Yorum | Naci Karadağ
UETD, yani Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’ni, Avrupa, özellikle Almanya’da yaşayıp da bilmeyen yoktur. Özellikle Germanian Osmanen çetesiyle olan kirli ilişkilerinden dolayı bu teşkilat gelişmiş Batı ülkelerinde epey şüpheli konuma düşmüş durumdaydı. (Bu konudaki kapsamlı dosyayı şuradan okuyabilirsiniz) Tıpkı DİTİB gibi (Diyanet işleri Türk İslam Birliği) politize olmanın ötesinde, kurum ve personelini adeta birer Türk istihbaratçı gibi kullanmasından mütevellit bu kurumlar için Batı’daki özgürlük çembere her geçen gün daralıyor. Gelinen merhalede bu kurumların, bırakınız Türkiye ya da AKP, sadece ve sadece Erdoğan için çalıştığını yazıp çiziyor Batı medyası…
Saray ise, daralan sınırları genişletemeyince, elde olanla en fazla verim almanın çaresi olarak Bosna seyahati düzenlendi.
Belki de bu sebeple UETD son kongresini Bosna’da yapmak durumunda kaldı.
Her yerde yapıldığı gibi önceden hazırlıklar tamamlandı. Uçak bagajlarında bol miktarda bayrak, “dik Dur Eğilme” flamaları, otobüslerle de bol miktarda taraftar toplatıldı. Bedava otobüslerle taşındı Erdoğanseverler toplantı alanına.
Elin oğlu bizim gibi değil tabi, biliyor olup biteni ve not ediyordu bir kenara!
Bir taşla birkaç kuş vurmak arzulanıyordu bu toplantıda.
Birincisi; gelişmiş batılı ülkelerin gözü önünden uzaklaşmak, ikincisi bir önceki seçimlerde AKP ve Erdoğan adına oluşan nahoş görüntülerden dolayı artık gidilemeyeceğini anladığı Batı ülkelerine en yakın ülkeye giderek bir nevi seçim kampanyası yapmak ve en önemlisi kılık değiştirmek için gözden ırak olmak.
Nitekim UETD yaptığı genel kurul toplantısıyla ismini değiştirme kararı aldı. Yönetimdeki pek çok isim de artık Türk istihbarat elemanı olarak mimlendiği için görevlerini bırakmak durumunda kaldılar. Evet artık UETD’nin ismi Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Havuz bu haberi çok abartmadan geçmek zorunda kaldı.
Erdoğan siyasi karakteristiği gereği, bir koyundan birden fazla post çıkarmayı iyi becerebilen biri. Bu sebeple Bosna gezisine bir de “suikast” çeşnisi katıldı. (Bunu dün yazmıştık)
Hazır oralara gitmişken, tüm yurt dışı gezilerinde artık bir tür “diş kirası” âdetine dönüştürülen ithalat anlaşması da yapıldı; birkaç ton et alarak Bosna’nın da gönlü hoş edildi. Bizzat Cumhurbaşkanı yakından ilgilendi bu konuyla. Eh kiminin uçağı, kiminin silahı, kiminin jeti, kiminin de eti…
Erdoğan, konuya ilişkin olarak “Ekonomi alanında bize 8 bin ton bize et gönderilmesini doğrusu ben az buluyorum. Bizim 15 bin tona kadar marjımız var. Ve bu çok ciddi manada da Bosna Hersek’te istihdam sağlayacaktır… Benim biraz geçmişimde de bu sektörde çalışmışlığım var. Dolayısıyla bu sektörü de iyi bilirim. Yani canlı hayvan nedir, karkas nedir, löp et nedir? Bunları bilirim. Onun için bu konuda yapacağımız ortak çalışmayla Bosna Hersek ciddi bir sıçramayı ayrıca yakalayacaktır.” ifadelerini kullandı. (BKZ)
Suikast meselesi unutuldu filan zannedildi ama bunun için de kurgulanmış olanı uygulamaya geçirmek havuza yeni katılan genç kanal NTV’ye nasip oldu. NTV muhabiri muz orta şeklindeki soruyu soruverdi: Suikast işi n’oldu Cumhurbaşkanım?
Topu ağlara göndermek hususunda siyasette Erdoğan gibisi kalmamıştı artık. Tabelalara anında yazdırdı golünü:
“Bu haber bana MİT’ten ulaştı. Zaten ulaştığı için de buradayım. Niye? Çünkü bu tür tehditler, operasyonlar şunlar bunlar, bizi bu yoldan alıkoymaz. Yolumuza çıktığımız zaman yılmadan devam ederiz 15 Temmuz’daki gibi..” (BKZ)
Yalnız ortada biraz tuhaf bir durum vardı.
Durum şuydu; Türk istihbaratı Mit, devlet başkanına Bosna’da suikast düzenleneceğine dair ciddi istihbarat alıyor ama bunu ziyaret edilen ülkenin güvenlik birimleriyle paylaşmıyordu.
Oysa, Erdoğan’ın Bosna’ya geleceğini ve tahminen 10 ila 15 bin taraftarın da getirileceğini, bundan dolayı güvenlik önlemi alınmasını talep ediyordu bir gün önce!
Buyrun size Klix.ba isimli medya kuruluşundaki haber.
Bu arada bizim havuzcular nedense pek görmek istemedi ama Emine Erdoğan da Bosna’da açılış filan yaptı. Örneğin bir Hemotoloji Hastanesi’ni açtı. Bu hastane çok ilginç çünkü Bosna medyası burayı Erdoğanların TİKA (Buyrun size başka şaibeli bir kurum!) aracılığıyla buraya tam 3 milyon 250 bin Bosna Hersek markı (yani Türk parasıyla 9 milyon TL filan) bağışladığını yazdı. (BKZ)
Konumuza dönecek olursak, bizim Havuz yeri göğü inletiyordu ama Bosnalılar biraz enteresan konuşuyorlardı. Çünkü Boşnak yetkililer suikast konusunda herhangi bir uyarı ya da talep olmadığını söylüyordu. Üstelik en yetkili ağızları olan Güvenlik Bakani Dragan Mektiç söylüyordu bunu. Bunu Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna merkezli popüler bir günlük gazete olan Oslobođenje’de ifade ediyordu.
Şöyle diyordu Güvenlik Bakanı Mektiç: “Eğer Türk istihbaratı suikast olacağına dair bir haber almışsa bizimle paylaşması gerekir ki, birlikte her türlü tehdidi engelleyelim. Bize ulaşan böyle bir bilgi yok. Bosna için bir problem yok!” (BKZ)
Son durum şu; Türk Devleti (Saray mı demek lazım yoksa?) iç politikada algı yönetimi adına yine uluslararası bir tezvirat denedi, her zaman olduğu gibi bunu kendi seçmeni ve yandaş kalemlerinden başka kimseye yediremedi!
Önümüzdeki kumpaslara bakacağız artık!
İnsanları haram yemeye, haram yol gitmeye, haramiliğe öylesine alıştırdılar ki; “eman bulamıyorlar sahile çıkmaya”.
Ne yazık ki son durağa kadar böyle böyle gidecekler gibi…