dereleri kirletip yok eden insanlığın, Mars’ta su araması saçma değil de nedir?
Rol yapıyoruz çoğu zaman. Ne bileyim, ağaca tırmanıp kalan kedi için itfaiye teşkilatı ayaklanıyor, kuşlar yutmasın diye sakızı yere atmama, sokak köpekleri susuzluğunu gidersin diye evlerin önüne su kapları koyma kampanyaları filan, balinalar karaya vurunca âlâ-yı vâlâ ile kurtarma operasyonları düzenleniyor. Hepsine eyvallah. Ne ki bunlar zaten lazım, insan olmanın gereği. Standart durum yani…
Rahmetli babamın kadim bir dostu vardı Tarkan Ahmet. En çok kullandığı cümle şuydu: “İki dakka insan olun, insan!”
Galiba insanlığın en bilinmeyen ama en önemli meselesi insan olmak…
Belki de bu nedenle bir de “insanlık günü” diye bir şey çıkarılmış. Hani, hiç olmazsa yılda bir gün insan olduğumuzu hatırlayalım diye. Yoksa kendimiz olmak için bir gün icat etmek kadar trajik başka bir şey olabilir mi?
Bir Çin atasözü şöyle der: “Öldürme, zaten ölecek!”
Araştırma yapmışlar. Her yıl en çok insan öldüren canlıların listesini çıkarmışlar. Misal; yılanlar her yıl 50 bin kadar insanı zehirleyerek öldürüyormuş. 25 bin insan, köpek gibi hayvanların ısırması sonucu kuduzdan ölüyormuş. Timsahlar bin, hipopotamlar 500, aslanlar ve filler 100, kurtlar ve köpekbalıkları 10 insan öldürüyormuş yılda. İnsanları en çok öldüren yine insanlar ve bu listenin başındalar. İnsan her yıl yaklaşık 750 bin insan öldürüyormuş. Yeryüzünde kendi cinsine bu kadar zarar veren başka mahlûk var mı bilmiyorum.
Sadece kendi cinsini değil, başka her şeye insan kadar zarar verebilen başka canlı yoktur sanırım.
Kur’an-ı Kerim, insanlığın adeta proloğunun aktarıldığı Bakara Sûresi’nde meseleye çok çarpıcı bir giriş yapar. Şöyle: “Bir zamanlar Rabb’in meleklere: ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’ demişti. (Melekler): ‘A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz.’ dediler. (Rabb’in): ‘Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.’ dedi.” (2/30)
Bugün insanın kendi cinsi de dâhil her şeye yaptıklarına bakıp meseleyi tekrar değerlendirmek lazım sanırım.
Önümde bir fotoğraf var. Sahile vurmuş çoğu çocuk 36 insan bedeni. Bir zalimden kaçmak için hayatlarını hiçe sayan milyonlarca masum, insanlığımızın karnesi adeta.
Oysa insan, Allah’ın diğer varlıklardan daha üstün yarattığı eşref-i mahlukat.
Ne ki yaptığı iyilikleri unutması gerekirken, kendisine yapılan iyilikleri unutmayı tercih ediyor. Yapılan kötülükleri unutup, affedici olması gerekirken kendi yaptığı fenalıkları hemen unutuveriyor.
En önemlisi insan olduğunu unutuyor.
Mal uğruna, makam uğruna, üç kuruşluk dünya kazanımları uğruna yapıyor bunu.
Bitmek bilmeyen bir azgınlıkla, yakıyor, yıkıyor, öldürüyor, yok ediyor.
Sonra da kalkıp ‘insanlık günü’ diye bir şey icat ediyor.
Hac ömürde bir kere, oruç yılda bir ay, namaz günde beş vakit gerekli ve farz… İnsan olmak ise 365 gün, 24 saat…
İnsan olduğumuzu unutmayalım, gerisi mühim değil.