Haber-Portre | Deniz Ayhan
Kürt siyasetinin en önemli isimlerinden Irak eski Cumhurbaşkanı ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) kurucusu Celal Talabani 84 yaşında Berlin’de hayatını kaybetti. ‘Mam’ lakabıyla anılan Talabani Ortadoğu’nun Hafız Esad’lı, Saddam Hüseyin’li, Humeyni’li döneminde yaşamış, tüm bu liderlerle bir hukuk geliştirmiş ve muazzam tecrübeler kazanmış bir Kürt siyaset adamıydı. Talabani, Mesud Barzani’den 12 yaş büyük olması ve Barzani’den bir önceki kuşağın en önemli temsilcisi sıfatı taşıması yönü ile vefatının gerek Kürt siyaseti gerekse de Irak için önemli bir kayıp olduğu şüphesiz. Yemek yemeyi çok seven, sürekli hikayeler anlatıp, özellikle müstehcen şakalar yapmasıyla bilinen Talabani, hayatının son beş yılını yaşadığı beyin hastalıklarından ötürü konuşamayarak geçirdi. Böylesine konuşmayı ve anlatmayı seven bir siyasetçi için yaşananların son derece güç bir sınav olduğu, Talabani ailesi tarafından farklı söyleşilerde hep dile getirildi.
BARZANİ VE TALABANİ AİLELERİNİN BİRLEŞİMİ
Celal Talabani, 1946 yılında Molla Mustafa Barzani tarafından kurulan Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) daha 14 yaşında katılarak siyaset serüvenine çocuk yaşlarda atılan bir isim olarak karşımıza çıkmakta. Talabani’nin kökenleri ile alakalı farklı yorumlar yapılsa da, Talabani ailesi Kerkük’te önemli bir tekkeye bağlı olarak yıllarca yaşamış, onlarca siyasetçi, edebiyatçı, ilim adamı ve şeyh yetiştirmiş bir aile olarak son tahlilde Koy Sanjaq’a (Köy Sancak) yerleştiği bölge tarihini son derece iyi bilen David McDowall gibi tarihçilerin ifade ettiği gerçekler arasında. Talabani, ailesinin bu etkinliği ve ününü de kullanarak Molla Mustafa Barzani’nin en önemli adamlarından İbrahim Ahmed’in kızı Hero İbrahim ile evlenerek bir anlamda Kürt siyasal hareketinde o dönem için iki numaralı isminin damadı olmayı başarmıştır.
Mam Celal, evliliğinin hemen ardından Bağdat’ta giderek hukuk tahsili görmüş ve bu sırada bir öğrenci birliği kurarak daha o yaşlarda sadece silahlı direnişin değil entelektüel direnişinde içerisinde yer almayı başarmıştır. Keskin zekâsı ve hitabeti ile çok erken yaşta temayüz eden Talabani, ikna kabiliyetinden ötürü insanlar Kürtçe’de olgun/amca anlamlarına gelen ‘Mam’ sıfatı ile kendisine hitap etmeye başlamışlardır.
BÖLGEDE DİYALOGA ÖNEM VEREN BİR POLİTİKACIYDI
1970’lerin ortasına gelindiğinde Cezayir Anlaşması ve sonrasında Saddam Hüseyin’in İran Şahı ile anlaşarak Kürtleri deyim yerinde ise aldatmasının ardından; Talabani, Molla Mustafa Barzani ile birlikte yürüttüğü silahlı direnişi terk ederek, bir takım Kürt entelektüelleri ile beraber 1976 yılında Süleymaniye civarlarında Kürdistan Yurtseverler Birliğini (KYB) kurdu. KYB motivasyon ve takip ettiği ilkeler açısından Maoist bir çizgiye dayanmaktaydı. Talabani’nin KYB’si ilk başta Hafız Esad ile son derece yakın ilişkiler geliştirdi. Hatta, Cengiz Çandar gibi Talabani’yi yakından tanıyan ve şahsi odasına girip çıkanlar, Talabani’nin odasında yalnızca kendisinin Hafız Esad ile kahkaha atarken çekilmiş bir resminin olduğunu fakat Özal gibi ya da bölgeden farklı bir liderle beraber oldukları başka bir resme rastlamadıklarının altını çizerek, Talabani-Hafız Esad arasındaki bu yakın ilişkiyi nazara vermişlerdir. Bununla birlikte özellikle Körfez savaşı yıllarında Talabani’nin gerek siyasi anlayışına gerekse de dünya görüşüne çok ters olsa da pragmatik sebeplerle İran ile de son derece derinlikli ilişkiler geliştirdiğini de görmekteyiz. Aynı dönemde, Talabani’nin İran’a yakınlaşmasına kayıtsız kalmak istemeyen Barzani KDP’sinin de Türkiye’nin desteğini almak için büyük uğraşlar verdiği bilinmekte.
