Mağdurlara güzel, işkencecilere kötü haber!

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nde geçtiğimiz günlerde yapılan önemli bir oturumu ve bu toplantıdan çıkan kritik sonucu ayrıntılarıyla anlatacağım ancak öncesinde küçük bir şerh düşmem şart oldu. Ben ne zaman ‘Erdoğan rejiminin hukuksuzluklarının kayda geçirilmesi, uluslararası arenada takibinin yapılması’ konusunda haberler yapsam, ister gerçek mağdurlardan, ister iktidar trollerinden olsun, “Kayda geçse ne olacak, 8 yıl oldu… Kimse ceza almadı!” şeklinde itirazlar yükseliyor.

Hatta bazıları, -ki onların iktidar trolleri olduklarını düşünüyorum- herkesin moralini motivasyonunu bozmak için “Bırakın bu işleri, hayal satıyorsunuz!” vs. diyor.

Peşinen söyleyeyim; hukuki yolları takip etme dışında bir yol varsa söyleyin, bilelim. Rejim mağdurları olarak hukuku takip etmek, uluslararası mecraları işletmeye çalışmaktan başka yöntem bilmiyoruz.

Gelelim son gelişmeye…

Türkiye’de medya kalmadığı, özgür gazeteciler olmadığı için kimse takip etmedi ama geçtiğimiz günlerde Cenevre’deki Birleşmiş Milletler merkezinde çok önemli bir toplantı serisi vardı. 47 ülkenin üye olduğu, BM’nin en güçlü organlarından olan İnsan Hakları Konseyi’nde Türkiye’nin insan hakları karnesi masaya yatırıldı.

Ali Türkşen, 15 Temmuz’un işkencecilerinden biri… Onlarca insana işkence yaptığı belirtiliyor.

14 Ekim ile 8 Kasım arasında yapılan oturumlarda üye ülkelerin insan hakları durumları ele alındı. Türkiye oturumu ise 23-24 Ekim tarihinde yapıldı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi çok önemli bir organ. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin BM neznindeki muadili sayılıyor. Kararları referans olarak alınıyor. Şöyle özetleyeyim; Türkiye’de yaşadığınız insan hakları ihlallerinin, hukuksuzlukların götürülebileceği iki mecradan birisi. Ya AİHM’e ya da BM İnsan Hakları Konseyi’ne gidebilirsiniz.

Aynı anda iki yere birden başvuramıyorsunuz ama bu durum İnsan Hakları Konseyi’nin pozisyonunu hafifletmiyor. Aksine referans olma özelliğini pekiştiriyor. Komisyon üye ülkelerin insan hakları performansını periyodik olarak değerlendiriyor.

Bahsettiğim toplantı böyle rutin bir taramaydı.

Birleşmiş Milletler raportörleri Türkiye’ye ile ilgi STK raporlarını, bireysel başvuruları ve uluslararası raporları ele alıp Türk heyetini sorguluyor. Aralarında Adalet ve İçişleri Bakanlığı yetkililerinin de olduğu 20 kişilik Türk heyeti BM raportörleri karşısında hayli sıkıntılı anlar yaşadı.

Söz konusu oturumu kritik yapan gelişmelerden birisi de şu; BM Raportörleri Türk STK’ların raporlarını 3 gün boyunca inceleyip verileri teyit ettikten sonra BM Web sayfasına koydu. Yani bugün BM internet sayfasında Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri tüm detaylarıyla görülebiliyor.

Bu noktada şunu da hatırlatayım; insan hakları ihlallerini takip edip raporlaştırmanın, bu konuda çalışan insan hakları örgütlerinin önemi bir kez daha görülmüş oldu.

Eski polis Elif Sümercan… 15 Temmuz’da askerlere işkence yapan ekipteydi. Akın Öztürk’e işkence yaptığı kayda girdi.

Peki BM Web sitesine giren işkenceciler arasında kimler var?

Aslında isimleri ve olayları TR724 okurları-izleyicileri yakinen biliyor. Zira ilk olarak benim ekrana taşıdığım Özel Kuvvetler nizamiyesinde yaşanan işkence olayının görüntüleri de bu dosyaya girdi.

