Sakarya’da cemaat soruşturması kapsamında yargılandığı davada 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan eski milletvekili ve milli futbolcu Hakan Şükür’ün babası Selmet Şükür’e verilen hapis cezasının gerekçesi açıklandı.
Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında kendi kendisiyle çelişti. Hakan Şükür’ün ticari işlerini takip eden baba Selmet Şükür’ün faaliyetlerini baba-oğul ilişkisinin ötesinde ‘örgüte yardım fiili’ olarak değerlendiren mahkeme, evde ele geçirilen kitapların ‘‘silahlı terör örgütü üyeliği ya da örgüte yardım” suçları için yeterli delil niteliğinde olmadığı ancak bu durumun “örgüte iltisakını” ortaya koyduğunu savundu.
Sakarya 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklanan 13 sayfalık gerekçeli kararda, Selmet Şükür’ün evindeki aramada Fethullah Gülen’e ait 2 kitabın ‘ele geçirilmesi’ ve hakkında işlem yapılan bazı kişilerle yurt dışına giriş ve çıkışının aynı tarihte gerçekleşmesi hususlarının tek başına “silahlı terör örgütü üyeliği ya da örgüte yardım” suçları için yeterli delil niteliğinde olmadığı ancak Selmet Şükür’ün ‘örgüte iltisakını’ ortaya koyduğunun anlaşıldığı belirtildi.
Kararda, KHK ile kapatılan bir özel etüt merkezinin faaliyetini yürüttüğü yerin sahibinin Hakan Şükür olduğu belirtildi. Gerekçede “Şirketten sanığın alacaklı olduğu ancak görünürde bu şirket ile doğrudan bir irtibatının bulunmadığı, şirkette sanığın alacaklı olduğu senetlerin ele geçirilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi sözleşmenin muvazaalı (danışıklı) bir işlem olduğunun anlaşıldığı” ileri sürüldü.
Selmet Şükür’ün oğlu Hakan Şükür’ün ticari işlerini takip ettiğini ve bunun da “baba-oğul ilişkisi” çerçevesinde yaptığını söylediği ancak bunun bu şekilde değerlendirilmeyeceği iddia eden mahkeme gerekçeli kararda şu ifadelere yer verdi:
“Hakan Şükür’ün kira sözleşmesini avukatı vasıtasıyla düzenlediği, kira bedellerini de kendi hesabına yatırtabilecekken ve ödenmeyen senetleri sözleşmeyi imzalayan vekili avukat tarafından takip ettirebilecekken bunları yapmadığı anlaşılmıştır.
Hakan Şükür’ün 17-25 Aralık olaylarından sonra KHK ile kapatılan bir özel etüt merkezini işleten bir şirkete gayrimenkulü kiralayarak yer ve imkân sağladığı, sanığın da senetlerin alacaklısıymış gibi gösterildiği, senetlerin alacaklı gözüken sanıktan değil de aksine borçlu şirkette ele geçtiği, bunun ticari hayat kurallarına ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu anlaşılmıştır. Sanığın bu şekilde Hakan Şükür’ün bu eylem ve fiiline iştirak ettiği, yardımda bulunduğu, bunun sıradan bir ticari iş olarak değerlendirilemeyeceği, nitekim ortada bir ticari işin de olmadığı, olayın baba-oğul ilişkisinin ötesinde özel etüt merkezine yer ve imkân sağlayarak örgüte yardım filli niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.”