Oda Tv yazarı Müyesser Yıldız, Türkiye’de siyasetin yargıya etkisini yaşanan bir örnekle anlattı. Ankara Sincan Cezaevi’nden görülen 15 Temmuz davasında Mahkeme Başkanı’nın AKP Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın danışmanıyla telefonla görüştüğünün ortaya çıktığını söyleyen Yıldız, olayı şöyle anlattı:
“Sanıklar yerlerini alır. Mahkeme heyetinden iki üye hakim ve savcı da kürsüye gelir. Mahkeme Başkanı beklenir. Bekleme uzun sürünce, üye hakim, diğer üyeye, “Başkan nerede?” diye sorar. Açık olduğu bilinmeyen mikrofondan, üye hakimin verdiği şu cevap duyulur: “Başkan Cumhurbaşkanı danışmanı ile görüşüyor.”
Bu olaydan sonra sanıkların yaşananlara büyük tepki gösterdiğini belirten Yıldız, “Reddi hakim talebinde bulunurlar. Ancak böyle bir olay yaşanmamış gibi duruşmaya devam edilir.” şeklinde yazdı.
Yıldız’ın “Mikrofon açık kalınca duyuldu: Mahkeme Başkanı Cumhurbaşkanı danışmanıyla görüşüyor” başlıklı yazısı şöyle;
Mahkeme heyetinden iki üye hakim ve savcı da kürsüye gelir. Mahkeme Başkanı beklenir. Bekleme uzun sürünce, üye hakim, diğer üyeye, “Başkan nerede?” diye sorar.
Yer: Sincan Cezaevi içindeki duruşma salonu.
Dava: 15 Temmuz darbe teşebbüsü.
Tarih: 20 Ekim 2020.
Sanıklar yerlerini alır.
Mahkeme heyetinden iki üye hakim ve savcı da kürsüye gelir.
Mahkeme Başkanı beklenir.
Bekleme uzun sürünce, üye hakim, diğer üyeye, “Başkan nerede?” diye sorar.
Açık olduğu bilinmeyen mikrofondan, üye hakimin verdiği şu cevap duyulur:
“Başkan Cumhurbaşkanı danışmanı ile görüşüyor.”
Gerek duruşma salonundaki sanıklar gerekse de duruşmaya cezaevinden Sesli ve Görüntülü Sistem (SEGBİS)’le bağlanan sanıklar tepki gösterir. Reddi hakim talebinde bulunurlar.
Ancak böyle bir olay yaşanmamış gibi duruşmaya devam edilir.
Sonrasında sanıklar reddi hakim talebini Mahkemeye yazılı olarak iletir, ayrıca Başkan hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) suç duyurusunda bulunur.
Olayı, Cezaevi kanalıyla Mahkemeye gönderilen bir dilekçeden özetleyelim.
25 Kasım tarihli dilekçesinde bir sanık, daha önce iki kez, iki gerekçeyle Mahkeme Başkanı hakkında reddi hakim talebinde bulunduğunu hatırlatıp, ikinci gerekçesini şöyle açıklar:
“Başkanın, Cumhurbaşkanı danışmanı ile görüşüp, talimat aldığı, dolayısıyla bağımsızlığını yitirdiği…”
Devamında şunu belirtir:
“Mahkeme 24 Kasım 2020 tarihli oturumun açılışında reddi hakim talebimin reddine karar verdiğini açıklamış, ancak yapılan açıklamada sadece birinci gerekçeme atıfta bulunulmuş, ikinci gerekçem ve talebime ise değinilmemiştir. Başkan ile aynı gün yaptığım görüşmede, bu gerekçem ve talebim ile ilgili istersem yeniden reddi hakim talebinde bulunabileceğim söylenmiştir. O nedenle talebimi yineliyorum.”
Peki yenilediği talep dilekçesinde neler anlatır? Şunları:
“Mahkeme Başkanı’nın bağımsızlığını yitirdiği, talimatla iş yaptığı gerekçesiyle kendi hakkında reddi hakim talebinde bulunuyorum. Talebime gerekçe olan olayı özetle sunuyorum: Bir sanığın Ekim ayı içinde savunma yaptığı gün, Başkanın geç kalması üzerine üye hakim ….. ….., üye hakim …. ….’e başkanın nerede olduğunu sormuştur. Hakim …. …. kendisine cevaben, ‘Başkan Cumhurbaşkanı danışmanı ile görüşüyor’ demiştir. Devam etmekte olan bir davanın Başkanlığını yapan …. …..’ın bu davranışı Anayasa’nın 138. maddesinde belirtilen ‘Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna, hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, mevki veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere talimat veremez. Tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru soramaz. Görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiştiremez ve yerine getirilmesini geciktiremez’ prensiplerine aykırıdır.”
OLAYIN AÇIKLIĞA KAVUŞMASI İÇİN
Dilekçenin son bölümünde ise şu dikkat çekici taleplerde bulunur:
1- Bu konu ile ilgili olarak HSK’ya başuru yaptım. O yüzden reddi hakim talebimle ilgili kararınızı, HSK’nın kararını açıklamasından sonra almanızı…
2- Olayın açıklığa kavuşturulması maksadıyla, Başkanın bu mahkemeye atandığı günden bugüne kadar olan şahsi cep, makam cep telefonları, sabit ev telefonu ile Mahkeme’nin Ankara Adliyesi ve Sincen Cezaevi Kampüsü’ndeki makam odası telefonu ile kendisine tahsisli diğer mahkeme telefonlarının HTS kayıtlarının dosyaya kazandırılmasını…
3- Mahkeme salonunda kayıt yapan kameraların ve tavandan aşağıya sarkıtılan mikrofonların Ekim ayı içinde duruşmaların yapıldığı günlere ait kayıtlarının dosyaya kazandırılmasını…
BEN SIRTIMI CUMHURBAŞKANI DANIŞMANINA DAYAMADIM
Bu dilekçeden yaklaşık 10 gün sonra sanıkların son sözleri alınır.
Dilekçenin sahibi sanık, yine bu olaydan söz edip, son söz olarak şunları söyler:
“Ben sırtımı Allah’a dayadım. Sizin gibi Cumhurbaşkanı danışmanına dayamadım. Kimin arkasının sağlam olduğunu göreceğiz.”
Mahkeme heyetinin tepkisi mi? Sessizlik!..
Evet, hukuk reformunun konuşulduğu ve beklendiği,
Erdoğan’ın, “Anayasanın 138. maddesi beni ne kadar muhatap alıyorsa, aynı şekilde benim dışımdakileri de muhatap alıyor. 138. maddeyi eze eze kullananlara karşı gereğini niye yapmıyorsunuz? Gereken adımları niye atmıyorsunuz? Size birilerinin talimat verme hakkı var mı? Benim ne kadar talimat verme hakkım yoksa, ana muhalefetin de talimat verme hakkı yok. Bunun dışındakilerin de talimat verme hakkı yok, ama bu talimatlar verilirken niçin gereğini yapmıyorsunuz? Bunu söylemek zorunda kaldım, çünkü atılan adımlar karşısında yargının bu denli sesiz kalmasını ben kabullenemiyorum” diyerek, yargıya seslendiği günlerde, yurdum mahkemesinde de bunlar yaşandı.