15 Temmuz kumpasının aktörlerinden dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı resmen işkence zanlısı olarak BM İnsan Hakları Konseyi tarafından raporlara kondu. 15 Temmuz’da masum insanların infaz emrini veren, çok sayıda kişiye işkence yapan, yaptıran Zekai Aksakallı için kabus gibi bir gelişme. 15 Temmuz işkencecilerinden Ali Türkşen de işkence zanlısı olarak kayıtlara girdi.

Barış Dedebağı… 15 Temmuz’da yaptığı işkenceleri itiraf etti… Zaten yaptıkları kamera kayıtlarıyla sabit olan isimlerden biri…

CNN Türk ekranlarına çıkıp yaptığı işkenceleri övünerek anlatan, “Gerekirse uzay mahkemesine verin!” diyen Albay Ali Türkşen de artık işkence zanlısı. Barış Dedebağı, Elif Sümercan ve Tahir Darbazoğlu da yaptıkları işkenceler nedeniyle artık listede.

15 Temmuz’un tescilli işkencecilerinden biri de ‘Azrail’ lakaplı Tahir Darbazoğlu…

Erdoğan rejiminin işkencecilerine bir kötü haber daha vereyim.

BM Raportörleri Türkiye’deki insan hakları ihlallerini ayrıntılı olarak gündeme getirince Türk heyeti kısa yoldan işkencecileri sattı;  “Türkiye yasalarında işkence yok, işkence iddiası varsa bireyseldir ve onlar da yargı önünde hesap verir.” deyip çıktı.

Yani işkencecileri kendi başlarına bıraktılar.

Bu arada; Türk heyeti, “Sistematik işkence yok, varsa bireyseldir. Onun da hesabını yargı soruyor.” dese de BM heyeti işkencenin sistematik olduğunu belgeleriyle ortaya koydu.

Aslında bunun için de çok zorlanmadılar. Çünkü işkence yapan rejim bunu Anadolu Ajansı eliyle servis etti! Kötü muameleleri MİT güzellemesi yapan dizilerde övünerek gösterdiler. Yani birisi “Türkiye’de işkence yok!” derse Erdoğan rejiminin propaganda aygıtlarından kesitleri önüne koymanız bile yetiyor.

BM İnsan Hakları Konseyi’nin Türkiye’yi ele alan 142. oturumunda kritik bir gelişme daha yaşandı. Bugünün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın MİT müsteşarlığı döneminde işkence üssüne dönüştürülen ‘MİT Çiftlik Üssü’ de ayrıntılı olarak BM raporlarına girdi. Hatta işkence yapılan mekanların krokisi BM Web sitesinde görülebilir. Hakan Fidan, İbrahim Kalın ve Kemal Eskintan için pek hayra alamet değil bu gelişme.

Girişte de bahsettiğim gibi; bu tip kritik gelişmeleri haberleştirince ‘birşey olmaz’ diyen bir ekip var. Onlara kulak asmayın. Çünkü hukuken bu gelişmelerin ne anlama geldiğini bilenler durumun farkında. Mesela BM İnsan Hakları Konseyi’nin bu adımı sanık askerler için bir referans niteliğinde.

AİHM savunmalarında önemli bir dayanak olacak. Çünkü AİHM işkence ile yürütülen bir soruşturma varsa dosya esasına girmeden ihlal veriyor. Dolayısıyla bırakın öğretmeni, kermese börek açan ev kadınını, sanık askerler bile AİHM’den ihlal alacak.

Toplantıya dair son bir not; BM toplantısında olan kaynakların aktardığına göre BM işkencecilerle ilgili Türk heyetini fena halde sıkıştırdı.  Kamera görüntüleri ile sabit işkenceleri gündeme getirip “Bu kişilerle ilgili ne yaptınız?” diye ısrarlı sorular sordu. Türk heyeti zanlıları koruyan bir tavır içine girmezken BM heyeti de, “Sorularımıza net cevaplar alamadık, bunları yazılı olarak da soracağız!” dedi.

Görünen o ki Erdoğan rejimi tetikçilerini feda etmeye hazır ve ellerini yıkayıp çıkacak. Fatura Saray’a güvenip işkence yapan, kötü muamelede bulunan ve hukuksuzluklara imza atanlara çıkacak.

Rejim adına suç işleyenlerin dikkatine sunmuş olayım.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

8 YORUMLAR

  1. Adem bey cok tesekkür ederim.
    Yaziniza bahsettiginiz raporlar ve iskencecilerin yer aldigi BM sayfalarinin linklerini de ekleseniz cok güzel olacak.