2003 sonrası KYB ve KDP arasında imzalanan güç paylaşımı anlaşması ile Mesud Barzani, Kuzey Irak Kürt Federe Yönetimi başkanı olurken, Celal Talabani Irak cumhurbaşkanı oldu. 2005 yılından 2014 yılına kadar devam ettirdiği bu görevde, Irak anayasası cumhurbaşkanına icra yetkisi vermese de Mam Celal kişiliği, cana yakınlığı ve siyaset tecrübesi ile adeta bir diplomat gibi hareket ederek farklı bir cumhurbaşkanı oldu. Dönemi boyunca özellikle Şiilerle Sünniler arasında ve Kürtlerle Araplar arasında önemli bir arabulucu rol üstlendi ve bu grupları bir araya getirmeye çalıştı.
TÜRKİYE’DEKİ ÇÖZÜM SÜRECİNE KATKILARI
Celal Talabani 2012 yılında başlayan Barış Süreci boyunca da özellikle Türk hükümeti, Cemil Bayık ve Murat Karayılan gibi isimler arasında adeta bir iletişim noktası olarak sorumluluk almış ve her iki taraf üzerinde de kendisini tanıyan siyaset bilimcilerin de ifadeleri ile ‘ağırlığı’ olan bir Kürt devlet adamıydı. Talabani’nin Türkiye ile olan münasebetlerini Özal ve öncesi döneme kadar götürmek şüphesiz mümkün. Fakat, Talabani’nin asıl önemli sayılabilecek katkısı Irak cumhurbaşkanı olarak Barzani’nin KDP’si ve Erdoğan AKP’si arasında ilişkilerin gelişmesi için ön ayak olması ve tüm becerisini seferber etmesi ile bilinmekte.
Talabani’nin son beş yıldır hasta olması ve konuşamaması şüphesiz partisi olan KYB üzerinde de son derece olumsuz etkiler oluşturdu. Partide Talabani’nin eşi Hero İbrahim ve oğlu Kubat Talabani’nin etkisi olsa da, özellikle Talabani’den hemen önce partinin belki de iki numaralı ismi olan Nuşirvan Mustafa’nın da vefat etmesi ya da bir önceki jenerasyonun en önemli isimlerinden Fuad Masum ve Molla Bahtiyar gibi önemli isimlerin yaşlanıp yerlerine alttan isimlerin yetişmeyişi, KYB’nin daha dağınık bir hal almasına ve özellikle İran tesirine daha da açık hale gelmesine sebep oldu.
GERİYE BÜYÜK BİR BOŞLUK BIRAKTI
Mam Talabani’nin vefatı ile ‘sürgünden’ dönen Talabani’nin büyük oğlu Bafik Talabani de Süleymaniye’ye gelerek ayağının tozuyla ‘KYB referandumdan çekildi’ gibi açıklamalar yapınca KYB’nin siyasi etkinliğinin daha da zayıflamasına sebep oldu. Bu sebeple Kürdistan Federe Yönetimi başbakan yardımcılığı da yapan Talabani’nin küçük oğlu Kubat Talabani’nin abisine büyük tepki gösterdiği Talabani ailesini tanıyanların ortak beyanları arasında. Bugün Mam Celal’in geride bıraktığı mirasa baktığımızda, Talabani’nin vefatının gerek Talabani ailesinde, gerek Kürt siyasal hareketinde gerekse de Irak sathında kolay kolay doldurulamaz bir boşluk oluşturduğu son derece açık.
Sayin yazar,
Bir yazi yazdiniz. O kadar elestiri aldi yaziniz. Bir suru insani kendi kafaniza gore bazi kategorilere ayirip itham ettiniz. Simdi, hic birsey olmamis gibi, alakasiz bir konuda yazi yayimliyorsunuz.
Yazdiginiz yaziya dair hic mi soyleyeceginiz bir lafiniz yok?