  2. Bu haber çok güzel bir haber, Allah razı olsun
    BM insan hakları komisyonun etrafındaki ÇİN seddini yıkmak oraları aşındırmak elbetteki en büyük faaliyetlerimizden olmalı, Emeği geçenlere minnettarım, onlara hürmet ederim.

    Haberin başındaki ŞERH konusuna gelince
    Türkiyeyi yönetenler sadece ve sadece teörden kargaşadan korku atmosferinden beslenmektedir
    Ortamda Kaos yoksa hemen bir yerlerden bişey çıkıyor
    Bu kaoslar ne zaman işe yarar, HALK DUYDUĞU ZAMAN işe yarar değilmi? Yani siz bu korku atmosferi sobasına odun atıyorsunuz, bu korku enflasyonu oluştutuyorsunuz, insanları daha doğrusu sizi sevenleri korkutuyorsunuz. Bu psikolojide var olan bir durumdur

    Mücedeleyi bırakmayacağız elbette ama AKILLICA olmalı

  3. Öncelikle bütün çalışanların ellerine sağlık. Bir soru ve bir hatırlatma ile başlamak istiyorum.
    Bunlarla ilgili uluslararası mahkemede tutuklama kararı çıkarılamaz mı?

    Ayrıca Japonya’nın 2 nci dünya savaşında Asya pasifik’te işlemiş olduğu savaş suçlarında orada bulunan komutanların da uluslarası mahkemelerde yargılanıp asıldıklarını da göz önünde bulundurun. Her ne kadar bu komutanlar bizim suçlardan haberimiz yok dese de bu kadar yaygın işlenen işkence tecavüz ve ölümlerden haberlerinin olamayacağı, hatta yaygın olduğundan dolayı onların onaylarıyla yapılmış olacağına hükmederek komutanların asılmasına karar verilmiş ve asılmışlardır. Hatta bir teğmen ise bu işkenceleri, tecavüzleri haberleştirmesi dolayısıyla bu tür suçları teşvik etmekle suçlanıp o da asılmıştır. Lütfen bu konutu da göz önününde bulundurun.

  4. Öncelikle bütün çalışanların ellerine sağlık. Bir soru ve bir hatırlatma ile başlamak istiyorum.
    Bunlarla ilgili uluslararası mahkemede tutuklama kararı çıkarılamaz mı?

    Ayrıca Japonya’nın 2 nci dünya savaşında Asya pasifik’te işlemiş olduğu savaş suçlarında orada bulunan komutanların da uluslarası mahkemelerde yargılanıp asıldıklarını da göz önünde bulundurun. Her ne kadar bu komutanlar bizim suçlardan haberimiz yok dese de bu kadar yaygın işlenen işkence tecavüz ve ölümlerden haberlerinin olamayacağı, hatta Uzak Doğu Uluslararası Askerî Ceza Mahkemesi’nde dönemin ‘Orta Çin Cephesi’ Komutanı Orgeneral Iwane Matsui (松井石根), cürümleri önlemeyerek suçlularını cezalandırmaması gerekçesiyle idam edildi. Ne yazık ki, Matsui Japon Kara Kuvvetlerinin bir numaralı Çin dostu idi.
    Nankin Askerî Mahkemesinde ise dönemin 6.Tümen Komutanı Korgeneral Sumio Tani (谷寿夫) yargılanarak idam edildi. Korgeneral Tani müdafaanamesinde katliâmın Nakajima’nın birlikleri (16.Tümen)’nde meydana geldiğini ve 6.Tümen’in alakasız olduğunu savundu.
    Bunun dışında ‘Osaka Mainıchi Shimbun’ ve ‘Tokyo Nichinichi Simbun’ gazetelerinde milleti savaşa teşvik etmek amacıyla uydurularak yazılan ‘Hyaku Nin Giri (100 Kişi Kesme Yarışması)’ dizi yazısının kahramanları Teğmen Takeshi Noda (野田毅), Teğmen Gunkichi Tanaka (田中軍吉), Teğmen Toshiaki Mukai (向井敏明) asparagas haberleri yüzünden 300 sivili kılıca geçirdikleri gerekçesiyle idam edildi.

    • iyide birader, japonya amerikaya saldiriyor ve bunun ceremesini cekiyor. trde ise ic hesaplasma oluyor. ne alaka? bunlara hic bir sey ol ma ya cak.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin